Yozgatlı  İhsan Efendi
akademisyen


Türkiyat müderrisi, ilahiyatçı


Yozgatlı Mehmet İhsan Efendi



1902 yılında Yozgat'ta doğdu. Babası, Ağvanlı (Ayan) oğullarından Molla Mehmed oğlu Hacı Abdülaziz Efendi, annesi, Sultan Abdülmecid döneminde Yozgat'a yerleşen ve padi­şahın büyük iltifatına mazhar olan Şeyh Tayyib'in kızı Fatma Hanım'dır. İlk eğiti­mini amcası Abdürrezzak Efendi'den al­dı. İbtidâî ve idâdî mekteplerinden me­zun olduktan sonra bir süre Yozgat'taki Mekteb-i Sultânî'de ve medreselerde oku­du. Dârü'l-hilâfetü'l-aliyye medresesinin birinci devresini (İbtidâ-i hâriç) Yozgat'ta bitirip ikinci devresine (İbtidâ-i dâhil) de­vam ederken dönemin ileri gelen âlimle­rinden de özel eğitim gördü. Yozgat müf­tüsü Mehmed Hulusi'den (Akyol) ulûm-ı Arabiyye, mantık, hikmet, fıkıh, hadis ve tefsir; Ömer Lutfi GÖkçezâde'den ferâiz okudu; bunların yanında Dersiam Dedik-hasanlı Mehmed Şâkir Efendi'den de ica­zet aldı. Arapça, Farsça ve Fransızca öğ­rendi. Yozgat'ta ilim tahsilinde daha ileri seviyeye gidemeyeceğini görünce önce İstanbul'a, oradan Kahire'ye gitti (1924). Kahire'de Ezher Üniversitesi'ne devam et­ti; ayrıca devrin âlimlerinin klasik tarzda yürüttükleri derslere katılarak muhaddis Muhammed Habîbullah eş-Şinkitî'den ha­dis, Mısır'ın eski müftüsü Muhammed Bahît el-MutîTden fıkıh, Seyyid Ali el-Mersaff'den Arap dili ve edebiyatı, dostu M. Zâhid Kevserî'den hadis okuyarak icazet aldı. Yabancı âlim adaylarının alındığı im­tihanlara girmeyip yerli Öğrencilerin bü­yük rekabet gerektiren imtihanını tercih ederek üniversiteden âlimiyye derecesiy­le ve ikincilikle mezun oldu (1937).

I. Mahmud tarafından Kahire'de inşa edilen Sultan Mahmud Medresesi'nde 1937-1959 yıllan arasında müderrislik ve müdürlük yaptı. Türkiye, Balkanlar, Afri­ka ve Güneydoğu Asya'dan gelen birçok talebe yetiştirdi. Bunlar arasında İsmail Ezherli, Ali Yakup Cenkçiler, Mustafa Runyun, Ali Ulvi Kurucu, M. Emin Saraç, Os­man Saraç, Ömer Biçer. Ali İhsan Okur, Abdülkadir Şener ve Ali Özek gibi isimler zikredilebilir.

Mehmed İhsan Efendi, 1935-1952 yıllarında kralın mütercimi ve Âbidîn Kraliyet Sarayı'nın Türk arşivi ba­şuzmanı olarak çalıştı. Bu sırada Kral Fuâd'ın kendisine "beylik" rütbesini tevcihi­ni kabul etmedi.

1938 yılında Kahire'de Rodos adası Türk eşra­fından olan Hacıoğlu ailesinden Seniye Hanım'la evlendi. Mehmed İhsan Efendİ'nin Yahya ve Hümam adlı çocukları küçük yaşta vefat etti.

1951 yılında Kahire'nin mo­dern ikinci üniversitesi olan Aynişems Üniversitesi'nin Edebiyat Fakültesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı Kürsüsü'nü kurdu ve ölümüne kadar kürsünün başında bu­lundu.

Bu arada Dârü'l-kütübi'l-Mısriyye'-deki Türkçe yazma ve basma eserlerin fihrist ve kataloglarının hazırlanmasını sağladı (1955-1961).

Yozgat milletvekillerinin teşebbüsüyle Demokrat Parti iktidarı za­manında kendisine Diyanet İşleri başkan­lığı görevi teklif edildiyse de bunu kabul etmedi.

