İbni  Sina - (10.7.1036)
bilim adamı, düşünür, yazar


Avicenna


Hakim-i Tıb



Ailesi Belh'ten gelerek Buhara'ya yerleşti. İbni Sina, babası Abdullah, maliyeye ait bir görevle Afşan'dayken Buhara'da doğdu. Olağanüstü bir zeka sahibi olduğu için daha 10 yaşındayken Kur‘an-ı Kerim'i ezberledi.

18 yaşında çağının bütün ilimlerini öğrendi.

Eserleri Latince’ye ve Almanca’ya çevrilmiş, tıp, kimya ve felsefe alanında Avrupa’ya ışık vermiştir. Onu Latinler “Avicenna” adıyla anarlar ve eski Yunan bilgi ve felsefesinin aktarıcısı olarak görürler.

İbni Sina, daha çocukluğunda, çevresini hayrete düşüren bir zekâ ve hafıza örneği gösterdi. Küçük yaşta çağının bütün, ilimlerini öğrendi. Çok az uyurdu.

Buhara Emiri Nuh İbni Mansur’u ağır bir hastalıktan kurtardı. Bu yüzden Samanoğulları sarayının kütüphanesinde çalışma izni aldı. Bu sayede pek çok eseri elinin altında bulduğu için vaktini kitap okumak ve yazmakla geçirdi. Hükümdar öldüğü zaman henüz 20 yaşındaydı. Buhara'dan ayrılarak Harzem'e gitti.

El-Biruni gibi büyük bir değerin, onun çalışkanlığına, bilgisine değer vermesi, kendisini yanına kabul etmesi, beraber çalışması, hakkında kıskançlığa yol açtı. Bu yüzden takibata bile uğradı. Harzem'de barınamayarak yeniden yollara düştü. Şehirden şehre dolaşarak nihayet Hemedan'a geldi ve orada kalmaya karar verdi.

İbni Sina, çoğu fizik, astronomi ve felsefeyle ilgili olarak 150 civarında eser yazdı. Farsça olan birkaçı dışında bunların hepsi Arapça'dır. Çünkü o devirde ilim eserlerini Arap diliyle yazmak adetti.

Bilhassa tıp ilmine dair araştırmaları son derece orijinal ve doğrudur. Bu yüzden doğu ve batı hekimliğine kelimenin tam anlamıyla, 600 yıl, hükmetti.

Eserleri Batı dillerine Latince yoluyla çevrildi. Avicenna diye şöhrete ulaşan İbni Sina, yanlış olarak bir süre Avrupa'da İranlı hekim ve filozof olarak tanındı.

Batılılar da kendisini Hâkim-i Tıb, yani hekimlerin piri ve hükümdarı olarak kabul etti. 16 yaşındayken pratik hekimliğe başladı. Resmi saray doktorluğu yaptı.

Matematik, astronomi, geometri alanlarında geniş araştırmaları vardır. İbni Sina, tıp araştırmaları yaparken bazı hastalıkların bulaşmasında göze görünmeyen birtakım yaratıkların etkisi olduğunu, yani mikropların varlığını sezmiş ve bu bilinmeyen mahluklardan eserlerinde sık sık bahsetti. Mikroskobun henüz bilinmediği bir devirde böyle bir yargıya varmak çok ilginçtir.

1037 tarihinde Hemedan’da mide hastalığından vefat etti.

ESERLERİ:

Şifa adlı eseri bir felsefe ansiklopedisidir.

Diğer eserlerine gelince bunlar arasında en tanınmış olanlarından: el-Kanun fi’t-Tıb isimli kitabı tamamen bir tıp ansiklopedisidir.

Necât ve İşârât adlı kitapları ve Aristo’nun felsefesini anlatan yirmi ciltlik Kitâbü’l-İnsâf’ı başta gelen eserlerindendir. İbni Sina kimya alanında da çalıştı ve önemli keşiflerde bulundu. Bu hususta Berthelet, kimya ilminin bugünkü hale gelmesinde İbni Sina’nın büyük yardımı olduğunu söyler. Bu çalışmaları ve etkileriyle İbni Sina Doğu ve Batı kültürünü geliştiren büyük bilginlerden biri oldu. Bütün bunlardan başka İbni Sina çok güzel şiirler yazdı. Hatta Türkçe olarak yazmış olduğu şiirler de vardır.






