Ahmet Temir
akademisyen


Türkolog, Mongolist



14 Kasım 1912 tarihinde Tataristan’ın Bögelme kazasının Elmet köyünde doğdu. 6 çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluk dönemi Çarlık Rusya’sında, gençlik dönemi Sovyet Dönemi’nde geçti. Sovyetler döneminde ailesine ve kendisine karşı yapılan haksızlıklar onu, ülkesini terk etmeye zorladı. 8 Temmuz 1929 tarihinde Türkiye’ye kaçtı.

Tataristan’dayken Tatar Türkçesi ve Rusça dışında aynı zamanda eniştesi olan ünlü tarihçi Hadi Atlasi’den ((1876–1938) Alman dili dersleri de aldı.Daha sonraki yıllarda Arapça, Fransızca ve İngilizce de öğrendi.

Türkiye’de Trabzon Öğretmen Okulu ve İstanbul Haydarpaşa Lisesi’ni tamamladı. Yüksek öğrenimine Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (1935–1936) ve Berlin Üniversitesi’nde (1937–1941) devam etti. 1943 yılında Berlin’de doktorasını yaptı. 1953 yılında Hamburg’da “Kırşehir Emiri Caca oğlu Nüreddin’in 1272 tarihli Arapça-Moğolca Vakfiyesi” adlı tezi ile doçentlik payesini kazandı. 1955 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji Bölümü’nde göreve başladı. 1962 yılında profesörlüğe yükseldi. 1982 yılında emekli oldu.

Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nün üç kurucu üyesinden birisi ve ilk başkanıdır (1961–1975). Türk Dil Kurumu, Milletlerarası Şark Tetkikleri Cemiyeti, Ural-Altay Cemiyeti, Fin-Uğur Cemiyeti, PIAC (Daimi Milletlerarası Altaistler Konferansı, Bund Deutscher Fernschachfreunde ve Ankara Satranç Derneği üye olduğu kuruluşlardan bazılarıdır. 2003 yılında vefat etti.




HAKKINDA YAZILANLAR

Prof. Dr. Ahmet Temir
Roza Kurban, 21.04.2011

Ünlü Türkolog, Mongolist Prof. Dr. Ahmet Temir (14.11.1912–19.04.2003) 8.ölüm yıldönümünde Ankara Karşıyaka Kabristanı’nda mezarı başında anıldı. Törene Ahmet Temir’in eşi Rana Temir, kızı Bahşayiş Zeynep Temir Fıratoğlu, damadı Mustafa Derya Fıratoğlu ve sevenleri katıldı. Aslen Kazan Tatarı olan Ahmet Temir’i millettaşları da yalnız bırakmamıştı. Sevgi ve özlemle dolu olan bu anma töreni, Ahmet Temir’in hayat arkadaşı Rana Hanım’ın açış konuşması ile başladı. Rana Demir, anma törenini düzenleyenlere ve tüm katılımcılara teşekkür ederek başlayan konuşmasında Ahmet Temir’in bir bilim adamı olduğunun altını çizdi. O,“Sevgili eşim Ahmet Temir’i yıllar geçtikçe daha çok özlüyoruz, bu özlem hiç azalmıyor, aksine yıllar geçtikçe daha da artıyor” sözleriyle Ahmet Temir’in yokluğunun ne denli zor olduğunu dile getirdi. Rana Hanım, Prof. Dr. Ahmet Temir’in milletini çok sevdiğini, milletinin yararına birçok işler yaptığını belirtti. Rana Demir’in konuşması katılımcıların gözlerini yaşarttı. Açış konuşmasından sonra dua okundu. Duanın Kazan Türkçesinde okunması dikkate değerdi.

