Ilgaz Zorlu ( 1969)
araştırmacı, yazar



1969 yılında İstanbul'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini, İstanbul'da tamamladı. 1990 yılında Bursa'da Uludağ Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nü bitirdi. 1990-1991 yılları arasında Dr.Gad Nasi'nin yardımları ile Kudüs'te bir yıl süren araştırmalarda bulundu. Bu arada Sabetaycılığın önemli kaynaklarının muhafaza edildiği Ben Zwi Enstitüsü'nde incelemeler yaptı. Yavne Kibbutz'unda Yahudi Tarihi ve Kültürü konusunda eğitim gördü. Halen İstanbul'da yaşıyor.

Atatürk'ün ilk öğretmeni Şemsi Efendi'nin altıncı kuşaktan torunu. Sabetaycılık kosunda tartışmalara yol açan yazılarını önce Birikim, Tarih ve Toplum, Toplumsal Tarih ve Tiryaki dergilerinde yayınladı. Bilahare Evet Ben Selanikliyim adı altında kitaplaştırdı. 2000 yılı başlarında Zvi-Geyik Yayınevi'ni kurdu. Prof.Abraham Galante'nin Sabetey Sevi ve Sabetaycılığın Gelenekleri ve Mehmet Şevket Eygi'nin Yahudi Türkler yahut Sabetaycılar adlı kitaplarını neşretti.

ESERİ:
Evet Ben Selanikliyim/Türkiye Sabeteycılığı
Birinci Baskı
İstanbul 1998





SÖYLEŞİ

Hahambaşılık Cumhuriyet ile yaşıt değil ki...
Ilgaz Zorlu ile konuşma


Konuşan Mahmut Çetin
Tarih ve Düşünce Kasım 2000 sayı 11 sf.40-45

Ilgaz Zorlu kendisini nasıl tanımlıyor?

------Ilgaz Zorlu kendisini nasıl tanımlıyor ?Ben kendimi bir defa dini yönü fekalade kuvvetli olan sabataycı gelenekten gelen bir aileye mensup.Aynı zamanda baba tarafından da müslüman bir aileye mensup fakat kalbi sabataycılığın tarafında atıyor.Ve istiyor ki,Sabataycılık Türkiye’de böyle iki yüzlü karışık bir cemaat olmaktan çıksın.Hakikaten Türkiye’nin tarihinde çok faydaları olmuş, çok katkıları olmuş bir cemaat. Tabii şunu da mutlaka belirtmek lazım.Siyasi düşünce olarak zaman zaman bazı problemler yaşadı. Bi defa bunu tamamen karşıyım.Her zaman bir dini hareketin siyasi sonuçlar doğurmasına karşıyım. Yani din, dinde takılmalı.Dinin varlık alanı siyasetin içine sokulmamalı. Şimdi neden benim böyle bir merakım var?Bana hep bu soru soruluyor.Ben de bu sorunun cevabını çok açık olarak veriyorum.Bir defa üniversite yıllarımda kamu yönetimi okudum, siyaset bilimi okudum Uludağ Üniversitesi’nde. O yıllarda İttihad ve Terakki, 1908 dönemini özellikle inceledim. Benim dikkatimi bir şey çekti. Şimdi bakıyoruz Hareket Ordusu Selanik’te kuruluyor, Türkiye’nin ilk mason locaları Selanik’te kuruluyor, Türkiye’de ilk demiryolu orda yapılıyor, belediyecilik, işçi hareketleri orada başlıyor.

Balkan komitacılığı burda başlıyor. Sırp’ı, Bulgar’ı, İttihadcısı.

----Tabi tabii .... Jön Türk hareketi, İttihad Terakki aslında orda başlıyor. Niye Erzurum’da başlamıyor da İttihad Terakki Selanik’te başlıyor.Bu çok önemli bir şey.Şimdi bu kadar önemli olayın bir araya gelmesine bi defa ben tesadüf olarak bakmıyorum.Demekki bizim yapmamamız gereken şey ne? Bugüne kadar hiç yapılmamış bir şey, bu kadar önemli hadisenin yaşandığı kentin demografik yapısının incelenmesi lazım.Yani bu kentte niye böyle bir hareket başladı? Şimdi bilimsel bir takım verileri açıklamakla, ırkçı olmak arasında çok ince bir çizgi var.Onun için hiç kimsenin reddedemeyeceği bir şey var. Bir kişinin siyası kişiliğini belirleyen öncelikle içinden geldiği toplum ve o toplumun kültürüdür.Bunu katiyyen değiştiremezsiniz.

