Adnan Ocak öğretmen, şair, yazar 1978 yılında Samsun'un Terme ilçesinde doğdu. İlkokulu köyünde bitirdi. Ardından Samsun Ladik Akpınar Öğretmen Lisesi'nden mezun oldu. 19 Mayıs Üniversitesi Amasya Meslek Yüksek Okulu Büro Yönetimi ve Sekreterlik bölümünü bitirdi. 2000 yılında Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Türkçe Öğretmenliği Bölümüne yerleşti. İstanbul’da bulunduğu süre zarfında kültür ve edebiyat çevreleriyle temasta olmaya gayret etti. Aynı yıllarda Türk Edebiyatı Vakfı bünyesinde çeşitli üniversitelerden katılan arkadaşlarıyla Kitap Okuma Grubu oluşturdu. 2006/2008 yılları arasında internet üzerinden yayınlanan Gelecek adlı dergide çeşitli makaleleri yayınlandı. 2005/2006 Eğitim-Öğretim yılında Türkçe öğretmeni olarak göreve başlayan şair, halen bu görevini yürütmektedir. Evli ve bir kız çocuğu babasıdır.
ESERLERİ:
1.Hayal Belde / Gölgelik / Ufuk Ötesi Yayınları (2006) 2.Yalnızlığıma Yol Almadayım / Bilgeoğuz Yayınları (2011) 3.Yarına Söyleyecek Sözüm Var / Biyografi Net (2018) 4.Korona Günlükleri Yüzleşme Vakti / Biyografi Net (2020) 5.İlla Yaşamak, İlla Yazmak / Biyografi Net (2024)
ESER-AYRINTI
Yarına Söyleyecek Sözüm Var Adnan Ocak
Önce efsanelerimizi yitirdik. Efsanesi olmayan milletler yarına kalabilir mi? İnsan efsanesiz, metaforsuz, manasız bir şey yapamaz. Dün efsanesi büyük olanlar süper güçtü. Bugün de öyle. Hayallerimize, efsanelerimize, kısaca kimliğimize sahip çıkacağız. Kızıl elması olmayanlar yok olur! Medeniyet kodlarımızdan aldığımız ilhamla, 'Yarına Söyleyecek Sözümüz Var'
Kitap Ayrıntıları
Türü : Edebiyat , Deneme ISBN : 9789758204120 Kapak : Ciltsiz Kağıt Cinsi : 2. Hamur Boyut : Normal Sayfa Sayısı : 128 Basım Tarihi : 2018
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
ADAM ŞEHİR YAŞAM DENİZ
adam vurdu kendini sahile kaçar adımlarla geçti kaldırımlardan deniz tütüyordu gözünde kaçıyordu bir sigara içimlik zaman için şehirden denize adam sigara tüttürürdü yürürken eski bir alışkanlıktı,öğrencilikten... lakin bu sefer tüttürmedi bir an evvel denize varmalıydı denize karşı tellendirmeliydi sigarasından nihayet denize vardı adam taa kıyısına oturdu denizin ıslak bir kış günündeydi zemin yaktı sigarasını denize karşı deniz kokusu doldu genzine sonra bir nefes daha yosun kokusu doldu bu kez martılarla göz göze geldi adam ve eylül'ü hatırladı eylülleri... bir nefes daha çekti adam bu sefer sonsuzluktu ciğerlerine sinen o denizin çocuğuydu denizden ölesiye korkup ürken son nefesi de çekerken birden geri dönüp yürüdü adam gören,zannetti ki yaşamın kenarından döndü bir an belki de öyleydi o an... ardındaki yaşam mıydı, fütursuzca akıp durmakta olan?..
AY GÜZELİ
ay güzeli halelenmiş yine ay güzeli dökmüş ışıktan saçlarını bin bir ışık oyunuyla tutuşmuş ay güzelinin saçları
bir inci asılı kalmış gibi nisan yağmurlarından sonra bir istiridye ağzını açmış gibi ve ummanlar susuzluktan yanmıştı yani
atlastan bir kumaşın üstünde ay güzeli inadına bir desen misali büyürken uyumak delilik değil mi?
ay güzeli ey güzeller güzeli gazeller yakılır uğruna buselik şarkılar söylenir nihavent makamında ve şavkının aydınlığında bulur sevgililer aşkın efsunlu nefesini.
ay güzeli eksik olma penceremden bu gece seni platonik sevmekle geçireceğim son demimi vuslatını istemem ey peri nasıl dokunduğunda ışığa yanar ya pervanelerin hepsi ben de pervanenim bil ki yalnızca seyrinle kalacağım seni zira yanacak cesaretim yok çünki zati pişmedim daha ki esasında uzaktan sevmek belki…
ay güzeli aşkın adı kavuşmak olsaydı kim bilirdi ferhat’ı kerem’i kim dönerdi bir mevlevi gibi kim pişmiş aşa su katar ki?
ay güzeli ayrılma penceremden sen büyürken ben uyuyamam ki…
BİR BİSİKLETİM OLSA
bir bisikletim olsa ve vursam kendimi yollara geçsem kenarları ağaçlıklı toprak bir yoldan hızla zaman kaydı olmadan akan ben olsam yalnız o yolda...
sanki rüzgarmışım yemyeşil bir denizin üstünde esiyormuşum oysa oysa öyleymiş aslında aslında hal buymuş neyse...
