Yavuz Bülent Bakiler ( 1936)
şair, yazar



1936 yılında Sivas’ta doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Gazetecilik, yöneticilik, avukatlık yaptı. Kültür Bakanlığı’nda üstdüzey yöneticilik yaptı. Hisar dergisi şairleri arasında yer aldı. Geleneksel şiirimizin öğelerinden yararlanarak memleket, tabiat, insan sevgisi ve millî duyguları önplana çıkaran şiirler yazdı.

ESERLERİ:

Şiir:

Yalnızlık, (1962)
Duvak, (1971)
Seninle, (1986)
Harman, (2000)

Gezi :

Üsküp'ten Kosova'ya
Türkistan Türkistan

İnceleme:

Şiirimizde Ana
Sivas'a Şiir
Âşık Veysel
Elçibey
Mehmet Akif'te Çağdaş Türkiye İdeali
Sözün Doğrusu 1-2
Sevgi Mektupları
Gidenlerin Ardından
Arif Nihat Asya İhtişamı




BİR ŞİİRİ

LÂLELİ-AKSARAY

Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkâr
Ve yine içimde şarkılı sesin
Gözlerimde çizgi çizgi duraklar,
Duraklarda hayâl meyâl sen misin?

Sen misin yanyana gezemediğim?
İnce sitemini sezemediğim
Sırrını bir türlü çözemediğim,
İçimdeki çetin sual sen misin?

Bu nasıl yürekten söylenmiş makam?
Dinlediğim bütün türkülerde gam.
Lâleli-Aksaray arasında bir akşam.
Dinlediğim tatlı masal sen misin?

Ne derse aldırma şimdi artık el.
Gel bir akşam yine türkülerle gel!
İstanbul seninle çok daha güzel
İstanbul'dan güzel hayal sen misin?

Biliyorum seni türküler yaktı,
Türkülü gözlerin ıslak ıslaktı.
Şimdi beni sokak sokak her akşam vakti.
Dolaştıran "Dişi kartal" sen misin?

Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkâr.
Ve yine içimde şarkılı sesin.
Gözlerimde çizgi çizgi duraklar
Duraklarda hayâl meyâl sen misin?




GÖRÜŞ

Türk Ocakları 100 yaşında
Yavuz Bülent Bâkiler
Türkiye 31 Mart 2012

Türk Ocağı, bu sene 100. yaşına girdi. Türk Ocaklarının yayınladığı Türk Yurdu dergisi de 640 sayfalık bir mükemmel münderecatla çıktı.

Türkiyemizde, yüz yıl öncesine dayanan kaç kültür ocağımız var? Ve kaç dergimiz, Türk Yurdu güzelliğiyle çıkıyor?

Galiba, daha önce yine yazmıştım Benim fikriyatımın teşekkülünde Türk Ocaklarının ve Türk Yurdu dergisinin çok önemli bir yeri var. 1955 yıllında yüksek tahsil için Ankara’ya hareket etmeden önce, babam bana demişti ki:
-”Fakülteye kaydını yaptırdıktan sonra, Serdengeçti’ye gideceksin. Seni Türk Ocağına götürmesini isteyeceksin. Yeni arkadaşlarını Türk Ocağına gelenler arasından seçeceksin. Ocaktaki bütün konferanslara katılacaksın. Ben seni Ankara’ya adam olman için gönderiyorum. Sakın oradan buraya cüdam olarak dönme!”

Babam, çok otoriter bir adamdı. Evimizde bir orgeneral gibiydi. Ben de onun karşısında bir onbaşı derecesindeydim. Kendisi de gençliğinde Türk Yurdu dergileri alıp okumuş, onları muntazam ciltler halinde muhafaza etmişti. Eski harflerle çıkan o 3-4 ciltlik Türk Yurdu dergilerini, babamın vefatından sonra Türk ocaklarının bugünkü genel başkanı Sayın Nuri Gürgür’e vermiştim.

1950 seçimlerinde Demokrat Partiden Sivas Milletvekili seçilen Rıfat Öçten, bir gün bana “Sen de baban gibi Turancı mısın?” diye sormuştu. Babam DP’nin kazanmasını istiyordu. Ortalıkta “İnönücü-Bayarcı” sıfatları çokça geçiyordu. Ben de sanmıştım ki, Turan, DP’nin ileri gelen adamlarından biridir. Rıfat Öçten’e; “Evet” demiştim. “Aferin! Aferin! Demek Turan ordusu bir nefer daha kazandı” diyerek gülümsemişti. Eve gelip babama;
-Baba bu Turan Bey kim? diye sormuştum. Sonra Rıfat Öçten’den dinlediklerimi anlatmıştım.