1960 yılında Kahire'de bütün İsiâm dünyasının tanınmış âlimlerinin katılımıyla oluşan el-Meclisü'l-a'lâ li'ş-şuûni'l-İslâmiyye'ye üye seçilmesinden bir süre son­ra 1S Haziran 1961 'de vefat etti. Mezarı Kahire'de Gafîr Kabristanı'ndadır.





Özellikleri

Şöhret ve servet hırsından uzak, vakur ve mütevazı şahsiyetiyle çevresinde ve ilim dünyasında büyük saygı gören Meh­med İhsan Efendi ile Mısır'a beraber git­tiği Mehmed Akif Ersoy arasında yakın bir dostluk oluşmuştur. Mehmed Akif, Mısır'da kaldığı süre içinde Mehmed İh­san Efendi ile görüşmüş ve zamanının ço­ğunu onun Ezher'in karşısında bulunan Mehmed Bey Medresesi'ndeki odasında geçirmiştir. Kur'an mealini hazırlarken çalışmalarının son şeklini Mehmed İhsan Efendi ile birlikte gözden geçirmiş ve 1936 yılında Türkiye'ye gelirken, "Dönebilirsem üzerinde yeniden çalışıp neşre­deriz; dönemezsem yakarsın" diyerek me­ali kendisine emanet etmiştir. Mehmed İhsan Efendi vefatına kadar kimseye ver­mediği meali yakmamış, kendi el yazısı ile ikinci bir nüshasını çıkarmıştır. Ölümün­den kısa bir süre önce meali yazdığı def­terlerin yer aidığı çekmeceyi oğluna gös­tererek vefatından sonra defterleri yak­masını istemiştir. Mehmed İhsan Efendi, bu tavrıyla muhtemelen hem Mehmed Âkifin vasiyetini yerine getirmeyi hem de yakma işini başkalarına havale ederek eseri kurtarmayı arzulamıştır. Ancak Şey­hülislâm Mustafa Sabri Efendi'nin oğlu İbrahim Bey'in ısrarı üzerine mealin her iki nüshası da yakılmıştır.

Mehmed İhsan Efendi'nin İslâmî ilim­lerle ilgili takrirleri, Türk dili ve edebiyatı hakkında üniversitede verdiği derslerin notları ve Sinan Paşa'nın Tazarru'nâme ve Nasihatnâme'si üzerinde yaptığı ça­lışmalar henüz basılmamıştır. Dostu Ali Himmet Berki'nin kaleme aldığı Büyük Türk Hükümdarı İstanbul Fatihi Sul­tan Mehmed Han ve Adalet Hayalı adlı eserini Arapça'ya tercüme etmiştir.

En küçük oğlu Ekmeleddin İhsanoğlu İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)Genel Sekreterliğini yaptı.

Kaynak: TDV İslâm Ansiklopedisi




HABER

Baba ocağına kültür vefası
GÜLİZAR BAKİ
ZAMAN 28 Nisan 2013

İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, paha biçilemeyecek kitapların yer aldığı kütüphanesini Yozgat Bozok Üniversitesi’ne bağışladı. Kahire’de Türk dili ve edebiyatı kürsüsü kuran babası Müderris İhsan Efendi’nin yüz yıl önce oluşturmaya başladığı, kendisinin de çocukluğundan beri topladığı kitaplardan oluşan kütüphane, Bozok Üniversitesi’nin akademik çevrelerdeki önemini artıracak nitelikte.

1924 yılında İstanbul’dan Kahire’ye eğitim için giden Yozgatlı Müderris İhsan Efendi’nin, Kahire’de doğup büyüyen ve bugün İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri olan oğlu Ekmeleddin İhsanoğlu, babasının kitaplarıyla Yozgat’a döndü. İhsanoğlu, babası ile kendisinin 100 yıllık kütüphanesini ve dedesinden kalma konağı, Yozgat Bozok Üniversitesi’ne bağışladı. Geçtiğimiz cumartesi Yozgatlı TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın olduğu bir heyetle ‘Ekmeleddin İhsanoğlu Tarih ve Kültür Araştırma Uygulama Merkezi’nin temelini attı. Merkezin inşaatı bitince İhsanoğlu’nun İstanbul’da bulunan ve 10 binin üzerinde kitaptan oluşan kütüphanesi buraya taşınacak.

