|
Osman Oktay
Türk Ocakları Merkez Denetleme Kurulu Başkanı
yapımcı, yazar
1951 yılında Burdur’un Bucak ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini bu ilçede, üniversite öğrenimini Ankara'da, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde tamamladı. Askerliğini Yedeksubay olarak yine Ankara’da yaptı.
Milli Eğitim teşkilatında görev aldı. Bir yıl öğretmenlik yaptıktan sonra, özel ilgisinden dolayı, Milli Eğitim Bakanlığı Filim Radyo ve Televizyon'la Eğitim Merkezi'ne atandı. Orada, Okul Radyosu ve Ocakbaşı gibi eğitim programlarının hazırlanmasında görev aldı, Radyo Şubesi Şefliği'ne getirildi.
Öğretmen ve idareci olarak Milli Eğitim Bakanlığı'nın çeşitli kademelerinde hizmet verdi. 1985 yılında Bakanlık Merkez Teşkilatı'nda Şube Müdürlüğü'ne getirildi.
1986 yılında “Program Haber Kadrosunda Uzman” olarak TRT Radyo Dairesi Başkanlığı’nda göreve başladı.
Ankara Radyosu'nda başta “Yaşayan Menkıbeler”, “Dönemleriyle Türk Edebiyatı”, “Günaydın” gibi dizi programlar olmak üzere pek çok özel program hazırladı.
1987 yılında Türkiye Radyolarında yayınlanan ve büyük ilgi gören Bizim Aile isimli dramatize programı, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından "Yılın En İyi Radyo Programı" olarak ödüllendirildi. “Bizim Aile” ayrıca, TRT tarafından dizi film olarak çekildi ve yayınlandı.
Oktay'ın, 1988 yılında hazırladığı Dönemleriyle Türk Edebiyatı isimli programı da Türkiye Milli Kültür Vakfı tarafından, "Radyo'da Milli Kültür'e Hizmet Armağanı"na lâyık görüldü.
Program yaptığı süre içerisinde kendisine ayrıca pek çok kurum ve kuruluş tarafından şiltler verildi. Daha sonra TRT Denetçiliğine getirildi.
Osman Oktay, Karaman Valiliği ve Türk Dil Kurumu’nca organize edilen “Türk Dili Ödülleri” çerçevesinde “Türkçe’yi topluma örnek olacak şekilde iyi ve doğru kullanan kişiler” arasında değerlendirildi ve “Çocuk Edebiyatı” dalında 2004 “Türk Dili” ödülünün sahibi oldu.
Osman Oktay’a ayrıca; 17 Haziran 2004 tarihinde düzenlenen bir törenle Azerbaycan’da bulunan Vektör Beynelhalk İlim Merkezi tarafından “Fahri Doktorluk” ünvanı verildi.
Oktay’ın bazı yazıları, her ikisi de Azerbaycan’daki bu Uluslararası İlim Merkezi tarafından çıkarılan Vektör Uluslararası İlim ve Bayatı Uluslararası Sanat Dergileri’nde yayınlandı.
ESERLERİ:
1.Şehir Hastalığı
Şehir Hastalığı isimli iki perdelik piyesi 1988 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'nca yayınlanan Oktay daha çok “Çocuk Edebiyatı”na yönelik çalışmalar yaptı.
2.Peygamber Dostları
1992 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı'nca yayınlanan Peygamber Dostları isimli kitabının ikinci baskısı 1995 yılında Ocak Yayınları tarafından yapıldı.
3.Benim Tarihim (A Brief History Of Turks)
“Yurt dışındaki Türk çocuklarına kendi tarih, kültür, folklor ve geleneklerini tanıtmak” amacıyla 1988 yılında Kültür Bakanlığı'nca başlatılan projeye de katıldı. Proje kapsamında hazırladığı eser, A Brief History Of Turks adıyla İngilizce olarak basıldı ve yurt dışındaki Türk çocuklarına dağıtıldı.
Yazar, aynı kitabı Türkçe olarak yeniden düzenledi ve 1995 yılında Ocak Yayınları tarafından Benim Tarihim adıyla yayınlandı.