-O, senin bildiğin Turan Beylerden biri değil. Turan yeryüzündeki bütün Türklerin bir bayrak altında toplanmasını istemek idealidir, demişti.
Ortaokulun son sınıfında idim. Birdenbire, bu düşünce bana çok cazip gelmişti. Sonra, babamın okuduğu dergilerden biri olan ORKUN beni kanatlandırmıştı. Sanıyordum ki Türkiye dışındaki Türklerle birleşip yüz milyonluk bir devlet haline gelmek, iki yarım bakraç içindeki suyu, bir bakraç içinde toplamak kadar kolay bir iştir. Ama Rusya gibi bazı milletler bu birleşmeye engel olmaktadırlar. Cahil bir çocuktum:
-Türk’ün ve İslâmın dışındaki bütün kavimlere ölüm! diye bağırıp çağırıyordum. 1950 yılından 1955 yılına kadar ezberimde bu cümle vardı.

1955 yılında, Ankara’da Türk Ocağı binasına beni Serdengeçti Osman Yüksel götürdü. Benim 1955-1960 yıllarım Ankara Türk Ocağında geçti. Orada önce dinlemesini öğrendim sonra okumayı, konuşmayı ve yazmayı... Şimdi, o eski yıllarda, ikide-bir haykırdığım: “Türk’ün ve İslâmın dışındaki bütün kavimlere ölüm!” sözlerimi utanarak hatırlıyorum. Bugün, yayımlanmış yirmi kitabım var. Bunların baskı sayısı çoktan bir milyonu aştı. Yeni Türk Cumhuriyetleri üzerine 101 TV programı hazırladım ve sundum. Türk Ocağı camiasından çok değerli arkadaşlarım, dostlarım, hocalarım oldu. İnanıyorum ki, ben de Türk Ocaklarında yetişmeseydim iki kitap üstünde bile adım olmazdı.

Annelere babalara sesleniyorum! Çocuklarınıza Türk Ocaklarını siz de çok sevdirin.




YAZI

Allaha ısmarladık
Türkiye 24 Mart 2013

Bakiler, kitap çalışmaları için haftalık yazılarına ara verdi

Bugün, Türkiye gazetesinde son köşe yazımı karalıyorum. 15 yıldan beri Türkiye’de yazıyorum. Haftada iki defa yazdığım dikkate alınırsa, 15 yılda 1650 köşe yazısıyla huzurunuzda olduğum anlaşılacaktır. Bu süre içerisinde, bazı okuyuculardan çok ağır, çok sert mektuplar aldım. Bunu çok tabii karşıladım. Merhum Necip Fazıl Kısakürek’in bir beytini hatırlayacaksınız:

“Ey düşmanım! Sen benim ifadem ve hızımsın/Gündüze gece lâzım, bana da sen lâzımsın!”
Hasımsız, fikir ve dâvâ adamı olmaz. Esasında, benim hiçbir düşmanım yoktur: Türklüğün ve İslâmiyetin düşmanları hariç. Doğrusu Türklüğün ve İslamın dostları dışında benim hiçbir dostum da yoktur. Bu bakımdan bilerek ve isteyerek, Türklüğün ve İslâmiyetin aleyhinde tek satır bile yazmadım... Yayınlanmış 23 kitabım var. Bunların toplam baskı sayısı bir milyonu bulmuştur. Bu kitaplarımda da hiç kimse, yukarıda arz ettiğim iddiamı yalanlayan bir cümle gösteremez. Tarihin her devrinde Türk’ün ve İslâmın amansız düşmanları oldu. Bu bakımdan Türklüğe ve İslâma kör bakanlar, zaman zaman karşıma öfkeyle dikildiler. Aldırmadım, aldırmıyorum. Ama yazılarımı büyük bir zevkle okuduklarını, cumartesi ve pazar günlerini sabırsızlıkla beklediklerini bildiren okuyucularım da var. İltifatlarını unutmayacağım. Bu vesileyle onlara minnettarlığımı ifade ediyorum...

Son yıllarda, bazı gazetelerin, şu veya bu sebeple, yazarlarına yol verdiklerini siz de okumuş veya duymuşsunuzdur. Benim, artık yazmayışım, bu gazetenin Sahibinden veya Genel Yayın Müdüründen gelmiyor. Yazmamaya, kendi köşeme çekilmeye yeni hazırlayacağım kitaplarıma daha uzun zaman ayırmaya kendim karar verdim.