Siz Selanikli sabetaycı bir aileye mensupsunuz...

------Evet büyükbabamın büyükbabası da Atatürk’ün öğretmeni Şemsi Efendi.

Şemsi Efendi’nin soyundan geliyorsunuz.Şemsi Efendi’nin Türkiye tarihi için önemi nedir?

----Yeni bir kitap çıktı Azmi Koçak’ın yazdığı Atatürk’ün ilk Öğretmeni Şemsi Efendi.Bu kitap daha ziyade eğitimci kişiliğini anlatıyor. Şimdi Şemsi Efendi’nin benim için önemli şu.Şemsi Efendi yaşadığı dönemde sabataycılar arasında üçe ayrılan bu cemaat yapısını bir araya getirmek istiyordu.Şemsi Efendi’nin özelliği buydu.Bu üç cemaatı bir araya getirecekti.Daha sonra da bu üç cemaatın bir araya gelmesinden sonra cemaatın kaderi ne olacaktı.Orda en önemli faktör Balkan Savaşı..

Bu üç kol Kapaniler, Yakubiler, Karakaşlar tek bir cemaat haline gelebildi mi?

------Hayır gelemedi. Bugünkü sabataycılılığın makus kaderi bizi nereye getirdi.Üç ayrı sabataycı grup var.Üç grubun içinde de dini düşüncelerini devam ettiren insanlar var.Bir de bu üç grup içinden gelip de hiçbir şekilde dinle alakası olmayan ama bakın kültür olarak, etnisite olarak sabataycı kökenli insanlar var.

Sabataycıların İtihad Terakki’den günümüze kadar önemli etkileri var.Şimdi ordan cemaatın özelliklerine gelmek istiyorum. Sizin yazdıklarınızdan, kısmen diğer kitaplardan şöyle bir şey öğreniyoruz biz. Bir yahudi olan Sabatay Sevi tarihin bir döneminde kendini yahudi olarak ifade ediyor ve ona bağlı olan insanlar da kendi içinde musevi geleneklerini devam ettirmiş. Siz mensubu olduğunuz cemaatı, Türkiye Sabataycılarını bir şeye davet ediyorsunuz: “Kimliğimizi açıklayalım, ibadetimizi açıktan yapalım.” Şimdi ben buraya gelirken Beyoğlu’nda kiliselerin Pazar ayininden çıkan insanları gördüm. Sünni bir Türk olarak, bir Osmanı Türkü olarak bundan bir rahatsızlık duymadım. Onları değişik bir renk olarak gördüm. Açıktan ibadet eden musevileri de aynı gözle değerlendiriyorum. Bir gazeteci olarak bir çok sabataycı insanı bire bir tanımama rağmen onların ne zaman ne yapacağını tahmin edemiyorum.

--------Bir defa şuna bakmak lazım. Sabataycılık Osmanlı İmparatorluğu döneminde iki yüzyıldan fazla bir süre kapalı bir cemaat olarak yaşamış, buna Osmanlı İmparatorluğu izin vermiştir.Avram Galante’nin kitabında göreceksiniz, Abdülhamid Hahambaşısından sabataycılık hakkında bilgi istemiş.Abdülhamid burda sabataycılara karşı bir reaksiyona girebilirdi.Demiştir ki, bu insanları rahat bırakın.Burda hoşgörünün ötesinde başka bir sistem var. İlber Ortaylı’nın dediği gibi kompartımanlar sistemi. Kendi içinde, kendi hayatını yaşıyor hiçbir baskıya maruz kalmadan. Ne zaman ki, devlete karşı bir unsur haline geliyor o zaman müdahale ediyor.Burda da müdahaleler gayet yumuşuk, sürgün gibi... Sabetay Sevi ne yapmıştır? Sinegoglarda okunun duaların son bölümünden padişahın ismini çıkartıp kendi isimini koymuş, o zaman sultan demiş ki, adam nasıl istiyorsa öyle yapsın, nasıl istiyorsa öyle dua etsin.Şimdi bu bir mantıktır.O devirde Avrupa’da ne yapılmıştır ona bakalım.Avrupa’da yahudiler cadılıkla suçlanmış ve yakılmıştır.Şimdi bu farka çok dikkat edelim.Biz sabetaycılar Avrupa’da ortaya çıksaydık, bizi kesinlikle öldürürlerdi.