Ahmet Temir Türk Dünyası’na mal olmuş bir bilim adamıdır. Anma töreni için gelen mesajlar arasında Ahmet Temir’in çocukluk ve ilk gençlik yıllarını geçirdiği Tatar İli’nden tarihçi, yazar ve siyasetçi Fevziye Bayramova’nın mesajı çok anlamlıydı. Bayramova Kazan Tatarları için büyük önemi olan Ahmet Temir hakkında şöyle demiştir: “Ahmet Temir, Tatar halkı için çok değerli bir şahıstır, o Türk-Tatar’ı dünyaya tanıtan, tarihimize pencere açan muazzam bir bilgindir. Ahmet Temir, tüm ömrü boyunca Tatar ulusunun bağımsızlığını düşünerek yaşamıştır, milletinin bağımsızlığı için birçok işler yapan milli siyasetçidir. O Tatar ulusunun tarihteki büyüklüğünü de, facialı yazgısını da iyi bilen bir şahıs olarak Tatar ulusunun bağımsızlığı uğruna elinden geleni yapmıştır. Tatar ulusu devletini kurabilseydi, hiç kuşku yok ki, Ahmet Temir onun ilk devlet başkanı olacaktı…

Ahmet Temir’in milli fikirleri, büyük tarihi eserleri Tatar ulusuna daha yeni ulaşmaya başladı, o bugün de ulusunu bağımsızlığa teşvik eden büyük bir güçtür. O bizim için millettaşımız olarak da, bilgin olarak da, bir milli siyasetçi olarak da çok değerlidir. Onun göbek kanı Tatar İli’nde dökülmüş, mezarı uzak Türkiye topraklarında kalmıştır… Onun ruhu ise tüm Türk Dünyası’nı kucaklamıştır, ölümsüz mirası hepimize hizmet etmektedir…

Mekanın Cennet olsun, Ahmet ağabey!

Tatar ulusu seni sonsuza dek unutmaz, biz senin başlattığın kutsal işi devam ettirmede kararlıyız, ulusumuzun bağımsızlığı için mücadele veririz, inşallah!”

Diğer mesaj ise, Ahmet Temir’in “Dahiler Ülkesi” diye adlandırdığı Almanya’dan hukuk felsefesi doktoru, Azatlık Radyosu’nun Tatar-Başkurt Redaksiyonu’nun (1953–1989) kurucusu ve başkanı olan millettaşımız Garif Soltan’a aitti. O mesajında Prof. Dr. Ahmet Temir ile ilgili şunları yazmıştı:
“Ahmet Temir, birçok Türk-Tatar gencinin eğitim alması için büyük çaba harcadı. Ben de onlardan birisiyim. O beni 1942 yılının Ağustos ayında esirler kampından çıkardı. Doktor Temir, Tatar milletinin geleceğini düşünen, Tatarlar için tasalanan birisiydi. Tüm Türk Dünyası ile ilgileniyordu. 1969 yılının Haziran ayında bir ay, 1975 yılının Ekim’inden 1976 yılının Ekim ayına kadar bir yıl Azatlık Radyosu’nda benim davetim üzerine beraber çalıştık. Tatar dili, edebiyatı ve medeniyeti ile ilgili yazılar yazıyordu. Derin bilgi sahibi birisiydi. 1970 yılının 21–23 Mayıs tarihlerinde Türk Kültürünü Araştırmaları Enstitüsü “Sovyetlerdeki Türklerin Durumu” adlı bir sempozyum düzenlemişti, Ahmet Temir beni de davet etti. Ben, “İdil-Ural’ın(Kazan’ın) Yakın Tarihi ve Bugünkü Problemleri” başlıklı bir tebliğ sundum. Ahmet Temir milletini seven birisiydi. Tatarlara çok yardım etti. Ruhu şad olsun!”