Babasının Yozgat’ta oluşturmaya başladığı ve Kahire’de devam ettiği kütüphaneye küçük yaşlardan beri İhsanoğlu’nun da büyük katkıları olmuş. Özellikle de uluslararası görevleri döneminde. Hoca, “Kütüphanemin bir kısmını IRCICA’ya, bir kısmını çeşitli kurumlara vermiştim. Ama Yozgat için böyle bir fikir belirince, çok değişik yerlerden kitaplar edinerek kütüphaneyi yeniden oluşturmaya başladım.” diyor.

İhsanoğlu’nun Yozgat Bozok Üniversitesi’ne bağışladığı kütüphanesinde temel referans kitapların yanı sıra İslam ve Türk kültürü, Osmanlı, sanat, mimarlık ve din tarihiyle ilgili kitaplar var. Çok kıymetli ilk basım Mushaflar, eski yazma eserler de Yozgat’a gidecek kütüphanede yer alıyor. Hocanın kariyeri boyunca topladığı hat levhaları ve sanat değeri olan resimler de kütüphaneyle birlikte Bozok Üniversitesi’nin olacak. Böylesi kıymetli kütüphanenin tabii ki taliplisi çok olur. Hangi kurum sahip olsa oranın değerini artıracak nitelikte çünkü. Hocadan da çok isteyen olmuş ama hoca şu düşüncelerle Bozok Üniversitesi’ne hibe etmiş: “İstanbul’da bu tür kaynaklara ulaşacak çok yer var. Kurulmasına destek verdiğim İSAM var, Beyazıt Devlet Kütüphanesi var, üniversite kütüphaneleri var. Yozgat ve o bölge için böylesi kütüphaneler çok önemli.” İhsanoğlu’nun bu kütüphaneyi Yozgat’a vermesi, şehrin akademik anlamda önemini artıracak.

Tarihi sokaklar restore ediliyor

Aslında İhsanoğlu, kütüphane ve araştırma merkezinin dedesinden kalma 150 yıllık konakta yer almasını, buranın hem müze hem de kütüphane şeklinde işlemesini istemiş. Fakat üniversite, bu paha biçilemez kitap ve objelerin güvenliği için kampüs içine konağın bire bir aynısını yaptırmayı teklif etmiş. Şehir içinde kalan konak ise yine ailenin adıyla anılacak bir kültür merkezi olacak. Yozgat Belediyesi geleneksel Yozgat evi özelliğini taşıyan konağın bulunduğu mahallede restorasyon çalışmalarına başlamış. Diğer tarihi evler, sokak ve cami aslına uygun olarak yenileniyor. Yozgat’a gelenler şehrin tarihini görmek ve yaşamak için bu mahalleye uğrayacaklar.

İhsanoğlu, yoğun çalışmalarına rağmen projeyle yakından ilgileniyor. Temel atmak için Yozgat’a gittiğinde üniversite heyetiyle toplantı yapmışlar. Ekmeleddin İhsanoğlu Tarih ve Kültür Araştırma Uygulama Merkezi’nin çalışmaları üzerine görüşmüşler. İhsanoğlu, “Burası Anadolu kültür ve medeniyet tarihiyle ilgili araştırmalara önem verecek.” diyor.

Kahire doğumluyum, ama nüfus kaydım Yozgat’ta
Yozgatlı müderris İhsan Efendi, okumak için Kahire’ye gittiğinde yıl 1924’tü. El Ezher’den mezun olduktan sonra Mısır Osmanlı Arşivleri’nde çalışmaya başlar. Ayn Şems Üniversitesi Şarkiyat Bölümü Türk Dili ve Edebiyatı Kürsüsü’nü kurar. Rodoslu bir Türk olan Saniye Hanım’la evlenir. 1943’de de Ekmeleddin İhsanoğlu doğar.