4.Galip Abi Kendini Unutan Adam
Eser “belgesel” ve gerçeklere dayalı olarak kaleme alınınca hâliyle muhayyile geri çekiliyor. Kahramanlar ya da ismi geçenler gerçek kişiler ve gerçek isimler. Olaylar yine öyle… Onun için bu kitap bir bakıma Türkiye’deki Ülkücü Hareket’in kısa bir tarihçesi olma niteliği de taşıyor.
5.Vatan Mahzun Ben Mahzun
Net Kitaplık Yayıncılık
Türü: Araştırma-İnceleme Kitapları
Sayfa Sayısı: 408
ISBN: 9786052392119
Boyut: 13.5 x 0
Kapak: Ciltsiz
Fiyatı: 22 TL
Vatan Mahzun Ben Mahzun
Kısa Özeti
Bu kitap; gaz lambasının verdiği loş ışıklar altında ders çalıştığı ortaokul günlerinden itibaren bazı dertleri dile getirip mahalli ve yurt sathında yayın yapan gazetelere yazarak başladığı yazı hayatında 55. yılına giren; dergiler, gazeteler, kitaplar, radyo ağırlıklı olmak üzere yaptığı radyo ve televizyon programları derken hemen hemen elinden kalem düşmeyen Osman Oktay’ın ülke gündemine ait son iki yılda yazdığı tecrübeye dayalı yazılarından oluşuyor. Yazar bir iddia ortaya koyuyor ve diyor ki: Bu iddiam, en kestirme ifadesi ile dağdaki çobanından camideki imamına kadar herkesin bir şekilde siyasete bulaştığı ülkemizde hemen her alanda ve özellikle dini alandaki cehaleti yenip milletimizi ilme, üretime yönlendirebilmektir. Bu yazdıklarım elbette okuyucuya ve çocuklarımıza, gençlerimize karamsarlık aşılamamalı. Aksine ben, yıllardan beri *Uyuyan güzeller*e dönen/döndürülen Türk Milliyetçilerini uyandırmak istiyorum. En keskin kılıçları yapan ustalar ellerindeki çekici bir örs üzerindeki malzemeye bir de örse vururlar. Elde yalın kılıç giden yiğitlerin vazgeçilmez binitleri olan atların en büyük yardımcı unsurları nallarıdır. Nalları olmayan ya da nalı yıpranan at kendisinden beklenenleri yerine getiremez ve hatta yığılır kalır. At nallamak da büyük ustalık ister. Nalbantlar atların ayaklarına nal çakarlarken tıpkı kılıç döven ustalar misali bir nalına bir de mıhına vururlar ki işin püf noktalarından biri de odur. Ben dahi yazılarımda hem nalına hem mıhına vurup ses getirmeye çalıştım. Bu manada elbette Türk ülkücülerine, Türk milliyetçilerine de sitemlerim, dokundurmalarım oldu. Çünkü onların, *Yiğitler silkinip ata binince/Derelerde Bozkurtlara ün olur* şarkısını söyleyerek harekete geçmelerini istiyor ve bekliyorum. Bunu görmeden ölürsem de mezar taşıma Büyük Vatan Şairimizin o meşhur beytini yazdırmayı düşünüyorum: *Ölürsem görmeden millette ümid ettiğim feyzi, Yazılsın seng-i kabrimde vatan mahzun ben mahzun.
HAKKINDA YAZILANLAR
Osman Oktay, Hayatı, Sanatı
Gazi Üniversitesi Kastamonu Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencilerinden Hulûsi Durupınar 1998 yılında "Osman Oktay, Hayatı, Sanatı" konulu Lisans Tezi'ni hazırladı.
HABER
Çin’in Türk Ocaklıları Doğu Türkistan’a sokmamasını kınıyoruz!
25 Mayıs 2016
Türk Ocakları Merkez Denetleme Kurulu Başkanı Osman OKTAY’ın da içinde bulunduğu, tamamı yeşil pasaport sahibi 15 kişilik bir grup, 20 Mayıs 2016 gecesi, Çin yönetiminin Sincan-Uygur Özerk bölgesi olarak adlandırıldığı Doğu Türkistan için planlanan turistik gezi çerçevesinde, Urumçi Havaalanı’na ulaşmışlardır.