Osmanlı’nın, sabetaycılara bu hoşgörüsüne rağmen Sabetaycıların Türkiye’deki batıcı kesimlerle jöntürklerden İttihad ve Terakki’den gelen bir beraberliği var.

------Selanik Sabetaycılar için kutsal bir şehir. Balkan Savaşı’ndan sonra artık ortaya bir tablo çıkıyor, imparatorluk dağılma sürecine giriyor.Neden Sabetaycılar Abdülhamid’e karşı hareket ettiler.O dönemde Osmanlı İmparatorluğu içinde siyonizm isteyen bazı yahudiler var. Gerçi İstanbul yahudileri bunları desteklemiyor.Ama Selanik yahudileri bir devlet kurma fikrini destekliyorlar

Emanuel Karasu gibi...

------Evet Karasu gibi bir çok yahudi bu fikri destekliyor. Şimdi tarihi olayları incelerken bilimsel yöntemlerden ayrılmamamalıyız, tarihin içine girip bir resmi tarih oluşturmamalıyız.Şimdi Türkiye’de Sabetaycılar kadar içerisinden profesör yetiştirmiş kaç tane cemaat var.Ama profesörlerin hiç biri sabetaycılığı yazalım, kimliğimizi unutmayalım demiyor.

Siz Sabetaycılığımızı unutmayalım diyorsunuz.

----Unutmayalım derken lafı şuraya getiriyoruz. Türkiye’de balkanlardan gelmiş bir kültür hareketiyle karşı karşıyayız.Hayatında hiç Anadolu’lu tanımamış insanlar sabetaycılar.Eğer sabetaycılar Türkiye’ye göç ettiklerinde 1924 mübadelesinde, belki Anadolu içlerinde asimile olurlardı.Bunlar zaten şehirliydiler, İstanbul’a geldiler ve milletle kaynaşmadan yaşamaya devam ettiler.

O zaman şöyle bir şey çıkıyor karşımıza Türk toplumuna karşı asimile olmuş görünüyorlar, ama kültürel olarak koruyamadıkları kimliklerini ideolojik olarak koruyarak Türk toplumunu bir şeye sürüklüyorlar, jakoben bir laiklik bu.Hırçın, kışkırtıcı, kendini devlet yerine koyan, devlet kurumlarını kullanarak, devletle milleti karşı karşıya getiren bir laiklik.

----Problem zaten ordan kaynaklanıyor. Birileri, topluma karşı olan bu insanlar kendini devlet yerine koymakla kalmayıp, resmi bir ideoloji üretiyor ve onun ardına saklanıyor.Ayrıca devletin de resmi ideolojisi olmaz.Bu resmi ideoloji Rusya’da , Hitler Almanyası’nda ne bileyim Franko İspanyası’nda var.Fakat ne olduğunu görüyorsunuz.Şimdi devletin bi defa her şeyden önce insanlar arasında eşit olma durumu var.

Biz sünni Türkler jakoben Sabetaycıların da içinde bulunduğu batıcı cepheye diyoruz ki, siz bize kendi modelinizi dayatmayın, siz de kendi hayatınızı istediğiniz gibi yaşayın, kendinizi toplum önünde gerçekleştirin.

----Herkes kendi hayatını istediği şekilde , istediği gibi yaşasın derken bir insan sokakta çırılçıplak dolaşmak istiyorsa, genel ahlak kuralları var, bunu yaptırmazlar insana.Şimdi her şeyden önce bir konsensüs lazım.Türkiye’de bir konsensüs olmuş değil.

İsrail konusuna gelmek istiyorum. İsrail’de sizin çalışmalarınızdan haberdar olan gruplar veya kişiler sizin çalışmalarınızı nasıl değerlendiriyor?

----İsrail konusu ayrı bir konu, oraya geldiğiniz zaman...

Kişi olarak nasıl bakıyorlar. Devlet adına bir şey söylemek zor olabilir tabii...