Hiç gitmese de babasından Yozgat hakkında çok şey dinleyen ve Yozgat kültürünü öğrenen Ekmeleddin İhsanoğlu, ata topraklarına ancak babasının ölümünden 9 yıl sonra 1970 yılında gider. O zaman hissettiklerine dair şunları söylüyor: “Yozgat’ta dolaşırken sanki ayaklarım yere daha sağlam basıyor, sokaklarda daha güvenle yürüyordum.” O ziyaret sonrası dedesinin konağını diğer üç hissedarın hissesini ödeyerek alan İhsanoğlu, “Oraya yerleşiriz, yazları, kışları sılada bulunuruz diye düşünmüştük.” diyor. Yoğun çalışma temposu, bu hayalini gerçekleştirmesini engellemiş. Fakat baba memleketinden kopmamış. Diyor ki; “Yozgat’taki kaydımı sildirmedim. Ankara’da 10, İstanbul’da 30 seneden fazla yaşadığım halde hiçbir zaman kaydımı almadım. Askerlik yoklamalarımı Yozgat üzerinden yaptım. Çocuklarım doğdukları zaman Yozgat’taki kaydımızı nakletmedim. Yozgat hep referans oldu bizim için.” Hoca, doğup büyümediği halde baba vatanına bu kadar bağlı olmasının sebebini şöyle anlatıyor: “Bir nevi geleneği korumak, kökleri sağlam tutmak. Aslından ve menşeinden emin olmak meselesiydi. Referans noktalarını değiştirmek istemeyen bir anlayış içinde baktığım için Yozgat’tan hiç kopmadım.”

İhsanoğlu’nun annesi Rodoslu olduğu için Mısır’daki evlerinde Rodos ve Yozgat kültürü bir arada yaşanmış. Annesi mesela Yozgat yemeği olan arabaşı da yaparmış. Tabii Ege’ye has zeytinyağlıları da çok leziz olurmuş. Hoca, annesinin kabak çiçeği dolmasından da ‘çok güzel yapardı’ diye söz ediyor.





HABER

Baba İhsanoğlu'nun mezar taşında 'Türk oğlu Türk üstad' yazıyor?
19 Haziran 2014

Prof. Dr. İhsanoğlu'nun babası Mehmet İhsan Efendi'nin Kahire'deki kabri başındaki mezar taşında Osmanlıca "Türk oğlu Türk üstad, Emsali şimdi nadir" ifadeleri yer alıyor.

Türkiye'de cumhurbaşkanlığına CHP ve MHP'nin ortak aday olarak belirlediği eski İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun babasının Kahire'de bulunan kabri başındaki mezar taşında, "Türkoğlu Türk Üstad / Emsali şimdi nadir" ifadeleri yer alıyor.

Kahire'nin doğusundaki Nasr City yakınlarında el-Melik el-Eşref Aynal Caddesi'nde bulunan Yozgatlı Mehmet Efendi'nin kabri, son dönem Osmanlı Şeyhülislamlarından Mustafa Sabri Efendi'nin kabri ile aynı mekanda bulunuyor.

İhsanoğlu'nun babasına ait mezar taşında, "Şer'i mübinde nihrir" (İslami ilimlerde ileri düzeyde bilgi sahibi alim) ifadesi dikkati çekiyor.

İhsan Efendi'nin Osmanlı Türkçesiyle mezar taşında şu metin yer alıyor:

"Medfun bu yerde zair/ Bir muğterib muhacir / İhsan Efendi namı / Şer'i mübinde nihrir / Türk oğlu Türk Üstad / Emsali şimdi nadir / Rıhletle na bi mevsim / Bir ibret etti takrir / Bir bir çıkıp esfele / Tarih oldu sadır / Rahmana göçtü İhsan / Cennettedir mücavir" (Hicri 1381/Miladi 1961)

Arapça yazılı olan diğer mezar taşında ise "Yozgat asıllı Kahire ikametli" olduğu ve 1961 yılında vefat ettiği kaydediliyor.

Kahire'deki Aynu'ş Şems Üniversitesi'nin Türkoloji Bölümü'nün kurucularından olan İhsan Efendi'nin mezar taşında "Bu bir Ezher Alimi'nin kabridir" yazısı bulunuyor.

İhsan Efendi'nin, Şeyh Rasih Konevi (Konyalı) tarafından inşa edilen kabri, demir kapıyla kilitli tutuluyor.







www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)