Daha sonra sözü Ahmet Temir’in biricik kızı Bahşayiş Zeynep Temir Fıratoğlu aldı. Her halinden, her cümlesinden babasına duyduğu sevgi ve özlem gözlerden kaçmıyordu. “Sevgili dostlar, önce herkese hem kendim hem de ailemiz adına hoş geldiniz demek istiyorum. Babamı anmak için, Roza Hanımın büyük emek ve katkıları sayesinde düzenlediğimiz bu toplantıya katıldığınız için teşekkür ederim.” diyerek başlayan konuşmasında Bahşayiş Zeynep Hanım, babası hakkında söyleyeceği çok şey olduğunu belirtti. Babası Ahmet Temir’in eğitime önem vermesini vurgulayarak şöyle dedi: “Bu arada, her zaman hemşehrileri için, Tatarlar için elinden ne gelirse sonuna kadar yapmaya çalıştı. Tatar öğrencilerin iyi yetişebilmesi için imkanlar sağlamak olsun, dernek çalışmaları olsun, bilimsel çalışmaları özendirmek olsun, birçok şekilde çalıştı. Bu konulara hep öncelik verdi. Burada birçok Tatar öğrenciyi görmek bu açıdan benim için çok önemli ve güzel bir tablo. Hangi alanda olursa olsun, iyi bir eğitim almak, donanımlı ve gerçekten iyi bilgili olarak yetişmek için çaba sarf eden genç insanlar… Babama göre milli kimliği koruyup yaşatabilmenin en önemli şartı iyi yetişmiş, eğitimli, bilgili kişilerden oluşan bir millet olunabilmesi idi.” Babası Ahmet Temir’in pek fazla bilinmeyen günlük hayatına da değinen Bahşayiş Zeynep Hanım, babasına olan düşkünlüğünü şu ifadelerle dile getirdi: “Her baba-kız ilişkisi aslında çok özeldir. Kızlar babalarına çok düşkündür. Benim babama olan düşkünlüğüm ise her zaman dillere destandı. Her zaman benim için “babam bir yana, dünya bir yana” olmuştur. Bu hala da böyledir.” Babasının tüm ömrünün memleket özlemi içinde geçtiğinin altını çizerek: “Babam doğduğu yerlere bir daha gidemedi, ancak memleketini hiçbir zaman unutmadı. Evden ayrılışının yıldönümlerinde, her 17 Haziran sabahı, evden ayrıldığı saatlerde, gün doğarken kalkar ve memleketini, evini, ailesini anmak için açık havada bir süre otururdu. Uzun yıllar boyunca, artık ailesiyle asla görüşemeyeceğine inanmıştı, hepimiz öyle düşünüyorduk. Ancak, çok şükür ki, 60 sene sonra da olsa kardeşleriyle tekrar bir araya gelebildi, onları görebildi.”dedi ve konuşmasına şu sözlerle son verdi: “ Son derece değer verdiği ve sevdiği annesinin 12 Nisan’daki 25. ölüm yıldönümünden bir hafta sonra, 19 Nisan 2003’te de onun yanına gitti. Allah rahmet eylesin!”

