İdris  Küçükömer
akademisyen, yazar



1925 yılında Giresun'da doğdu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Sonra aynı okulda akadamisyen oldu. Profesörlüğe yükseldi ama üniversite senatosu akademik kariyerini onaylamadı. Bu işlem, Danıştay tarafından iptal edildi. Profesörlüğü 1976 yılında onaylandı. 1960 sonrasında Yön'de yazdığı yazılarla tanındı. Ant dergisindeki yazıları ve 'Düzenin Yabancılaşması' adlı kitabı tartışma yarattı. Milliyet gazetesindeki açık oturumlarda dönemin yerleşik yargılarını sorguladı. 1973 yılında on yıllık bir suskunluğa büründü. Daha sonra Yeni Gündem yazılarıyla tekrar ortaya çıktı. 5 Temmuz 1987 tarihinde İstanbul'da vefat etti.





HAKKINDA YAZILANLAR

Küçükömer'in tezleri yeniden gündemde
NAKİ ÖZKAN
Milliyet 6 Temmuz 2007

22 Temmuz genel seçimi yaklaşırken siyasi çevrelerde ve entelektüeller arasında Prof. Dr. İdris Küçükömer'in tezleriyle ilgili yoğun bir tartışma yaşanıyor. Peki Küçükömer kimdir ve onunla ilgili kim hangi fikri savunuyor?


İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İdris Küçükömer (1925-1987), 1969 yılında, "Türkiye'de sağ sol, sol da sağdır. Sol denilenler ilerici değil gericidir" diyerek Türkiye'deki siyasi analizleri tersyüz edecek ve 40 yıla yakın sürecek bir tartışmayı da ateşleyecekti. Küçükömer'in analizleri bu kadar sığ değildi ama böyle özetlenerek tekrar gündeme geldi.

Küçükömer Marksistti, "devrimci sosyalist"ti. Yön'de, Ant gibi sosyalist dergilerde yazdı; Türkiye İşçi Partisi (TİP) Bilim Kurulu'nda çalıştı. 1960 ortalarında öğrencilerin önüne düşerek yürüyüşler yapan, öğrencilerin el üstünde gezdirdiği bir hocaydı. Öğrencisi Prof. Dr. Asaf Savaş Akad, kendisinin ilk öğrenci yürüyüşünde, panik çıktığı bir anda hocasının nasıl yürüyüşü toparladığını, paniği engellediğini anlatmıştı.

Can Yücel'in İdris'i

Can Yücel "İdris'in Şu İşi" şiirinde, "İdris adam mıydı? Yoo! İdris bir bilim adamıydı... İdris insan mıydı? Yoo! İdris insan bir insandı..." diyecekti.
Ece Ayhan'a göre, "Orhan Veli nasıl Cumhuriyet'te 'Şiirin yatağını değiştirmiş'se, Küçükömer de Cumhuriyet'te tarihin ve düşüncenin temelini altüst etmiş bir 'uç düşünür'dü."

Küçükömer cesur ve taraflı bir hocaydı. 1963'te efsane olan Talat Aydemir'in başında bulunduğu cuntayla ilişkiye girecek kadar... Ancak cuntacılığın "faşizan, mutlak iktidar ideolojisini anladıktan sonra" cuntacılığa karşı sivil toplumu savunacak, geri kalan ömründe de devrimci öğrencileri cuntacılığa karşı uyaracaktı.
Ama 12 Mart 1971 askeri müdahalesine doğru evrilen bir süreçte sözleri artık eskisi gibi dinlenmeyecekti. Çünkü gençler artık başka evrelerdeydi.

Yeniden hatırlandı

Küçükömer 1969 yılında, "Düzenin Yabancılaşması Batılaşma" kitabında dile getirdiği görüşlerle solda fırtınalar kopmasına yol açacaktı. O solun sol dediğine sağ diyecekti.

Küçükömer'in görüşleri, bu seçim sürecinde de sağdan sola, soldan sağa geçiş yapan adaylar sayesinde tekrar gündeme geldi.

Eski CHP Genel Sekreteri Ertuğrul Günay'ın AKP'ye geçiş sürecinde Yeni Şafak'ta Küçükömer'i yazması tesadüf değildi!

