İsmail Hakkı Toprak ( 1880)
mutasavvıf


İhramcızade


Nakşibendî tarikatı Halidiyye kolu mürşitlerinden



1880 yılında Sivas’ın Örtülüpınar Mahallesi’nde doğdu. Sivas Çifte Minare’deki ilk tahsilinden sonra rüştiyeyi bitirdi. Şifaiyye Medresesi’nde okudu. Arapça ve Farsça öğrendi.

Askerlik görevini Kurtuluş Savaşı yıllarında kol komutanı olarak yaptı. Maiyetindekilerle birlikte Suşehri’ne cephane taşıdı.

Sivas’ta bulunan Kadiri büyüklerinden Arap Şeyh ile Halvetî Mûr Ali Baba ile manevi münasebetleri oldu. Sonunda Tokatlı Seyyid Mustafa Haki Efendi ile tanıştı. Tokat’ta Müskirat memurluğu, Sivas’ta Düyun-i Umumiye memurluğu ve Cedit Tuzlası'nda müdürlük yaptı.

1931 yılında emekli oldu. Çitil Han’da bir süre komisyonculuk yaptı.

Tokatlı Mustafa Hakî Efendi’ye olan muhabbetinden dolayı bir süre Tokat’da çalıştı. Üstadının 1908 yılında Tokat Mebusu olarak İstanbul’a gitmesi üzerine işini Sivas’a nakletti.

1919 yılında Hakî Efendi’nin vefatı üzerine 23 Nisan 1920’de TBMM’ye Sivas Mebusu olarak katılan Mustafa Takî Efendi (Doğruyol)’ye intisap etti.

Onun da 1925 yılında ahirete irtihali üzerine irşad görevini üstlendi.

2 Ağustos 1969 Cumartesi günü sabah saat 09.00 sularında vefat etti.

Cenaze namazı Sivas Paşa Camii’nde kılındı. Sivas Ulu Camii haziresine defnedildi.




AİLE

Babası Hüseyin Hüsnü Bey, Sivas kolağasıdır. Halk arasında Nilli Hatun diye bilinen annesi Aişe Hanım, zamanın Nakşibendî büyüklerinden Seyyid Mustafa Hakî Efendi’ye intisaplı Medineli bir seyyidedir.




İsimleri

İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi, soyadı kanunundan sonra “Toprak” soyadını aldı.

Gerek eserlerinde, gerekse çeşitli vesilelerle İsmail İhramî, Hakkı, Garibullah, Garibullah-ı Sivasî, Karibullah, Refiu’llah ve Vakinullah adlarını da kullandı.

“İrşat vazifemizin evvelinde çok garip kaldık, kendimize “Allah’ın garibi” diye Garibullah diyorduk. Ama şimdi ‘ğayını kaf’ ettik” dedi.

“Böylece Ğaribullah, Karibullah (Allah’a yakın) oldu” diye söyledi.




İsmail Hakkı Toprak Efendi’nin Sözleri:

- Tasavvuf, yok olup, sonra var olmaktır.
- İnsan ne ararsa zannında bulur.
- Muhabbeti olan hata görmez, görse de göz yumar.
- Şeriatı gözetiniz, şeriatı olmayanın tarikatı olmaz.
- Öl ama söz verme. Eğer vermiş isen o sözden de asla dönme.
- İdare ilmini öğrenin, insan kızınca şeytanın malı olur.
- Oğlum, Allah’ın rızasını kazan, gönlünü yap, işini O’na gördür.
- Neyi seversen onunla kalırsın, ne ile meşgul isen, o olursun!
- Sen seni sevdiğinle bil. O seninledir.




ESERİ:

Yâre Yâdigâr Mevlid-i Nebi Adlı Eseri:

İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi, mürşidi Sivaslı Mustafa Taki Efendi’nin mensur olarak yazdığı mevlidini sonradan nazma çekmiştir.

Eserin mesnevî nazım şeklinde Türkçe olarak yazılan kısmı 175 beyittir. Eser 8 beyitlik “Muhammed” redifli Türkçe bir kaside ve Arapça 8 beyitlik bir na’t ile birlikte toplam 191 beyittir.