İbni Sina ve Tıp

İbni Sina’nın asıl büyüklüğü doktorluğundadır. Şifâ adındaki 18 ciltlik ansiklopedisi, ismine rağmen tıptan çok matematik, fizik, metafizik, teoloji, ekonomi, siyaset ve musiki konularını içine alır.

Onun tıp şaheseri, kısaca Kanûn diye bilinen el-Kanûn Fi’t-Tıb adlı büyük kitabıdır. Eser, fizyoloji, hıfzıssıhha, tedavi ve farmakoloji bahislerine ayrılmıştır. Konular dikkatle incelendiğinde İbni Sina’nın bugünkü tıp için bile geçerli olan pek çok ileri görüşleri bulunduğunu; mesela mikroskop olmadığı halde, hastalıkların ‘mikrop’ mefhumuna benzer yaratıklarca meydana getirildiğini sezebildiğini görürüz.

İbn-i Sina’nın Kanûn adlı eseri XII. yüzyılda Latince’ye çevrildi ve Batı tıp aleminde bir patlama tesiri yaptı. Roma’nın Galen’i de, Er Razi’de ilimde eriştikleri tahtlarından indirildiler ve çağın Fransa’sının en meşhur tıp fakülteleri olan Montpellier ve Lauvain Üniversiteleri’nin temel kitabı Kanûn oldu. Durum XVII. yüzyılın ortalarına kadar böyle devam etti ve İbn-i Sina, 700 yıl Avrupa’nın tıp hocası oldu. Altı yüzyıl önce Paris Tıp Fakültesi’nin kütüphanesinde bulunan 9 ana kitabın en başında İbn-i Sina’nın Kanûn’u yer almıştır.

Bugün hala Paris Üniversitesi’nin tıp fakültesi öğrencileri St. Germain Bulvarı yanındaki büyük konferans salonunda toplandıklarında iki kişinin duvara asılı büyük boy portresiyle karşılaşırlar. Bu iki portre, İbn-i Sina ve er-Razi’ye aittir.




HABER

İbni Sina'nın eseri Türkçe'ye çevriliyor
19 Ekim 2014

Dünya tıp tarihine damga vuran İbn-i Sina'nın bin yıllık eseri “El Kânun Fi't-Tıbb” ilk kez günümüz Türkçesi ile beş ciltlik takım halinde yayımlanacak.

ANKARA - Dünya tıp tarihine damga vuran İbn-i Sina'nın bin yıllık eseri “El Kânun Fi't-Tıbb” ilk kez günümüz Türkçesi ile beş ciltlik takım halinde yayımlanacak.

Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Başkan Yardımcısı Şaban Abak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kurumun destekleriyle hazırlanan beş ciltlik esere ilişkin, "İbn-i Sina'nın beş kitap halindeki bu büyük tıp eseri, bir doktorun bilmesi gereken tüm bilgilerin özetidir, tüm temel tıp bilgileridir. A'dan z'ye insan vücudunun bütün organları ve bunların hastalıkları, ilaçları ve ilaçların hazırlık yöntemleri tek tek anlatılmıştır. Biz bunu ilk kez günümüz Türkçesine tam metin olarak tercüme edip bastırıyoruz. Birinci, ikinci ve üçüncü kitaplar basıldı. Üçüncü kitap 2 ay içinde, dördüncü kitap ise 2015'te yayımlanacak" diye konuştu.

Prof. Dr. Esin Kahya tarafından Türkçeye çevrilen eserin, tematik bakımdan günümüz hekimlerinin de yararlanabilmesi amacıyla ciltlerin sıralamasında değişiklik yapıldığını anlatan Abak, eserin 2015 yılında tamamlanmasıyla takım olarak yeniden basılacağını belirtti.

Abak, Türk bilgin ve hekimi İbn-i Sina tarafından 1014 yılında kaleme alınan El Kânun Fi't-Tıbb'ın yazılışının bininci yılı dolayısıyla 19 Aralık'ta Prof. Dr. Hayrani Altıntaş'ın oturum başkanlığında Prof. Dr. Esin Kahya, Doç. Dr. Ahmet Acıduman ve Doç. Dr. Hasan Basri Çakmak'ın katılacağı bir panel düzenleneceğini bildirdi.