Özellikle yılların solcuları "sağ"dan aday olmalarını, neredeyse Küçükömer'e sığınarak solculuklarının yeni bir merhalesi olarak sunuyor.
İlginç olan bir duruma yazar Nuray Mert dikkat çekti: Sağcılığın bu kadar yaygın ve popüler olduğu ülkemizde kimsenin kendisine sağcı denmesinden hoşlanmıyor oluşu.

Sağcılardan ve İslamcılardan da Küçükömer hayranları az değil!

Abdullah Gül öğrencisi olduğunu söylediği hocasına saygısını sık sık dile getirdi. Hatta Deniz Baykal'ı ziyaret ettiğinde Küçükömer üzerine konuştuklarını söyledi. Recep Tayyip Erdoğan belediye başkanlığı döneminde Küçükömer'in kitaplarını aldırmıştı.

İslamcı Abdurrahman Dilipak da Küçükömer'e saygısını sunanlardan. Onun bir mümin olarak bu dünyadan ayrıldığını söylemişti. Ali Bulaç da ihmal edilen Küçükömer'in artık ihmal edilemeyeceğini yazdı.

Belge'nin "ama"sı

Küçükömer'e "düşünsel yakınlığı" olduğunu söyleyen yazar Murat Belge, Türkiye'de sosyalistlerle Müslümanların birbirini "anlaması", hatta "ittifak" yapmasını gerekli gördüğünü yazdı. Ama bir "ama"sı vardı Belge'nin:
"Bu, 'Aynı çatı altında siyaset yapalım' demek anlamına gelmiyor. Küçükömer bizim tarihimizde 'ilerici-devrimci' çizgi temsilcileri olarak aramızda dolaşanların 'sol' olmadığını ileri sürdü. 'Asıl sağ onlardır' diyordu, ben de öyle diyorum. 'Bugün karşımızda sağın kitlesi olarak duran insanlar, olmayan sol olsaydı, işte o solun sahipleri olurdu' diyordu İdris. Ama, 'Şu halleriyle oldukları gibi, soldurlar' dediğini sanmıyorum. Dese, gider Adalet Partisi'ne girer, çalışırdı."

Küçükömer, 12 Eylül sonrasında da SODEP'e üye olmuştu.

Onun "siyasi öğrencisi" olan, hatta 1970'lerde "İdrisçiydim" diyen Troçkist Masis Kürkçügil, 12 Mart döneminde aranırken Küçükömer'in evinde misafir kalmış biri... Kürkçügil hocanın 1968-1975 dönemini genellememek gerektiğini belirtiyor. "Ortanın Solu"nu eleştirirken ortaya koyduğu "tablo"nun şablon olarak günümüze uyarlanmasına, sağ partilere geçişte kullanılmasına karşı çıkan Kürkçügil, Küçükömer'in "sağ"a yerleştirdiği CHP'yi 1973'te MSP ile birlikte "sol"da gösterdiğini hatırlatıyor.
Kürkçügil onun derdinin emekçi sınıfların neden "sağ"da saf tuttuğu olduğunu, yoksa onun sağda saf tutmadığını söylüyor. Kürkçügil, Küçükömer'in sosyalist olduğunun unutulduğunu, onun fazla "sivil"leştirildiğini belirtiyor.

Üçlüye karşı çıktı

Küçükömer "Düzenin Yabancılaşması"nın önsözünde şunları söylüyordu:
"Bu kitapçık, 1968'de 'Ortanın Solu' denen akımı eleştirmek üzere yayımlanan dört makalenin genişletilmesiyle ortaya çıkmıştır. Osmanlı ve Cumhuriyet düzeninin nasıl yabancılaştırılmış bir düzen olduğunu ve bunun sonuçlarını açıklamak istedim. Bana göre, düzenin yabancılaştırılması ile bugüne kadar gözlediğimiz batılaşmak özdeş görünmektedir."

Prof. Akad "Aslında tezi netti. Türkiye'de sosyalist hareketin bir taban oluşturabilmesi için, CHP-asker-Kemalizm üçlüsüne kökten karşı çıkması gerektiğini söylüyordu" diyor.
Ali Gevgilili'ye göre, "Küçükömer'i, Türkiye'de ileri, demokratik bir sivil toplumun yapılışı kadar ilgilendiren belki de hiçbir şey yoktu."