Pasaport kontrolleri sırasında giriş damgası basılmayıp bir kenara oturtulan grubun çevresi askerler tarafından kuşatılmış, tuvalete gitmelerine bile ancak askerler nezaretinde izin verilmiştir. Gruba rehberlik edecek kişi devamlı sorgulanmış, hiçbir gerekçe gösterilmeden ülkeye kabul edilmeyecekleri, ilk uçakla geri gönderilecekleri ve ilk uçağın 4 gün sonra olması sebebiyle bu süre zarfında otelde bekletilip dışarı bırakılmayacakları söylenmiştir. Durumdan Dışişlerimiz haberdar edilip ısrarla gerekçe sorulması üzerine havaalanı polis amiri tarafından rehber Mehmet Aydın’a, “TÜRK OCAKLARI ÜYESİ MİSİNİZ? BU GRUBUN TÜRK OCAKLARI İLE İLGİSİ VAR MI?” şeklinde sorular sorulmuş; diğerleriyle birlikte kendisine de izin verilmeyeceği söylenmiş; ilk uçakla Kırgızistan veya Kazakistan üzerinden Türkiye’ye dönmeleri gerektiği kesin bir dille ifade edilmiştir. Bunun üzerine asker çemberi altında, Giden Yolcu bölümüne geçilmiş ve olağanüstü aramalardan sonra Almatı’ya sınır dışı edilmişlerdir.
Türkiye’nin en köklü sivil toplum kuruluşu olarak, Türk vatandaşlarına maruz görülen bu muameleyi şiddetle kınıyoruz. Ayrıca Urumçi Havaalanı’nda yaşananlar, Doğu Türkistan’daki soydaşlarımızın maruz kaldıkları insan hakları ihlalleriyle ilgili kaygılarımızı daha da arttırmıştır. Acaba Çin Hükûmeti, bölgede Türk Ocakları mensuplarının görmesini istemediği ne gibi baskı politikaları uygulamaktadır? Bu vesileyle sorumuzun cevabını aramayı, Uygur Türklerinin temel insan haklarına yönelik ihlal politikalarını, Türk ve dünya kamuoyu ile paylaşmayı sürdüreceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.
ESER-AYRINTI
Galip Abi
Kendini Unutan Adam
Yayınevi: Net Kitaplık Yayıncılık
Yazar: Osman Oktay
Basım Tarihi: Mart 2019
Stok Kodu: 9786052392065
Baskı Tarihi Mart 2019
Kitap Boyutu 13,50 x 21,00 cm
Baskı Sayısı 4. Baskı
Kağıt Cinsi 2. Hamur
Cilt Tipi Ciltsiz
Sayfa Sayısı 272
Yayın Dili Türkçe
Hep Ağabey dediğimiz Galip Erdem’le yaklaşık otuz yıldır tanışıyorduk. Evine gitmiştim, evimize gelmişti. Aynı sofraya oturmuşluğumuz, aynı iş ve sohbet ortamlarında bulunup, aynı toplantılara katılmışlığımız vardı. Seminerlerini, nasihatlerini dinlemiştim.
Ayrıca yazılarının ve kitaplarının iyi bir okuyucusu olmanın yanında çizgili – beyaz kâğıtlara kurşun kalemle yazdığı o kargacık burgacık yazılarını çözüp daktilo etme şerefine nail olanlardan biriydim; kısacası kendisini iyi tanıyordum. Çalışmalarım sırasında bunun kolaylıklarını gördüm.
Onun, benim bilmediğim yönlerini bilenler de vardı ve hepsinden önemlisi seveni çoktu. Pek çok kişi mikrofonlara, kameralara onunla ilgili hatıralarını anlatmış, dergi sayfalarına yazılar yazmıştı. Hakkında kitaplar çıkarılmış ve İnternet siteleri açılmıştı. Bunlar da büyük kolaylıktı benim için.
