|
Muzaffer Özdağ
( 1933)- (5.2.2002)
siyaset adamı, subay, hukukçu
15 Nisan 1933 tarihinde, Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kayseri'de tamamladı. Harp Okulu'nu, Harp Akademisi'ni ve Ankara Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 27 Mayıs 1960 İhtilâli'ni gerçekleştiren ekipte ve akabinde kurulan Millî Birlik Komitesi'nde Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle yer aldı. İhtilal sonrasında Alparslan Türkeş'le birlikte 14'ler grubu içinde oldu. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nde siyasete atıldı ve Afyon milletvekili seçildi. 1971 yılından sonra siyasetin dışında kaldı. 5 Şubat 2002 tarihinde Ankara'da öldü. Prof.Dr. Ümit Özdağ'ın babasıdır.
HAKKINDA YAZILANLAR
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN BİR MEŞ'ALESİ DAHA SÖNDÜ
- Muzaffer ÖZDAĞ -
OĞUZ ÇETİNOĞLU
Devlet ve fikir adamı, kurmay subay - hukukçu Muzaffer Özdağ, 5 Şubat 2002 tarihinde, Ankara'dan Hakk'a yürüdü. 15 Nisan 1933 tarihinde, Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesinde doğmuştu. İlk ve orta öğrenimini Kayseri'de tamamladıktan sonra Harp Okulunu, Harp Akademisi'ni ve Ankara Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 27 Mayıs 1960 İhtilâli'ni gerçekleştiren ekipte ve akabinde kurulan Millî Birlik Komitesi'nde Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle yer aldı. O dönemde, solcu kalemşörler hayli aktif ve saldırgan idiler. Etkinliklerinden rahatsız olan Merhum Özdağ "Babıâli'den de geçeceğiz !" deyişiyle dikkatleri üzerine çekti. Aynı zamanda da basının boy hedefi oldu. Kızılcıklar, O'nun adını yazdıkları kum torbalarına aylarca yumruk salladılar.
Millî Birlik Komitesi'nde, partiler üstü yönetim fikrinde ısrar eden Alparslan Türkeş dâhil 13 fikirdaşı ile birlikte 13 Kasım 1960 tarihinde tasfiye edildi. Onların isimleri "Ondörtler" olarak anıldı. Muzaffer Özdağ, Japonya'da Hükümet Müşâviri olarak görevlendirildi. 14'lerin yurda giriş yasağı kalktıktan sonra, merhum Türkeş ile birlikte Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi saflarında yer aldı ve Afyon Milletvekili seçildi.
1971 yılında aktif politikadan çekildi, serbest avukat olarak çalışmaya başladı. Aynı dönemde, fikrî çalışmalara ağırlık verdi. Tarih, millî güvenlik, strateji ve jeopolitik konularını Türk Milliyetçiliği açısından inceledi, tebliğler sundu, makaleler yazdı, konferanslar verdi. Tebliğlerinden birinde şöyle diyordu: "Özgün ve kültürel varlık ve kimliği ile bağımsız millet ve devlet hayatını, tarihinin başlangıcından günümüze sürdüren yegâne millet, büyük Türk Milleti'dir.
Muzaafer Özdağ, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetleri ve Türk toplulukları ile kültürel ilişkilerin geliştirilmesi için çalıştı. Şu cümlesi, O'nun konu ile ilgili görüş ve düşüncelerinin özetidir: "Sovyetler Birliği'nin dağılması ve çözülmesi ile doğan Türk Cumhuriyetleri arasındaki siyâsî sınır çizgileri, batılı sömürgeci güçlerin Afrika'da, Ortadoğu'da ve Arap coğrafyasında petrol ve nüfuz bölüşüm hesaplarına göre çizdikleri sınır çizgilerinden daha sun'idir.Rusluk, siyâsî - idârî sınır çizmekle yetinmemiş, Türk toplumlarını kolay bölüp yutmak için biribirlerine yabancılaştıracak politikalar da izlemiştir. Eski dönemlerin izlerini silebilmek için Türklüğün yeni dünya nizamında varlığını ve hukukunu koruyabilmesi, saygın bir güce erişmesi ile mümkün olabilir." Merhum Özdağ bu amaçla Türkiye - Azerbaycan Dostluk Derneği'ni 1990 yılında kurdu ve Hakk'a yürüdüğü güne kadar Genel Başkanlığı'nı yaptı.
Bölücü Kürtçülerin simge olarak benimsedikleri yeşil - sarı - kırmızı renklerin, 7. asırdan 11. asra kadar yaşamış Türk beylerinin elbiselerinde ve Osmanlı ordularında kullanılan sancaklarda, bayraklarda ve tuğralarda yer aldığını Türk kamuoyuna duyuran ilk kişi Muzaffer Özdağ olmuştur.
Merhum, basılı eserleriyle de hizmetlerini yarınki nesillere ulaştırabilme gayretleri içerisinde oldu. Bu eserlerinden önemli üç tanesi şunlardır: 1- Türk Dünyası Gerçeği / Türkiye - Azerbaycan Dostluk Derneği Yayını (1997) 2- Türk Aleviliğinin Yükselişi / Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayını (1998), 3- Türkiye ve Türk Dünyası Jeopolitiği Üzerine / Avrasya Bir Vakfı - ASAM - Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayını, Ankara 2001. Bu kitapta, oğlu Prof. Dr. Ümit Özdağ tarafından kaleme alınmış dikkat çekici bir önsöz yer almaktadır.
Merhum'un şairlik yönü de vardı. Azerbaycanlı şair Elmas Yıldırım'ın Kara Destan başlıklı şiirine bir nazire yazmıştı. Dokuz kıt'adan oluşan Kara Destan 2 başlıklı şiirden iki kıt'a şöyledir:
Uluğ yurdun doğu yanı sarı selle kaplanmış
Kaşgarlı'nın sinesine kızıl mızrak saplanmış
Çinleşmeye direnenler getolarla toplanmış
Tez ölümü lütuf bilip bekleşir aman hey !
Uluğ Türk'ün düştüğü hal yaman hey !
Başarılı ilk atılım süper güce erişmeye yetmedi,
Millî Misak ötesinde büyük çile bitmedi.
Türk yurtları dert içinde boğuldu,
Sevenleri öldürüldü, diyar diyar kovuldu.
Uyan ey Türk, bil ki soyun - halkın dağıldı
Nerde birlik, bilim, teknik, iman hey !
Kanatlanıp çağ aşmazsan inan, hâlin yaman hey !
Mümtaz insan Muzaffer Özdağ ile birlikte, Türk Milliyetçiliğinin bir meş'alesi daha söndü. O'nun fikirlerinden oluşan meş'aleler, dünya durdukça Türk Milliyetçilerinin yolunu ve geleceğini aydınlatmaya devam edecek.
Ruhun şâd olsun değerli büyüğüm, aziz dostum. İnancı kavi, mü'min ve aydın bir Türk Milliyetçisi idin. Mekânın cennettir inşallah.
www.biyografi.net (Binlerce Biyografi) |
|
|
|