----Ben bundan önce İsrail’le Türkiye ilişkilerinin içiçeliğine değinmek istiyorum. İsrail devletini kuranlar Türkiye’de, Selanik’te yaşamış insanlar. Şimdi bu insanların Jön Türk hareketiyle, İttihad Terakki ile çok ciddi ilişkileri var. Bunlar biliniyor, yazıldı çizildi artık. Ben Zwi; Zwi’den gelen, Zwi’nin oğlu demek.

İsrail’in ikinci cumhurbaşkanı İzak Ben Zwi’nin adı, Sabetay Sevi’den geliyor yani.

----Evet bu aileden olmadığı halde soyadını değiştirerek Sabetay Sevi’ye bağlıyor kendisini. İzak Ben Zwi, 1960’lara kadar Türkiye’de çok faal olmuş bir adamdır. Türkiye’deki İsrail konsoloslarına Sabetaycılar hakkında raporlar tutturmuştur.Bu raporlar İsrail arşivlerinde mevcuttur. Fakat kimse bunları araştırmadığı için biz bunları bilmiyoruz. Şimdi İsrail devleti Sabetaycılık konusunda konuşmamayı tercih ediyor. Halbuki İsrail bütün dünyadaki yahudilerin bir devlet altında toplanmasını istemektedir. Geçmiş, geçmişte kalmıştır artık önümüze bakacağız. Eğer Sabetaycılar İsrail’in kuruluşu sırasında, siyonizmin ilk başlangıcı sırasında dolaylı veya dolaysız olarak bir takım yardımlarda bulunmuşlarsa...

Ne gibi yardımlar mesela?

----Mesela Maliye Nazırı Cavit Bey iddia edildiği gibi Osmanlı Devletinin borçlanmasını yahudi bankaları üzerinden yapıp Osmanlı İmparatorluğu'nu zarara uğrattığı İsrail’e kaynak aktardığı konusunda iddialar var, bunların araştırılması lazım.Duygusal olmayalım.Ben müslüman mahallesinde salyangoz satıyorum.Hoşgörünün çok ötesinde, ülke insanlarından anlayış görüyorum.

Buraya gelmişken Osmanlı’dan günümüze Türkiye algılamanızı biraz açar mısınız?

-----Türkün bir devlet geleneği var.Bin yılı aşkın bir gelenek.Bu devlet geleneğini bi defa Göktürklere, Uygurlara kadar götüreceksiniz.1071’de Alparslan Anadolu’ya geldiğinde bir devlet kurdu, bu devletin kökü yok muydu? Fakat batı rüzgarıyla gelen ulus devlet modeliyle iş tamamen farklı bir noktaya gidiyor.Kudüs’te ağlama duvarının önünde bir yazı vardır.Bütün hükümdarlar burayı tahrip etti.Bir hükümdar İstanbul’dan mimarını gönderdi bu duvarı onarttı, yaptırdı.Bu Kanuni Sultan Süleyman’dır.Bunun yapıldığı düşünüldüğü zaman Avrupa orta çağdır benim için.Yahudilere en büyük katliam 1935-45 arasında yapılmıştır.Eğer Osmanlı İmparatorluğu olsaydı, yahudilerin hepsini alırdı Türkiye’ye.

Devlet geleneğini bahsine devam edersek...

---Evet devlet her zaman için toparlayıcı olmuştur. Devlet hiçbir zaman için toplu soykırım yapmamıştır.Yavuz döneminde alevilerin problemlerine gelince, orda problem bazı insanların aleviliği değil İran hesabına, Şah İsmail hesabına çalışmasıdır.Türk devlet geleneği öyle bir mantık üzerine kurulmuştur ki, bir baba kendisi için en önemli bir şey olan çocuğunu devleti için feda edebilmektedir.Böyle bir devlet mantığı var Türkiye’de.Burada Türkiye’deki milliyetçilik anlayışlarına da değinmek istiyorum.Bugün Anadolu insanında var olan Türk milliyetçiliği ile 1900’lerdeki milliyetçilik anlayışını birbiriyle karıştırmamak lazım.1908 olayında, Jön Türk olayında, İttihad Terakki olayında Sabetaycılar aktif olarak rol almış mıdır almamış mıdır buna bakmak lazım.Türkiye’nin siyasi yaşantısında, o zamanki milliyetçilik anlayışında etkileri ne olmuştur.O zaman yaşamış olan insanların yazdıklarına bakmak lazım.Anadolu Türk milliyetçiliğinde bambaşka bir yapı sistemi var.Zaten Osmanlı'yı reddeden bir milliyetçilik olabilir mi? yaşayabilir mi bu topraklarda?