Nuray Mert'in itirazı

Küçükömer'in tezine en net karşı çıkış ise Nuray Mert'ten geldi. Mert, Küçükömer'in tezi için, "Bu tez, Türkiye'de siyaset analizine ışık tutmak bir yana, son derece sığ ve tutarsızdır" dedi. Mert şöyle devam etti karşı çıkışına:
"Hoca, özetle, 'Bu kadar halktan kopuk sola, sol denilir mi? Sağ dediğimiz adamlar halka daha yakın, onların gerçek temsilcileri' gibi herkesin aklına gelebilecek bir itirazı, çok özgün ve aykırı bir tez olarak temellendirmeye çalışmıştır. Birincisi, ne solun topluma uzaklığı ne sağın topluma yakınlığı sanıldığı gibi Türkiye'ye özgü şeyler değildir. Prens Sabahaddin'den Adalet Partisi'ne bir düz çizgi çizip, ona, 'halk cephesi', karşısındakine 'bürokratik cephe' demek fazla anlam ifade etmez."

Mahir Kaynak'a teşekkür

Küçükömer'in "Düzenin Yabancılaşması" kitabının önsözünde teşekkür ettiği kişilerden birisi de Mahir Kaynak'tı. Devrimci hocanın teşekkür ettiği kişinin 12 Mart mahkemelerinde istihbaratçı olduğu anlaşılacaktı. Kaynak bir röportajında Küçükömer'i 12 Mart rejiminden kurtarmak için MİT'e ciddi olarak direndiğini, "Ona bir şey olursa kıyamet koparırım" dediğini söylemişti; hocasına hayranlığını bir kez daha tekrarlayarak. Zaten Prof. Dr. Burhan Şenatalar'a göre, öğrenciler Küçükömer gibi karizmatik bir hocayı bir daha görmemişlerdi.

Küçükömer'in "Bütün Eserleri" altı kitap halinde Bağlam Yayıncılık tarafından 1994 yılından beri yayımlanıyor. Küçükömer denilince hemen ismi yanına getirilen Prof. Dr. Sencer Divitçioğlu'nun çözümlemeleri ise bu kısa yazıya sığamayacak kadar kapsamlı.

İnce'den sert bir eleştiri

Tüm bu tartışmalar sırasında Küçükömer'e sert eleştiriler yönelten de oldu. Örneğin, Yalçın Küçük Skytürk'te yayımlanan "Kalemler ve Kılıçlar" programında, kendisinin Küçükömer'i defalarca eleştirdiğini belirtti.

Kuşkusuz Küçükömer'in tezleri en çok "Kemalist" aydınların tüylerini diken diken ediyordu. Bu yüzden onların sessiz kalmaları düşünülemezdi. En sert tavrı Hürriyet yazarı Özdemir İnce aldı:
"(Küçükömer) yazarlar, şairler ve ressamlarla yakın dostluklar kurdu ve onlar sayesinde, dar bir çevrede bir mitos, bir efsane haline getirildi. Günümüzde, iktisatçılar arasında önemli bir yer almamasına karşın Yeni Mürteciler olarak anılan kadronun başvuru kaynaklarından biridir.
Hayattayken de tezleri bilim çevreleri tarafından ciddiye alınmadı."

Bu konuyu birkaç kez ele alan Özdemir İnce, "Gazeteciler İdris Küçükömer'i magazinleştirerek bir kez daha öldürdüler" diye yazdı. "İdris Küçükömer-İdris Küçükömer diye hünkürenlerin İdris Küçükömer'i anlayarak ve eleştirel gözle okudukları, hatta okudukları kanısında değilim."

İnce'ye göre, Küçükömer meşhur şemasını "yaptığında müthiş bir bilimsel bulgu yaptığını sanıyordu. Sonuçta geleneksel sağın malzemesi oldu. Şimdi de solcu eskilerinin ağzına sakız."