Genel Yayın Müdürümüz sevgili kardeşim Nuh Albayrak, beni telefonla arayarak üzüntüsünü ifade etti. Sadece kendisinin değil, yazı kadrosundaki bütün arkadaşlarının da benimle ilgili güzel duygularla yüklü olduklarını belirterek, mutlaka yazmamı rica etti. Çok üzüldüğünü özellikle belirtti. Benim de sevgili dostum Nuh Albayrak’a ve gazetenin yazı kadrosunda çalışan kimselere karşı hiçbir kırgınlığım yok.

Kibar insan, güzel adam Nuh Albayrak’ın isteğini yerine getiremediğim için Türkiye’nin bütün okuyucuları önünde ondan helâllik istiyorum. Beni bağışlamasını diliyorum. Ve tabii bu veda yazısıyla bütün okuyucularıma, Türkiye camiasına; Allaha ısmarladık diyorum... Sevgiyle, saygıyla, huzurla kalın efendim. Allaha ısmarladık!..





HAKKINDA YAZILANLAR

Kopuz - II (04-.. .1956)

Aylık sanat, fikir, ülkü dergisi. “ilk sekiz sayısını bir serhat şehrinde (muhtemelen Gaziantep’te) tamamlayan Kopuz, Nisan 1956’dan başlanarak Ankara’da yayımlandı. Yayımını 9/1. sayı ile sürdürdü.

25x17 boyutlu, kendinden kapaklı, 16 sayfalı bir dergi idi. Kapağında logosu, içindekiler dizimi, büyükçe bir resim, sayı belirteci, yayınlanış tarihi ve 25 kuruş olan fiyatı yer alıyordu.
Sahibi ve mes’ul müdürü Lâtif Gökçek, neşriyat müdürü Yavuz Bülent Bâkiler’di. Yazarları arasında Atsız, Nejdet Sançar, M. Şerif Korkut, Mehterbaşıoğlu, Hikmet Tanyu, H. Fethi Gözler, Ârif Nihat Asya, M. Zeki Sofuoğlu, Osman Yüksel, Nuri Gökçe, Ali Said Yüksel, Necati Bozkurt, Namık Zafer Alpsü, şairleri arasında Mehmet Zeki Akdağ, Hocaoğlu Selâhattin Ertürk, Hayalî Hasan Yavaş, Yavuz Bülent Bâkiler, Basri Gocul, Ekrem Marakoğlu, İ. Hakkı Yılanlıoğlu, vb. bulunuyordu.
Kopuz, anapara ve dağıtım yetersizliğinden dolayı kapandı.




HABER

YAVUZ BÜLENT BAKİLER KİTABI ÇIKTI

Oğuz Çetinoğlu ve Mehmet Şadi Polat'ın hazırladığı 'Yavuz Bülent Bakiler Kitabı', Yakın Plan Yayınları tarafından neşredildi.

Yavuz Bülent Bâkiler, babası Cezmi Bey’in ve annesi Hayriye Hanım’ın telkinleriyle teşekkül eden millî ve mânevî değerlere perçinli şahsiyet yapısını, hayatı idrak etmeye başladığı yıllardan itibâren varlığının bütün hücreleriyle ve tâvizsiz bir şekilde yaşamıştır.

Eli kalem tuttuğu, mikrofona ve ekranlara çıkmaya başladığı günlerden itibâren de, şiirlerinde, makalelerinde ve hitâbetinde, inandığı değerleri okuyucularına ve dinleyicilerine aktarmaya çalışmıştır.
O’nu yetiştirenlerin ve O’nun, hayatı boyunca devam ettirdiği gayretlerinin hedefi; mümkün olabildiğince kısa vâdeli gelecekte, Türkiye’nin ve Türk dünyasının siyâsetinde, idâresinde, eğitim ve öğretiminde, kültür ve irfanında; dürüst, âdil ve çalışkan insanların çoğalması idi.

Arzu ediliyordu ki o insanlar, sonradan kazandıkları hiçbir sıfatı, Türklüğünün ve Müslümanlığının önüne ve üzerine yerleştirmesinler, yalnızca İ’lâ-yi Kelime-t’ullah, vatan ve millet için, insanlık için çalışsınlar.
Yavuz Bülent Bâkiler’in şiirlerinden, nesirlerinden ve konuşmalarından, hakkında yazılanlardan seçmeler ihtiva eden bu kitap, -hazırladığı ve baskı sayısı milyonu aşan eserleriyle birlikte- bir ömür boyu sunduğu hizmetlerinin, bir başka kaynak ve kanaldan devamını sağlamak maksadıyla hazırlanmıştır.
Okuyana nûr ve irfan ola…
Gayret, kitapta adı geçenlerden; Tevfik, Allah (Suphânehu Teâlâ) Hazretlerinden…

Yakın Plan Yayınları
İstanbul 2017







www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)