Ilgaz Zorlu Zwi-Geyik yayınevinde neler yapacak?

----Zwi-Geyik yayınlarının temel yayın politikası Türkiye’de yaşamakta olan etnik kültürleri bir zenginlik olarak görmek ve bu muhteşem zenginliği gelecek kuşaklara aktarabilmektir.Bunu yaparken dikkat edeceğimiz iki şey var birincisi yayınların bilimsel kriterlere uygun olması.İkincisi ayırıcı bir unsur olmaması, birleştirici olması.

Siz de kültürel değerleri, geçmişi, Osmanlı’yı önemseyen bir tavır görüyoruz.

----Evet Hahambaşılık makamı cumhuriyetle kurulmuş bir makam değildir. Patrikhane makamlarının hiç biri cumhuriyetle kurulmamıştır. Osmanlı’yı ortadan kaldırayım dediğiniz zaman, o zaman ne oluyor biliyor musunuz, temelsiz bir bina yapmış oluyorsunuz. Temelsiz bina yıkılır. Bugün araplarla yahudiler bir arada yaşayamıyorlar. Suni bir süreç var. İlk fırsatta çatışma çıkarıyorlar. Çok açık olarak söylüyorum Türkiye’de hiç bir etnik unsura dini veya düşünsel inançlardan dolayı baskı yapılmamıştır. Buna çok dikkat etmek lazım. Amerika beyaz devlet kurmak uğruna, Wasp devlet uğruna, white-beyaz, anglo-sakson, protestan devlet uğruna 7 milyon kızılderiliyi yok etmiştir.

Zwi-Geyik yayınevinden iki kitap çıkardınız. Bunlardan biri yahudi Avram Galante’ye diğeri muhafazakar bir müslüman olan Mehmet Şevket Eygi’ye ait.Şevket Bey’in kitabının çok büyük yankıları oldu.Ve Türkiye’de sizden sonra ilk defa bir sabetaycı yani Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi sabetaycı kimliğini açıklayarak toplum önüne çıktı.Sizce bu ferdi bir çıkış mı yoksa sabetaycılar adına bir çıkış mı?

---- Nükhet Hanım’ın ferdi veya cemaat adına çıkıp çıkmadığını bilmiyorum, böyle polemiklere girmek istemiyorum. Yalnız Nükhet İpekçi bu programda programın konusunu bir başka noktaya yönlendirmeye çalıştı.Bu da babası Abdi İpekçi’yi islamcıların öldürmüş olabileceği iddiasıdır ki, o dönemde islamcıların bu tür suikastleri yok.Bu A örgütünden B örgütünden bahsediyorsunuz.O zaman böyle bir örgüt yok.Birinci sorun bu.İkinci sorun ise acaba Abdi İpekçi o dönemde neyi savundu?Acaba toplumun içerisinde bazı olayları tahrik eder durumda mıydı? Buna bakmak lazım bi defa. Tabii bu onun öldürülmesini makul kılmaz ama o döneme iyi bakmak lazım.Mehmet Şevket Eygi çok kibar ve sabırlı bir insan, kendisine söylenen hakarete varan sözlere sabırla cevaplar veriyor. Kutlamak lazım kendisini.Nükhet Hanım’ın söylediğinde belki şu doğru olabilir kendisi hakikaten sabetaycılığın dini tarafında değildir, kişisel anlamda bilmiyor olabilir.Ama ailesinin bu işle alakasının olmadığını söylüyor ki bunu kendi ifadesiyle yalanladı.Büyük babam benim bimediğim bir lisanla dua ediyordu dedi.İpekçi ailesi bu cemaatın gelmiş geçmiş ...ailesi içlerinden birinin bakan olması, Abdi İpekçi’nin burdan çıkması beni ilgilendirmiyor.Ben o ailenin dini yapısına bakıyorum.

Sizin yayınladığınız kitapları çok değişik yerlerde görebiliyoruz. Geçen Beşiktaş’taki kitap fuarında yahudilerin Gözlem Yayınevi’nin standında kitaplarınızı gördüm bu ilginç geldi bana.

