|
Mehmet Behçet Perim
şair, yazar, gazeteci
Bulgaristan Türk Edebiyatı
1896 yılında Nevrekop'un (Şimdi Gotse Delçev) Satovça köyünde doğdu. Edirne Sultanisi'nde öğrenim gördü. Bulgaristan'da rak Türklük dâvasına hizmet etti. Türk Öğretmenler Cemiyeti'yle beraber Turan teşkilatının çalışmalarında milli bilincin şahlanmasında öncülük etti.
Bulgaristan'ın Sofya ve Rahova kentlerinde Ahali (1929-1922), Filibe'de Kocabalkan (1925), Sofya'da Bulgaristan (1926), Razgrat ve Plevne'de Tuna Boyu (1926-1927), yine Plevne'de Mücadele (1926) gazetelerini ve Rahova'da Altın Kalem (1923) dergisini çıkardı. Bulgaristan Türk Muallimleri Mecmuası ile beraber devrin önde gelen gazete ve dergilerde muharrirliğini sürdürdü. Tekrar tekrar tukevlerine sürüldü. 1927 yılında Türkiye'ye göç etti. Bulgaristan Türklerini savunma savaşını Türkiye'de sürdürmüştür. 1965 yılında İzmir'de vefat etti.
ESERLERİ:
Mehmet Behçet Perim'in çalışmaları ciltlerce kitap konusudur. Bulgaristan'da ve Türkiye'de, aşağıdaki eserleri yayınlamıştır:
"Vatan Yollarında» - manzum piyes
«Bulgaristan Türkleri'nin Içtimaî Vaziyeti»
«Adam Düştüğü Yerden Kalkar» - öyküler
«Meriç'ten Tuna'ya» - araştırmalar
«Görüşler ve Duyuşlar» - fıkralar
«Balkan Çiçekleri» - roman
«Göçmen Ahmet» - roman
«Eski Yapraklar» - anılar, öykü ve eleştirmeler
«Hatay» - incelemeler
«Sofya Hatıraları". - 2. fasikül, nesirler, öyküler
«Hayattan İlhamlar» - fıkralar
«Geçit Ver Kamçı» -şiirler ve destanlar
Şiirlerinin Özellikleri
Şiirleri teknik açısından pürüzlü görülebilir, fakat şair için münderecat, hedefe götüren yol önemlidir; O'nun bütün şiirlerinde ve nesirlerinde milli, ruhun şahlandırılışı önemlidir.
Kırklareli'nde çıkan Yeşilyurt gazetesinde (26 Ocak 1939) yayınlanan bir tanıtma yazısında şunları okuyoruz: « ... Kimi yazılar vardır ki, okurken bırakabilirsiniz. Fakat Perim'in yazısını, elektrik akımına tutulmuş gibi bırakamazsınız». Evet, şair gerçekten de uzun ömürlü eserler yazmıştır.Yazdıklarının çoğu, gazete ve dergi sayfalarında kalmışlardır.
ŞİİRLERİ
Alnındaki nedir?
Alnındaki nedir?. Döğüş kanı mı?
Ko kan olsun; yüzkarası olmasın,
Hayat için yumrukların katı mı?
Sür git, gerilerde derdin kalmasın.
Kolundaki saate bak, işliyor ...
Bu gecemiz dünküsünden zorludur,
Hangi bela Türk gencini korkutur?
Bak milletin senden emek istiyor.
Ko düşmanlar sana hendek kazsınlar .
Her sokaktan bir kudurmuş kelp gibi,
Atılsınlar, yanağını yarsınlar .
Taşa tutsun, hırpalasınlar seni .
Unutma ki sen bir Türksün;kanında
Kızıl Boğa'nın, Oğuz'un ruhu var,
En zorlu gün, unutma ki ardında
Seni öz kul tanıyan bir Tanrın var,
O Tanrı'nın sesi diyor: «Türk oğlu
-Hak kuvveti kaynaşıyor kolunda
Geç kalma, çünkü yolun korkulu
Davran, durma, şu kavgalar yolunda!»
ALTIN KALEM, sayı I, 1923, Rahova
GEÇİT VER KAMÇI
Kenarında ölgün yatan Milletim
Uyanmağa muhtaç ... Budur zahmetim.
Bunun için çarpar göze mihnetim
Dertlerim çok, sorma,ah Deli Kamçı!
Ecdadımdan kalmış bahçeler, bağlar
Uyuklayan kardeş elinde ağlar ...
Elde varken, yokluk kalbimi dağlar
Buna yanar gönlüm, ey dertli Kamçı!
En büyük bir köyde bir tek mektep yok
Mektepsiz köylerde dinden eser yok;
Sarıklı çok, lakin dindar olan yok
Bilgisizlik yıkmış milleti, Kamçı...
El ileri doğru atarken ayak
Yan gelerek yatmış milletime bak,
Hayat kavgasında geri kalacak
Bunu düşünür de ağlarım, Kamçı...
Her köy odasında kaldım bir gece
Milletin derdini soruştum; nice,
Umutlu devalar sundum gizlice
Allah'tan şifalar dilerim, Kamçı: ..