Eserin belli kısımlarında tekbir ve salavatlar da yer almaktadır. Bu eserin yazma nüshaları mevcuttur. Kendisinin bizzat kurşun kalemle rik’a hattı ile yazmış olduğu nüshası H. Hulûsi Ateş Şeyhzadeoğlu Kütüphanesi’ndedir. İsmi geçen eseri, 1969 yılında Türkçe ve Arapça harflerle Dizerkonca Matbaasında basılmıştır.

MEVLİDİN-NEBİ ALEYHİSSELAM

Elhamdülillâh Elhamdülillâh
Sen ekrem etdin bizleri ey şâh

Hem o nebî-i âhir zamâne
Ümmetlik ile verdin nişâne

Ana hem Âli ve sahbına her an
Olsun salât u selâm firâvân

Anlar ki etdi bu dîni ihyâ
İzlerince gitdi eslâfım ammâ

Bu âciz Hakkı bilmem ne etsem
Râh-ı selefde bir adım atsam

Derdim dem-â-dem aczim bilirdim
Lâkin o Hâdi dâ’imdi virdim

Târîh-i hicret olmuşdu tâ ki
Bin üç yüz elli ve hem de iki

Rebi’u’l-evvel on dokuzuncu
Çehârşenbe günü silk etdim inci

Râh-ı selefde bir kadem atdım
Hamden ve hamden bu lutfa yetdim

Yatmışdım der-rûz kaylûleye ben
Gördüm menâmda bir zât-ı ahsen

Der ismim tevfik sana verildim
Bu son seferinde ben sana erdim

Her emrine Hak etdi müheyyâ
Lâkin sen oku bir hoşça ma’nâ

Elimde buldum bir dürr-i mevzûn
Andan okudum ve oldum mahzûn

Mevlûd-ı pâk-i Rasûlu’llâhı
Görsem n’olurdu o yüzi mâhı

Derken uyandım kendimi buldum
Dürr-i mensûrla çok meşgûl oldum

Üstâdım Takî aleyhi’r-rahme
Yazmışdı mensûr etmişdi tuhfe

Geldi dile ben eyledim cür’et
Aldı beni çok hüzn ile haclet




İhramcızâde'nin sosyal ve ekonomik alanda etkinlikleri

Sivas ve çevresinin her türlü sosyal, kültürel ve iktisadî meseleleriyle ilgilendi. Camii, okul, köprü, çeşme gibi eserlerin yapım ve onarımlarında önderlik etti.

Ayrıca çeşitli dernek ve vakıf başkanlıklarında bulunmak suretiyle hemen her alanda hizmetlerine ömür boyu devam etti.

154 eserin yapım ve tamiratına vesile oldu.

İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi’nin yapım veya tamirine vesile olduğu eserlerden bazıları şunlardır;

1-Sivas Ulu Camii’nin Onarımı.
2-Hoca İmam Camii Minaresi.
3-Sivas İmam-Hatip Lisesi.
4-Hayırseverler Camii.
5-Sofu Yusuf Camii.
6-Serçeli Camii.
7-Dikimevi Camii.
8-Zara-Cencin Köyü İçme Suyu.
9-Zara-Cencin Köyü Köprüsü.
10-Tozanlı Köprüsü.
11-Sivas ve çevresinde muhtelif sebil çeşmeleri.




HAKKINDA YAZILANLAR

Altıncı Şehir
Ahmet Turan Alkan

“Altıncı Şehir” adlı kitabın yazarı, Ahmet Turan Alkan kitabının “Efendi Hazretleri” bölümünde O’nu şöyle tarif ediyor:
“Gözleri iriydi, maviliğinde gri bulutlar geziniyordu. Gözleri, yuvasına sığmıyor gibi dışarı taşmıştı. Hep munis bakıyordu. Muhabbet dedikleri şey, "Efendi Hazretleri"nin muhitine o gözlerden yayılıyordu. Ufak tefek, kamburu çıkmış, kısa beyaz sakallı kırpık bıyıklı, alt dudağı bariz derecede etli, iri kemerli burnu ile dikkat çeken ve güzelliğini fizik unsurlarıyla inşâ etmeden de güzel bir ihtiyardı. Ah, o çok ihtiyardı, ben çocuktum. Evde olduğu zaman, onu dilediğim an görebilme imkânım vardı ama ben çocuktum; konuşamadık. Benim sorularım belirginleştiğinde o çoktan dâr-ı beka’ya yürümüş gitmişti. Sorularım ise hâlâ bende duruyor.

