Çağrı Özkan
yazar




SÖYLEŞİ

Yeni bir tez: Milletlerin kültürünü biyokimyasal patlamalar oluşturuyor
İpek İZCİ
Hürriyet 27 Ocak 2017

Çağrı Özkan ve Ahmet Gürkan Atay, işe 16 yıl önce evreni araştırarak başladı; uzun çalışmalar sonucu Türk milli karakterinin Tunguzlar ve Kıpçaklar kavminin etrafında şekillendiğini saptadı. Bu tezlerini de iki ciltlik bir kitapta topladılar.

Sekiz cildi daha bu yıl içinde yayımlanacak ‘Milletlerin Karakteri, Kültürü, Bilinci’ adlı kitabı Çağrı Özkan’la konuştuk.


Bu çalışmayı 16 yılda tamamlamışsınız. Her şey nasıl başladı?

- 24 yaşındayken İnce Memed romanını okurken bir şey dikkatimi çekti. Birinci kitapta kişisel nedenleri vardı, İnce Memed Abdi Ağa’yı öldürdü, ama ikinci, üçüncü ve dördüncü kitaplarda ağaları öldürmesinin kişisel sebepleri yoktu. Yani kendi üstüne iş edinmişti. Ama neden? Çünkü bu bende de var.

Ne var?

- Ben de başkalarının problemlerini kendime iş ediniyorum. Bu konuyu araştırırken vücut titreşimlerinin düzeninin bozulduğunu ve bu titreşimlerin ancak o işi yaptıktan sonra yerine geldiğini öğrendim. Bir insan, bir aile, bir millet daha doğrusu dünyada yaşayan tüm insanlar, hayvanlar doğanın bir parçası ve nasıl bir bebek, doğuyor, büyüyor ve ölüyorsa galaksiler de bu şekilde doğuyor ve ölüyor. 16 senede nereye varacağımı bilmeden ayrı ayrı araştırmalar yaptım. İlk başta, tarihte bahsedilen Hunlar, Kırgızlar, Göktürkler, Osmanlı gibi Türk boylarına ve bunların sanat eserlerine baktım. Sanat eseri, bilincin dışarı yansımış halidir ve ilk sanat eserleri olarak mezarları alabiliriz. Piramit ve kurgan şeklinde iki tür mezar olduğunu fark ettim. R1A ve R1B geleneğine sahip olan Türklerin farklı simgeleri kullandıklarını, farklı kutsal hayvanları, bayrakları olduklarını gördüm. Ve bunları tek bir tez altında topladım.

Tezinizde jeo-biyokimyasal patlamadan ve bu patlamaya maruz kalan bölgedeki halkın etkilendiğinden söz ediyorsunuz.

- Gazetelerde, “Güneş’te bir radyasyon patlaması olacak, elektronik cihazlar yarın şu saatlerde çalışmayabilir” denir. İşte bu, bir biyokimyasal enerji patlamasıdır. Bu patlamaların hepsi dünyaya ulaşmıyor ama ulaşanların dünyanın hangi bölgesine hangi tarihlerde çarptığı yer altı katmanlarının ölçümünden hesaplanabiliyor. Benim ana tezim şu: Dünyanın biyokimyasal enerjisine maruz kalan bölgesinde, bu enerji patlamasına maruz kalan halkın o bölgedeki yaşam süresi, bir milletin karakterini oluşturur. Bu şekilde karakteri oluşmuş bir milletin, ortak üretim araçları o milletin kültürünü meydana getirir.

Biraz daha ayrıntı verir misiniz?

- Bu bölgede yaşayan insanlar yedikleri besinlerden, içtikleri sudan ve yaşadığı bölgede kalmaktan dolayı enerji fazlalılığı biriktirir. Bunlar da büyük hareketlere neden olur. Bu bir iç savaş olabilir, göç hareketi olabilir, piramitlerin yapımı olabilir, on binlerce insanın seferber edildiği büyük çapta projeler olabilir. Mesela Orta Asya’da binlerce kişinin çalıştığı Karun su kanalları, Çin Seddi... Neden bir Türk kavmi, belli bir süre Orta Asya Türk devletini yönetirken başka bir Türk kavmi başka bir yerden geliyor ve yönetimi alıyor? İşte bu enerji patlamalarından dolayı. Orta Asya’nın farklı yerlerinde farklı enerji patlamalarına maruz kalan Türkler, diğerinin hâkimiyetine son veriyor, yönetimi alıyor ve yönetim devam ediyor. Avrupa’da bu olmadığı için topluca salgınlar karşısında da milletler olarak bağışıklık sistemi düşüyor. Niye veba salgını Türk topraklarında başlamasına rağmen Avrupa’yı kırdı geçirdi? İşte hepsi, bu toplumsal bağışıklık sebebiyle.

Siz bu tezinizi hangi belgelere dayanarak ortaya çıkardınız?

- Bu, 10 ciltlik bir kitap serisi ve bu 10 kitabın dördü sadece tezlerden oluşuyor. Nükleer fizikle, kuantum fiziğiyle ilgili ve sinir sistemiyle ilgili geniş bölümler var. Kaynakların hepsini, sayfanın altında veriyorum. Çok farklı kaynakları tarayıp birleştirdim. Türk milli karakteri ve kültürünü, bu karaktere uygun milli ekonomik ve siyasi sistemlerin ne olması gerektiğini, dokuzuncu ve onuncu ciltte ayrıntılı olarak yazacağım.

KİTAPTAN BİR BÖLÜM

Avrupamerkezci tarih; Türklerin, 4. Yüzyıl’da Atilla’yla birlikte bir anda ortaya çıktığını söyler. Çinliler, M.Ö. 500’lü yıllara kadar zaten var olduğumuzu yazar. Dünyada hiçbir şey bir anda ortaya çıkmaz. Biz Anadolu’ya Alparslan’la geldiğimizi söylüyoruz ama Alparslan’dan çok daha önce Anadolu’daydık. Angıllar’dan daha önce İngiltere kıtasına gittik çünkü Angıllar Saka Türkleri’nin üstüne geldi ve onlarla birleşti. Tarihte devlet kurmuş tek millet Türklerdir. Diyeceksiniz ki peki, Roma İmparatorluğu? Roma İmparatorluğu, Etrüsk medeniyetinin üzerine kuruldu. Diyeceksiniz ki İran, Sümerler? Hepsi, Uruk gibi, Ur gibi şehir devletinin üzerine kuruldu. Bu şehir devletlerinin üzerinde, dışarıda kalan halkları, yine dışarıdan gelen atlı arabalılar birleştirdi. Tekerleği yapan, atlı arabayı yapan, demiri ilk bulan millet Türklerdir. Çünkü Sibirya’da demir toprağa çok yakındır, biz daha erken keşfettik. Okları, kılıcı yaptık.









www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)