Yola çıktım erken... Sabah olmadan
Bin dağ aştım hala bir yorulmadan,
Ulaşsın efkârım, akşam olmadan
Koşayım yolumda ... Geçit ver, KAMÇI!
TUNALILAR MARŞI
Sevgili talebelerime ithaf ediyorum (*).
Biz Tunalı Türk oğluyuz
Azmimizde eroğluyuz,
Bilgi, soydaş, hak için hep
Ölümlere peymanlıyız ...
Gözlerimiz ilerdedir
Hırslarımız hünerdedir,
Hakkımızı Kor'mak için
Başlarımız siperdedir.
Alemdar'dan feyz almışız
Mithatpaşa'yı tanırız...
Azmimizi ileriye
Dönmemek için salmışız.
Bilgi, kuvvet, çene, yürek
Bunlar bize silah gerek.
(*) Öğrencilerim için yazdığım bu manzume, bestelenmiş ve toplantılarda toplu olarak yıllarca söylenmiştir.
Gönlümdeki imanla elimdeki bu fener
Yaşadıkça, yandıkça, akınlarım sürecek,
Artık bütün dünyada düşmanlarım bilsinler:
Bu tılsımlı el Türk'ü yıldızlara sürecek! ...
1922
MUSTAFA KEMAL PAŞA'YA
«Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa, neşreylediği bir beyanname ile Türk ordusunu son yapılacak umumi taarruz için fedakârlığa' davet etmiştir."
Çektin o metin seyfini ey şanlı mücahit
Kurtarmak için yurdumu ezrail elinden,
Al bayrağa kurban oluvermek için, evet, sen
Öldün ve dirildin ... Buna Allah bile şahit.
Ey en kara düşmanlara diz çöktüren ,âfet
Ey en kara tarihi silen desti-i celâdet,
Ey yüce ahrâr, ey koca mahi-i felaket
Layık mı değil nasiyene nûr-u şerâfet!
Seyfin, yeni bir bâb-ı necat-ı ümmem açtı.
Aleme bir bak, namını takdis ediyorlar.
Azmindeki kudretine düşman bile şaştı
Ervâh-ı şehidân seni tebcil ediyorlar.
Âlemde salahın biricik âşıkısın sen,
Kurtarmak için yurdunu yaptın kara medfen
Öğrendi bu dünya YAŞAMAK DERSİNİ senden
Pür şan-ü şeref namına hürmet gene benden.
Amâline meftun şu vatan yavrusunun, bak
İman ile, ümmit ile mesrur gözü ıslak,
Son hamle-i siyrâneni bekler ... gene mutlak
Tarihe odur fer verecek bilmeli ancak.
Şemşir-i selâlinden emin ol gene dağlar
Hüsran ile korkar, gene hicran ile ağlar,
Çekmezsen eğer ruh-u garibânemiz ağlar
Ağlar sana billâh bu alem gene ağlar ...
Çek seyfini ey merd-i gadanfer yürü haydi
Ervah~ı şehidân bile, peyrev sana şimdi.
Seyfini: Kılıcını. Dest-i celâdet: Yiğitlik eli. Ahrâr: Özgür kişi, Mahi-i felâket: Felaketleri yok eden. Nasiye: Alın. Nur-u şerafet: Soyluluk nuru. Bab-ı necat-ı ümmem: Halkın kurtuluş kapısı. Ervah-ı şehidan: Şelıitlerin ruhları. Salah: İyilik, barış, rahatlık. Medfen: Mezar. Pür şan-ü şeref: Şan ve şeref dolu. Mesrur: Meramına eren. Hamle-i şiyrane: Aslanca saldırı .şemşir-i selalinden: Başları yaran kılıç. Merd-i gazanfer: Aslanca mert, yiğit, Peyrev: Ardı sıra giden.
HAKKINDA YAZILANLAR
Balkanlar’da Türk Şiiri - Balkan Türklerinin Kimlik Destanı
Suat Engüllü
1. Karşıyaka Şiir Kurultayı
19-21 Mart 2004/ İzmir
Doksanüç Harbi’nden sonra bir duraklama içine giren Bulgaristan Türk şiiri, XX. yüzyılın başlarında kendini tazelemeye başlamıştır. Bulgaristan Krallığı döneminde Türkçe basının varlığı -yayımlanan 150 civarında gazete ve dergi söz konusudur-, edebiyatın dolayısıyla da şiirin gelişimine olumlu etki yapmıştır. Bulgaristan’da Türklere uygulanan baskının yol açtığı ulusal bilincin şahlanması-haksızlıklar karşısında duyulan isyan-eşitlik mücadelesi üçgeni içinde yaşanan duyguları dile getiren Hafız Abdullah Meçik, Mustafa Şerif Alyanak, Mehmet Behçet Perim, Muharrem Yumuk, Hasan Basri Öztürk, İzzet Genç gibi şairler, bu dönem Bulgaristan Türk şiirine damgalarını vurmuşlardır.
www.biyografi.net (Binlerce Biyografi) |
|
|
|