"İBN-İ SİNA TIBBIN KRALI"
Prof. Dr. Kahya da bir bilim insanı olarak İbn-i Sina'ya büyük değer verdiğini vurgulayarak, "İbn-i Sina, çağını aşmış bir bilim adamı. Sadece tıpla değil matematik, astronomi ve fizikle de ilgilendi. Çok iyi bir gözlemciydi. Bugün görmeyi bilimsel olarak nasıl açıklıyorsak bin yıl önce de kitabında onu o şekilde ifade etmiş. Dönemindeki diğer bilim adamlarıyla mukayese edilirse, İbn-i Sina, 11. yüzyıla değil daha çok 19. yüzyıla yaraşan bir bilim adamı olarak değerlendirilebilir. Bunun en açık delili de yazdığı tıp eseri ancak bunun yanı sıra kalp, üriner sistem ve muhtelif hastalıklarla ilgili 150'ye yakın tıp eseri var" değerlendirmesinde bulundu.

"Bu eserden dolayı 14. yüzyıl Avrupasında İbn-i Sina'ya 'tıbbın kralı' gözüyle bakıldığını" söyleyen Kahya, o zamanlarda yapılan resimlerde İbn-i Sina'nın ortada, iki yanında da Hipokrat ile Galen veya Aristo'nun resmedildiğini, hatta, adının ilk kez 14. yüzyılda Paris'teki bir hastaneye verildiğini anlattı.

Kahya, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İbn-i Sina, bütün Avrupa ülkelerinde çok iyi tanınıyor. Bizde ve Müslüman ülkelerde ise bu kadar ayrıntılı bilinmiyor. Bu belki İbn-i Sina'nın verdiği klasik bilgilere dayanmalarından olabilir. Halbuki kitapta İbn-i Sina, bunun dışında kendi gözlem ve önerilerini de aktarıyor. Bunun dışında İslam dünyasındaki hekimler çok fark etmemiş ama yüzyıllar sonra Avrupa'da bulunup çıkarılan akciğer, kalp ve iç organların yapısıyla ilgili bilgiler yani anatomi bilgisi, kitapta verilmiş. Öyleki böbrek ve görmeyle ilgili bugünden hiç farklı olmayan bir açıklamayla karşılaşıyoruz. Medikal olarak da bugünkü bir patoloji kitabının sistematiğiyle bilgi veriyor."

Günümüzdeki teknolojinin teknolojinin de yardımıyla İbn-i Sina'nın verdiklerinden daha ayrıntılı bilgiye ulaşıldığını söyleyen Kahya, "Teknoloji, tıp, fizik, kimya, biyoloji ilerledi ama günümüzde şifalı bitkilere dönüş var. İbn-i Sina buna ışık tutabilir çünkü deneyerek anlatmış kitabında. Örneğin yüzünüzde akneler var, İbn-i Sina gül suyunu öneriyor. Bugün gül yağı ve suyunu bütün merhemlerde bulabilirsiniz. İbn-i Sina, Kanun'un ikinci cildinde basit ilaçlar altında tek tek bitki ve hayvansal maddeleri ele alarak açıklıyor. Birçok hekimle eczacıyla görüşün, bunları doğruluyor, hayret ediyorlar."

Eserin 18. yüzyılda Tokatlı Mustafa Efendi tarafından çevrildiğini ancak kitabın asıl önemli kısmı olan klasik tıptan farklı olan bölümlerin atlandığını ve bazı bilgilerin yanlış aktarıldığını ifade eden Kahya, kitapta metinler arasındaki farkı da gözler önüne serdiğini belirtti.

Kahya, kitabı herkesin çok rahatça okuyup anlayabileceğini de vurgulayarak, "Biz kendimizi, başkaları tanısın ve öğretsin diye bekliyoruz fakat çoğu klasik eserimizin, Osmanlı'da yetişen bilim adamlarımızın yazdıklarının dilimize çevirisi yok. Ben İbn-i Sina ile başladım, Allah'tan bir tek şey istiyorum bana bunu tamamlamayı nasip etsin" temennisinde bulundu.






www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)