Hepsini okudum, dinledim, inceledim. Sonunda şu kanaate vardım ki hatıralarda kopukluk ve çelişkiler vardı. Mesela onun çocukluğu ve üniversiteye kadar olan gençlik dönemi ile ilgili bilgiler son derece yetersiz ve bölük pörçüktü. Yüz yüze ya da telefonla görüştüğüm ilgililerden de tam sağlıklı bilgiler alamadım.
Çalışmamı belli bir noktaya getirdikten sonra asıl kaynağı, onun ülkücülere emaneti biricik kızı Bilge ile haberleştikten sonra eşimle birlikte evlerine gittik ve çok yararlı bir görüşme yaptık. Sonunda; o güne kadar kimsenin haberdar olmadığı bilgi ve belgelere ulaşmıştım. Gördüm ki onun geçmişi ile ilgili yegâne kaynak yine kendisi ve kendisinden kalanlar… Bulduğum evrak içinde elli altmış yıllık olanlar vardı. Onları bulunca kendi kendime sordum: “Ona ‘dağınık’ diyenler acaba elli yıl önce babalarından gelen mektubu ve verdikleri cevabı böyle saklıyor olabilirler mi?” Sonra da “Acaba onun ‘mektup’ merakı ta çocukluk ve gençlik dönemlerinde mi başlamıştı?” diye düşünmeden edemedim!
Yalnızca mektup değil, “günlük” yazdığı not defterini ve hani o çok sözü edilen ve yazılıp yazılmadığı müphem olan roman çalışmasını da buldum. Sonra, gençlik döneminde yazdığı -ama hepsi de vatan millet aşkına olan- şiirlerini… Aslında benden önceki araştırıcılar da çeşitli bilgi ve belgelere ulaşmışlardı ama onun hayatı ve mücadelesi ile ilgili belgelerin önemli bir bölümünü bulmak bana nasip oldu. Üstelik bu belgeler şimdiye kadar hiç kullanılmamıştı ve bilinmiyordu. Anlaşıldığına göre bunlar ya gözden kaçmış ya da olacağı düşünülemediğinden- fazla araştırılmamıştı. Bu yüzden Allah’a şükrediyorum.
Hakkında anlatılan hatıralarda Galip Ağabey’in bir “Turan Seferi”nden söz ediliyor ve bunun 13 yaşında olduğu zikrediliyordu. Hele de 1940’lı yılların ulaşım imkânları ile 13 yaşındaki bir çocuğun böyle bir maceraya kalkışması zaten akla ve mantığa oldukça ters düşüyordu. Şükür ki kendi tuttuğu “günlük”te bu konu açıkça yazılmıştı ve o sırada 18 yaşındaydı. Okuyucu, bu macera ile ilgili ayrıntıyı kitabımızın içinde bulacaktır.
Ya onun idealistliği, ülkücülüğü nereden geliyordu ve nasıl başlamıştı? Sevdiği bir kız var mıydı, yok muydu? Neden geç evlendi, çabuk ayrıldı? Hele hele roman çalışması nasıl bir şeydi, neyi anlatıyordu? Başta gazete dergi yazarlığı olmak üzere iş hayatında, devlet memurluğu görevlerinde istikrarı neden bir türlü yakalayamamıştı? O işlerde bir türlü denge kuramayan Galip Erdem, o sıska ve cılız adam 12 Eylül 1980’den sonra nasıl devleşerek bir istikrar âbidesi olmuştu? Ve elbette, elbette; kendini unutan, maddeyi unutan bu adam nasıl ve neden ihanete, ihanetlere uğramıştı? Belgesel nitelikteki bu eserin içinde bütün bu sorulara cevap bulunacağına inanıyorum. Eser “belgesel” ve gerçeklere dayalı olarak kaleme alınınca hâliyle muhayyile geri çekiliyor. Kahramanlar ya da ismi geçenler gerçek kişiler ve gerçek isimler. Olaylar yine öyle… Onun için bu kitap bir bakıma Türkiye’deki Ülkücü Hareket’in kısa bir tarihçesi olma niteliği de taşıyor.
www.biyografi.net (Binlerce Biyografi) |
|
|
|