Yaz-kış kasketle dışarı çıkardı, yaz-kış mevsimine göre gri ya da siyah pardesü giyerdi. Kuşluk vakti ya da öğleden sonra "vekâle"ye gitmek üzere dışarı çıkacağı zaman, bir koşu dışarı çıkar, fayton çevirir, uzun bahçeyi koşarak geçip içeri haber verir, kapısını açardım. Başımı okşar, iltifat eder ve daima takım giydiği elbisesinin yelek cebinden sarı bir yirmibeş kuruş çıkarır, bahşiş verirdi. Hayır yirmibeş kuruş değildi, ikibuçuk liraydı: Daha üç-beş saniye bile geçmeden o sarı yirmibeşlik, "Efendi Hazretleri"nin ardı sıra gölgesini bile incitmekten çekinerek yürüyen ihvanları tarafından daha büyük meblağlara tahvil olunurdu. Ben bire on kazanan bir karaborsacı kadar memnun olurken, ihvanlar da Efendi Hazretlerinin elinden çıkmış bir aziz hatırayı edindikleri için sevinirlerdi. Ve o sevinci ben sarı leblebiye, mavi bilyeye, yeşil plastik toplara ve külrengi sinema biletlerine çevirirdim.

Şeyh ile ihvan arasındaki gönül alâkaları, çocukluk muhayyilemin kavrayışından çok uzaklardaydı ama bu alâkanın hâsılını çocuk da olsanız elle tutabilir, gözle görebilirdiniz: Muhabbetti! Tekkenin kireç sıvalı duvarlarında, bahçe içindeki ince beton yolun en başında, meyvesini ancak eylüllerde teslim eden taş armutta, ihvanların çehresinde ve "Efendi Hazretleri"nin her haletinde titreşen, ince bir buğu gibi tabahhur ederek atmosfere yayılan, tekkeyi (uzaktan ya da yakından) istintak eden "siyasî memurları" son derece efendi ve hürmetkar davranmaya mecbur eden muhabbetti. Muhabbetin sıklet merkezi, iri gözlerinin maviliğinde gri bulutlar gezindiren "Efendi Hazretleriydi. Onun bilgisi tahtında duran kimya, sıradan insanları; berberleri, kundura tamircilerini, çiftçileri, ümmî ev hanımlarını, memurları gözbebeklerinde "muhabbeti" büyüten olgun insanlar haline getiriyordu. Yıkıldı, tükendi diyeceğiniz insanları bu kimya ile ihya ediyordu; insanları güzelleştiriyor, ayakta tutuyor ve herşeyle barıştırıyordu. Onun çevresinde kavga yoktu. Çocuktum ama anlıyordum.





HAKKINDA YAZILANLAR

İsmail Hakkı Efendi’nin büyük bir titizlilikle yetiştirdiği ve kendisinden sonra manevî yolunu takip eden Darendeli Osman Hulusi Efendi, mürşidinin vefatına manzum bir tarih düşmüştür.




Kabir Kitabesi

İsmail Hakkı Efendi (k.s)’ nin kabir kitabesinde de yer alan manzume şöyledir:

Tarik-i Nakşibendî piri (ebcel) mürşid-i kâmil
Garîbullahî Hakkı gavs-i âzam Şeyh İsmail
Engin gönlünde yüce muradı hâsıl oldu
(Toprak) toprağa verildi Hakk’a vâsıl oldu
İsmail Hakkı Toprak Efendi’nin nüfus hüviyet cüzdanı, meşlahı, kasketi, gözlüğü, saati ve diğer şahsî eşyaları Darende’de H. Hulûsi Ateş Şeyhzadeoğlu Özel Kütüphanesi’nde bulunmaktadır.




HAKKINDA YAZILANLAR

İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri
Lütfi Alıcı

Somuncu Baba Araştırma ve Kültür Merkezi Yayınları arasında Lütfi Alıcı tarafından hazırlanan, “İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri” adlı kitap yayınlanmıştır. (Ankara, 2001)



www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)