----Bu ticari bir şey. Ama yahudi cemaatı nasıl bakıyor belki onu açmak lazım.

Olabilir tabii ama ticari bakmak bana biraz olayı küçültmek gibi geliyor. Onların bütün cimri yahudi fıkralarına rağmen bu kitaplara ticari bakacaklarını zannetmiyorum.

----Yahudi cemaatı benim çıkışıma her hangi bir destek vermedi bir defa.Onu bilmenizi istiyorum.Tabii benim kitaplarım başka yerlerde de satıldı.Yalnız bir nokta var oraya gelmek istiyorum.21. yüzyıl kültürler çağı olacak.Kültürlerin tanındığı ve anlatıldığı bir yüzyıl olacak.İnsanların manevi yönleri ancak kültürleriyle tatmin edilebiliyor.Yani bütün bunlara sosyal antropoloji olarak baktığımız zaman dini de ahlakı da bütün kültür unsurlarını antropolojinin içinde değerlendirmek lazım.Şimdi yahudi cemaatı benim olayımda sessiz kalmayı tercih ediyor, esas tavrı bu.Ve sabetaycılıkla ilgili hiçbir tartışmaya girmiyorlar.Ben de tabii yahudi olmak istiyorum.Benim yahudi olmamı gerçekleştirecek ilk yer Türkiye Yahudi Cemaeatı’dır. Şu anda bütün hukuki ve legal prosedürleri yerine getirerek nihayetinde onlardan bir karar çıkmasını sağlayacağım.Fakat şu anlamda bakmamız lazım.Sabetaycılar ve yahudiler hep içiçe yaşadılar, Selanik’te ve İstanbul’da hep beraber oldular.İspanyol yahudicesi ve fransızca konuştular evlerimizde.Aralarında kültürel bir bağlantı var bir defa.Bu kültürel bağlantı varken insanlar size ne kadar düşmanca davranırsa davransın netice itibariyle siz bu insanlarla aynı kanı taşıyorsunuz ve aynı kültürel geni taşıyorsunuz.Bir seferad yahudisiyle bir sabetaycı arasındaki ilişki çok tabii olarak bir ermeniyle yahudi arasında olamaz.

Bir azınlık cemaatına mensup olmak, sabetaycı bir cemaat mensubu olmak ve cemaatın kararlarına, yaşayış tarzına karşı çıkmak nasıl bir duygudur?

----Şimdi sizin bunu hissetmeniz mümkün değil, her zaman çoğunluk olduğunuz için. Bir cemaat içinde yaşadığınız zaman, bir cemaat yönetimi bir karar aldığı zaman cemaatın içindeki insanların bu karara karşı hareket etmeleri, şuna neden olur. Cemaat sizi dışlar ve dışta kalırsınız. Bu cemaattan çıkarılmak bir insanın başına gelebilecek en büyük felakettir. Çünkü siz zaten toplum içinde yalnızsınızdır, bu sefer hepten yalnız kalırsınız. Anlatabiliyor muyum? Şuna gelmek istiyorum, yahudiler Osmanlı döneminde ben inanarak söylüyorum bunu, hiç bir zaman Osmanlı Devletinin yıkılması için bir çaba sarf etmediler buna katiyen inanmıyorum. Selanik’te siyonizme girenler, işte bir devlet kurulması için harekette bulunanlar olabilir.Bunları bütün bir yahudi cemaatı için söylemeye imkan yoktur.Genel hatlarıyla baktığınız zaman İstanbul yahudilerinin, Türkiye yahudi cemaatının millet-i sadıka olduğunu söyleyebilirsiniz, buna hakikaten inanıyorum.Şimdi sabetaycı cemaatın ileri gelenlerinden biri konumunda bir insan olan Halil Bezmen olayını ele alalım.Cemaattan bir takım kişilerden para topluyor ve Amerika’ya gidiyor.

Sabetaycılardan para mı topladı Halil Bezmen?