Prof. Dr. Ahmet Temir’i mezarı başında anma töreni Roza Kurban’ın konuşması ile devam etti. Roza Kurban, Ahmet Temir’in hayatından kısaca bahsettikten sonra, onun Kazan Tatarları için yaptığı katkılarını dile getirdi. Ahmet Temir’in hak ettiği değeri görmediğinin altını çizen Roza Kurban, Temir’in “60 yıl Almanya” adlı kitabı hakkında: “ Ahmet Temir’i ne yazık ki ölümünden sonra kitaplarından tanıdım. İlk olarak “60 Yıl Almanya” (1936–1996) adlı kitabını okudum. Bu kitap, İkinci Dünya Savaşı hakkındaki görüşlerimi kökünden değiştiren bir kitaptı. Ahmet Temir, dünyada kimsenin söylemeye cesaret edemediği fikirleri ortaya koymuş ve bu fikirlerini o zamanın canlı tanığı olarak delillerle kanıtlamıştır. Rus ve Yahudi yalanlarına esasen yazılan İkinci Dünya Savaşı uydurmalarını çürütmüştür Ahmet Temir. Bugünlerde bilim dünyası İkinci Dünya Savaşı tekrar yazılmalıdır fikrini söylerken, Ahmet Temir gerçekleri çoktan yazıp ortaya koymuştur. Sessiz, sakin ve mütevazı kimliğiyle tanınan Ahmet Temir, yeri geldiğinde kendi fikirlerini sonuna kadar savunmayı da bilmiştir. Ahmet Temir, çok konuşmaktan ziyade çok çalışmayı tercih etmiştir.”dedi. Kurban, Ahmet Temir’in ölümsüz fikirlerinin Tatarların yolunu aydınlatacağını söyleyerek: “19.04.2011 millettaşımız Ahmet Temir’in ölümünün 8.yılıdır. Milleti için yılmadan, yorulmadan çalışan, Rus emperyalizmine karşı mücadele veren bu büyüğümüzü saygı ve minnetle anıyoruz. Ahmet Temir’in mezarı başına dikilen çınar ağacı da adına ve şanına yakışmıştır. Çınarın Türk tarihinde ve edebiyatında önemli bir yeri vardır. Çınar uzun ömürlü ağaç olduğu için “ölümsüzlük simgesidir”. Antikçağ’da filozoflar, Atina’da çınarın altında gezinerek ders verdikleri için “filozof ağacı” diye adlandırılan çınar aynı zamanda “düşünce simgesidir”. Çınar ağacı savaş sırasında korunma yeri olsa, barışta resmi tören yeri olmuştur. Ölümsüzlük ve düşünce simgesini bir arada barındıran çınar ağacı, Ahmet Temir’in ölümsüz düşüncelerinin simgesidir. Ahmet Temir – çınar ağacı gibi dimdik ilkeli duruşu ve ölümsüz fikirleriyle gerçek Türk-Tatar Çınarı’dır ve sonsuza dek kalbimizde yaşayacaktır. Seni unutmadık koca çınar! Ruhun şad olsun! Rahat uyu!” dedi.

İstanbul’dan anma törenine katılmak için gelen gazeteci Ruşaniya Altay, Ahmet Temir ile soy ağacının aynı kökten olduğunu söyleyerek, daha Kazan’dayken Ahmet Temir’in hayatı ve eserleri ile ilgilenmeye başladığını belirtti. Daha sonraki yıllarda Ahmet Temir hakkında Tataristan’da “Asırlar Avazı” adlı dergide yazısının yayınlandığını söyleyerek, “Ahmet Temir’i milletine daha yakından tanıtmak amacıyla belgesel çekmek istemiştik, fakat bu amacımıza ne yazık ki ulaşamadık” dedi. Ruşaniya Altay, Ahmet Temir’in memleketi Elmet köyünden getirdiği toprağı Temir’in mezarına kızı Bahşayiş Zeynep Hanımla beraber serpti. Ahmet Temir doğduğu topraklara dönemedi, fakat Ruşaniya Altay’ın bu girişimi ile toprağına kavuşmuş oldu.

Prof. Dr. Ahmet Temir’i anma töreninde, Temir’in memleket özlemi ile dolu hayatı, eserleri, özel yetenekleri dile getirildi, hatıralar tazelendi… “Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş” vecizesindeki gibi Ahmet Temir tüm Türk Dünyası’nın kalbinde iyilikleri ile hoş bir seda bırakmış, hayattayken kendini ölümsüzleştirecek işler yaptığı ortadaydı. Ölümünün 8. yıldönümünde ilk kez mezarı başında anılan Türk-Tatar Çınarı Ahmet Temir, bundan sonra daha sık dile getirilmesi dileğiyle ayrıldık mezarı başından. Ahmet Temir’in mezarı başındaki çınar ağacı da bize el sallıyordu. Bizi unutmayın diyordu sanki… Seni unutmayacağız Ahmet Temir! Meredith’in “Ölümsüz olarak bildiğim tek şey, düşüncedir” sözlerinden yola çıkarak, Ahmet Temir’in ölümsüz düşünceleri asla unutulmayacak, ebediyen kalbimizde yaşayacaktır!




www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)