çocuk belki bunları hissediyordu yaşıyordu belki böyle bir anda kim bilir hepsi gerçekti hayal miydi yoksa....
söylesene ne fark eder çocuk mutlu mutlu gülümsüyordu ya...
HAYAL BELDE
ölüm, gül dalında diken kançiçeğinde yeniden doğuş ferhad oluş, mecnun'a dönüş sevda, azrail'in nefası vahiy ruh'un kanadında
bir çocuk ürkekliği, şuh bir kadın kahkahası, aşk, anne okşayışı aslında...
o belde-i hayal kaf dağındadır hiç görmemiş olsa da ama gönlünden gönül gözünden bakıştır arayıştır, kendinden kaçıştır kendine oysa...
o belde-i hayal değildir kaf dağında ''dil'' derler engin bir memlekettedir. sığmayıp arş-ı ala'ya sığdığıdır oraya O'nun... zaten insan dediğin ondan mürekkep O'ndan ibarettir, O'dur dense yeridir, belki dışarıda arayıp durduğun, belde-i hayal budur!..
MEVLANA İLE
mevlana ile söyleştik şöyle buyurdu bize: dışarda canavarlar arar durursunuz oysa en büyük canavar sizin içinizde...
kişinin değeri nedir sonra? aradığı şeydir elbette...
ey kardeş bir gececik de uyuma! bak ay uyumadığı için parıl parıl parlamada... sen de kapkara yorganını at sırtından göreceksin bahtın ay gibi ışımakta...
zira nereye yağmur yağsa orada yeşillik vardır, nerede gözyaşı dökülüyorsa oraya rahmet iner unutma!
yine hatırla! hayvanın alacası dışında, insanın alacası içindedir. neyleşmek lazımdır arınmak gerektir aşkla...
YALNIZLIĞIMA SOYUNDUM
yalnızlığıma soyundum bir sen kalıncaya değin ceviz gibiydim bir zaman yeşiliyle kahverengisiyle çetin kabuğuyla sertliğiyle…
ağlamayı öğrendim yıldızlı bir gecede ağladım… oyuncağı kırılmış bir çocuk umarsızlığıyla yardan da medet gelmiyordu oysa kapatmıştı kucağını vurdumduymazlığıyla neyse, hatıralar vardı tüm ihtişamıyla…
üşümeğe başladım bir titreyiş aldı neden sonra kelimeler damladı alnımdan sözcükler süzüldü göz pınarlarımdan yanaklarıma…
titrek bir mum ışığı oldum kazanlar kaynattım kırk kuşun kanadına gönlümü bağladım anka’nın peşine düştüm kafdağı’nın ardında… bir peri kızı gördüm: - nasıl varılır bana? - senden bir yol vardır sana promete’yi gördüm zincirlendiği kayada…
zühre, bütün haşmetiyle eğiliverdi, secdeye kapandı önümde. kokumu aldı babam kanlı gömleğimde. şaman: daha ötesi yok diye seslendi. daiydim artık alamut eteklerinde, hayyam’la üzüm suyundan dem vurduk lacivert bir rey gecesinde…
şems çıkageldi ansızın ben zarımı yırtmaktaydım kozamın ruh’un sesi işitildi maveradan övülmüş olanı müjdeledi mesih…
yalnızlığıma soyundum bir sen kalıncaya değin enkidu, gılgamış senin neyin adam dediğin havva’yı saklar eğe kemiğinde… ve havva saklıysa eğer bende yalnızlığıma soyundum sen kalıncaya değin…
ESER-AYRINTI
Korona Günlükleri- Yüzleşme Vakti Adnan Ocak
Korana virüsü binlerce can aldı. Sanki dünyaya kıran girdi. Büyük güçlerin büyüsü bozuldu. Hepimiz elimiz kolumuz bağlı kendimizle yüzyüze geldik. Adnan Ocak Korona Günlükleri-Yüzleşme Vakti kitabıyla, bizi kendimizle başbaşa kalıp yüzleşmeye çağırıyor.
Sokakta oynardı çocuklarımız. Akranlarıyla büyürdü. Komşular akrabadan önce gelirdi. Kirvelerimiz vardı, sağdıçlarımız vardı, ahretliklerimiz vardı, sütkardeşlerimiz vardı. Baba dostlarımız vardı. Can dostum derdik. Köylerimiz vardı. Kasabalarımız vardı. Mahallenin, köyün delisi de olurdu velisi de. Bakkalı olurdu. Tanrı misafirlerimiz olurdu. Sözümüz senetti. Kuldan utanır, Allahtan korkardık.
Yüz yüze bakacağız der haddimizi aşmazdık. Ne oldu bize?
Uykudayız! Can kuşu ten kafesinden kurtulunca uyanacağız.
Biyografi Net Yayıncılık Baskı Tarihi Mayıs 2020 Baskı Boyutu 13,50 x 19,50 cm Baskı Sayısı 1. Baskı Kağıt Cinsi 2. Hamur Cilt Tipi Ciltsiz Sayfa Sayısı 62 Yayın Dili Türkçe