-----Evet bir çok insandan para topladı.Ve sonra Amerika’ya kaçtı.Oraya gidip diyor ki “biz Türkiye’de baskı gördük.Bize dini baskı yapıldı, bu yüzden ben kimliğimi gizlemek zorunda kaldım”.Buna bir sabetaycı kalkıp cevap vermiyor.Buna ben cevap vermek zorunda kalıyorum.Bir cemaat okulundaki yolsuzluk olayından dolayı Milli Eğitim Bakanlığı’na müracaat ettim.Devlet “bu cemaatın kendi iç sorunudur” diyor.Devlet hala Osmanlı’daki gibi düşünüyor.Bunu dünyanın başka bir yerinde görmek mümkün değil.Ne var ki devletin mekanizmasına zarar verecekleri noktaya kadar, onlara karışmıyor.Hahambaşılık seçimine, cemaat yöneticilerinin seçimine hiç karışmaz.Bir yönetici seçildiği zaman 30-40 sene göreve devam ediyor.Peki bu cemaatta hiç mi demokrasi yok.Devlet buna hiç karışmaz.Devletin yaptığı çok açık bir mantıktır.Cemaatlerde maalesef demokrasi olmaz, olamaz.Gönül ister ki tıpkı Amerika’da olduğu gibi, Türkiye yahudi cemaatı içinde, Rum Cemaatı içinde, Ermeni cemaatı içinde de özgürce tartışma yapılabilsin.Ben bu anlamda yalnız bir insanım.Cematım beni her anlamda dışlamıştır.Hiçbir zaman Sabetaycılığın ulu orta konuşulmasını istemezler.

Sabetaycılık gizlene gizlene giderek asimile olabilir mi?

----Bakın sabataycılığın iki noktası var.Bu iki noktanın kesinlikle ortadan kalkmaması lazım.Birincisi sabetaycıların ortaya koydukları din felsefesinin anlaşılması gerekir.Sabataycıların elinde bulunan kitapların açıklanması, yayınlanması, halka yayılması gerekir.İkinci ciddi sorun şudur.Sabetaycılık bir sosyal hadisedir.Bir kültür varlığıdır.Yaşayış tarzı farklıdır, oturmuş olduğu evin mimari tarzı farklıdır.


Bugün Türkiye’de etkin konumda sabetaycılar var mı?

-----Ben şuna karşı çıkarım. Sabetaycı bir kişi sabetaycı kişiliğini kullanıp bugün artık globalleşme sürecinde çok girift problemler yaşayan ulus devlet modelinde kalkıp dış ülkelerde kendi çıkarları uğruna dini kimliğini kullanıp bir takım çıkarlar elde ediyorsa buna karşıyım. A şahsı gidip “efendim benim kökenim şu, beni cumhurbaşkanı yapın” diye bir mesaj veriyorsa bu yanlıştır. Eğer böyle tavırlar olursa ben de çıkar onların kimliğini anlatırım.On senedir sabetaycılık yahudiliğin içinden çıkmıştır, onun bir parçasıdır diyorum. Sabetaycılar bunu Türkiye’de reddedip, Amerika’da kullanmaya çalışırlarsa o zaman bu problem olur.Bakın ben bir şey söylüyorum.Gidin Kuzguncuk’a orda dünyanın hiçbir tarafında olmayan bir şey göreceksiniz. Cami-sinegog-kilise yanyana. Dünyada başka hiçbir yerde bunu göremezsiniz. Cumartesi insanlar sinegoglarına gidiyor, pazar günü kilisesine gidenler var, camide duasını edenler var. Ve üçü de yanyana. Kabahat bizde kabahat Türkiye’de yaşayan aydınlarda. Türkiye’yi dünyaya anlatamıyoruz. Sonra karşımıza acaayip problemler çıkıyor hiç beklemediğimiz bir anda.Soykırımı iddiaları gibi.Diyeceksiniz ki, çok işimiz var yapamıyoruz.Bu bir bahane değil.Çünkü biz bir şeyi keşfetmiyoruz.Keşfedilmiş olanı sergilemkten, duyurmaktan aciziz.Eğer biz bunları keşfetmiye çalışsaydık demek ki, hiçbir şey yapamayacaktık.

Ben sizin çabalarınızın Türkiye’yi ve Türkiye’deki azınlık kültürlerini dünyaya anlatma bakımından çok faydalı olduğuna inanıyorum.Vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ediyorum.

----Asıl ben teşekkür ediyorum, bana bu fırsatı verdiğiniz için...



www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)