Hocanın "Üçüncü Cumhuriyet"i

Yıl 1973'tür ve Necmettin Erbakan'lı MSP ile Bülent Ecevit'li CHP seçimlerde büyük oy toplayacaktır. Koalisyon kurulacaktır ve Küçükömer bu koalisyonu olumlu bularak şöyle diyecektir:
"Böylece, ilk defa, sosyal ilişkileri toplumcu olan bir çoğunluk Türkiye'de seçimleri kazanmış oluyor. Onun için Üçüncü Cumhuriyet'i kutlayabiliriz. MSP bu anlamda toplumcudur: Bugünkü AP, DP, CGP'nin aksine toplumcudur. CHP ve MSP, daha toplumcu ve demokratik partiler halinde tarihi iktidar adayı olmuşlardır.
1- Daha demokratik 3. Cumhuriyet ile Jön Türk hareketi bitmiştir.
2- İlerici-gerici kavramları ya bitmiş ya da yeni bir anlam kazanmıştır. Dogmatik-ezberci ve eski sol-sağ öğretisi tarihteki geri yerini almıştır. Halka rağmenlik ilkesi bu 3. Cumhuriyet'le ölüm marşını dinlemiştir.
3- 'Kemalizm' ne bir doktrin ne de bütün bir fikir hareketidir. Artık büyük kumandanın yakasını herkes bıraksın; O'nu tarihteki yerine tevdi edelim..."

Şevket Süreyya'nın itirazı

Milliyet'te 1973'te, Ali Gevgilili'nin "Düşünenlerin Forumu"nda düzenlediği Cumhuriyet'in 50'nci yılı tartışmasında Küçükömer, Cumhuriyet üzerine şunları söyledi:
"Kurtuluş Savaşı antiemperyalist değildir; Yunanlılara karşı bir savaştır. Türkiye'nin tarihi zaten bir gün yeniden yazılacaktır.
Gerçek hiçbir ihtilal halka rağmen, çoğunluğa rağmen olmamıştır.
Demokratik kuruluşlara yer verilmemesi, giderek 'Birinci Adam', 'İkinci Adam' ya da bürokratik yalnızlığı çıkarmıştır ortaya..."
Şevket Süreyya Aydemir, Küçükömer'in görüşlerine, "Fakat biz Lozan'da katiyen Yunanlılarla karşılaşmadık. Biz, dünyanın galip devletleriyle karşılaştık; mücadelemizi de bu galip devletlere karşı yaptık" diyerek itiraz edecekti.



HABER

Belge: İdris Küçükömer, hatalarının farkına varmış
Zaman 9 Kasım 2012

Gazeteci-Yazar Bedii Faik Akın'ın, ünlü iktisat profesörü İdris Küçükömer'in Talat Aydemir'e destek verdiği yönündeki ifadelerini değerlendiren Gazeteci Murat Belge, bu düşüncenin doğru olduğunu ancak Küçükömer'in yaptıklarının yanlışlığını anlayıp, bazı çevrelerde bu hatasını dile getirdiğini söyledi.

Küçükömer'in darbe yanlısı olmadığını, sol düşüncesinden dolayı farkından olmadan Aydemir'e yakınlık gösterdiğini belirten Belge, "Talat Aydemir'in sol darbe yapma düşüncesini anladıktan sonra, Küçükömer yaptıklarının yanlış olduğu kanaatine varıyor." dedi.

Küçükömer'in 'Türkiye'da sol sağdır, sağ da soldur' tezini bu tecrübe sonrası ortaya attığını ifade eden Belge, "Talat Aydemir'in darbe girişimlerinin ardından Küçükömer, bir masada Murat Sarıca'ya 'ben ne halt ettim' diye yakınmış." şeklinde konuştu.

Küçükömer'in yaşadığı tecrübelerin, ona akademik kimliğini kazanmasında önemli rol aldığını vurgulayan Belge, "Bir dönem ciddi ilişkileri varmış. Küçükömer hatasını anlayınca Aydemir'den uzat durmaya çalışmış." ifadelerini kullandı.

Bedii Faik Akın, Cihan Haber Ajansı (Cihan)'na verdiği röportajda, 1963 yılında idam edilen Talat Aydemir'in sivil kesimlerle temasını ünlü iktisat profesörü İdris Küçükömer'in sağladığını belirtmiş, "Ankara'yı bilemem ama İstanbul'da İdris Küçükömer en fazla görüştüğü kişiydi. Onunla beraber planlıyordu işi. Talat Aydemir'i İdris Küçükömer her yere sokmaya çalıştı." ifadelerini kullanmıştı.







www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)