Rabia Kadir
Dünya Uygur Konferansı Başkanı


işkadını ve insan hakları savunucusu



1947 yılında Doğu Türkistan’da doğdu. Fakir bir çocukluk dönemi yaşadı. Çamaşırcı olarak girdiği iş hayatına, süpermarket kurarak devam etti. Artan iş imkanları üzerine, işçi ihtiyacını, Uygur Türklerini işe alarak karşıladı. İşçilerine eğitim verdi. Urumçi'de, Müslüman kadınları iş hayatına kazandırmak için, 'Bin Ana Projesi'ni yürüttü. Çin yönetimi, azınlıklar arasından çıkan, ‘en başarılı kadın’ diye onu örnek gösterdi. 1995-1997 yıllarında Çin yönetimine danışmanlık yaptı. BM’nin 4. Dünya Kadınlar Konferansında görev aldı. Uygur kadınlarının kendi işlerini kurmasını destekleyen bir yardım kampanyasını yönetti. Forbes dergisi, 1994'te ülkenin en zengin 10 kişisi arasında onu da saydı. Eşi Sıddık Ruzi, 1996'da ABD'ye sığındı ve Doğu Türkistan'ın bağımsızlığı için çalışmaya başladı. Bu sırada Rabia Kader, siyasete atılmak istedi. Kocasının ABD’de yaptığı açıklamalar yüzünden engellendi. Eşine gazete göndermesini, 'ulusal güvenliği tehlikeye atma suçu' saydı. ABD delegeleriyle görüştüğü için, ulusal ayrımcı hareketle bağlantısı olduğu gerekçesiyle Ağustos 1999'da gözaltına alındı. Mart 2000'de sekiz yıl hapis cezasına çarptırıldı. Tutuklanmadan önce, Uygur kadınlarının, kendi işlerini kurmasını destekleyen bir yardım kampanyasında çalışıyordu. Aynı zamanda ülkenin en zengin kadını olarak biliniyordu. 6 yıl hapis yattı. Uluslararası Af Örgütü başta olmak üzere, birçok insan hakları kuruluşu tarafından desteklendi. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın, Pekin ziyareti öncesinde, serbest bırakıldı. Rabia Kadir, hapisten çıktıktan sonra Washington’a gitti. Burada sürgün hayatı yaşamaya başladı. İşgalci Çin devleti onu, bir numaralı devlet düşmanı ilan etti. 2004 yılında, Norveç tarafından ‘Rafto Barış Ödülü’, kendisine verildi. 2006 yılında Nobel Barış ödülüne aday gösterildi. Aynı yıl, Dünya Uygur Konferansı başkanı oldu. 2 kez evlendi. 11 çocuk annesi. Halen ABD'nin Virginia eyaleti Fairfax kentinde yaşıyor. Çin yönetimi, eylemlerin arkasında Dünya Uygur Konferansı Başkanı Rabia Kadir’in olduğunu iddia ediyor.



HABER

Rabia Kadir: Türk halkına minnettarım

Dünya Uygur Kongresi lideri Rabia Kadir, "Türk halkının Doğu Türkistan'daki Uygur Türklerine sahip çıkmasından ve özellikle Başbakan Erdoğan'ın olayları soykırım diye nitelendirmesinden minnettarım" dedi.

Kadir, daha önceden dünya basınına seslerini yeteri kadar duyuramadıklarını belirterek, "Bizim mücadelemiz, şimdi dünya basınına taşınmıştır. Bu sefer geleceğimize ümitle bakıyoruz. Bütün Türk halkı, ataları aynı olan Doğu Türkistanlı kardeşlerini bağrına bastı. Bunun için çok minnettarım ve ben bu trajedinin zaferle biteceğine inanıyorum. İnşallah bu sefer bütün dünyanın ve Türk halkının desteğiyle biz bu işin sonuna çıkacağız" diye konuştu.




HABER

Çin zulmü devam ediyor!
Sinan Özdemir/ Dünya Bülteni - Brüksel
22 Şubat 2013

Malezya, Tayland, Pakistan ve Özbekistan gibi ülkeler Çin hapishanelerindeki insanlık dışı uygulamaların bilinmesine rağmen Uygurları iade etmekten çekinmiyor...

Dünya Uygur Kurultayı Başkanı Rabia Kadir, Nisan ayının sonunda organize edilecek olan dünya Uygur kadınları konferansının ön hazırlıkları için Paris'te idi. Dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış olan başta Uygur kadın ve çocuklarının sorunlarını tartışmayı hedefleyen konferans aynı zamanda Çin Halk Cumhuriyeti'nde yaşayan ve dışlanan diğer etnisitelere mensup kadınları da bir araya getirmeyi amaçlıyor.

Konferansa yüze yakın ülkeden 130 ila 180 arasında katılımcının katılması bekleniyor. Konferansın siyasi olmaktan çok kadın ve çocuk hakları konusunda çalışmalarda bulunacağı ifade ediliyor. Ancak organizatörler şuan için izin verilen konferansın Hollande'nin ilkbaharda gerçekleştireceği Çin ziyareti öncesinde iptal edilebileceği endişesini de taşımıyor değiller.

Rabia Kadir, Kurultay Başkanı olarak Uygur Türklerinin dış dünyadaki sesi. Geçen yıl, Washington Post'ta kaleme aldığı yazıda Çin'de gerçekleşecek yönetim değişikliğinden ümitvar olduğunu ve Doğu Türkistan'da yaşayan Uygurların maruz kaldığı ağır şartların hafifleyeceğini düşündüğünü ifade ediyordu. Lakin , "Xi Jinping'in seçilmesinden bu yana, son üç ayda üç Uygur idama mahküm edildi, bu sebepten ona güvenemeyiz" diyor ve ekliyor: "Uygurların pasaport talebinde bulunmalarına izin verilmiyor.

Çin yeni yılından önce hiçbir şey yapmamış olsalar da Uygur ailelerinin evi aranmıştır." Doğu Türkistan'dan gelen bilgilerin gerçeği yansıtmadığını ve Sincan'da baskıların arttığını ifade ediyor (Le Monde).

Pasaport ve vize sorunu Rabia Kadir'in iyi bildiği sorunların başında geliyor. Çin Respublikası başta olmak üzere pek çok ülke onu "persona non grata" kabul ediyor. Doğu Türkistan'da yaşananlar Uygurları öncelikle komşu devletlere göç etmeye zorluyor. Legal yollardan sağlanamayan geçişler "uluslararası hukukun sağladığı" haklar çerçevesinde gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Ancak bunun da sorunsuzca gerçekleştiğini söylemek zor.

Bölgedeki ekonomik ve diplomatik dengeler Uygurların lehine değil. Çin'le iktisadi işbirliğin gerçekleştiği Şanghay İşbirliği Örgütü üyeleri tarafından kabul edilen güvenlikte işbirliği kararları teröre karşı ortak mücadeleyi de kapsıyor.

Bu işbirliği çerçevesinde, Çin'in terörist kabul ettiği gruplar Orta Asya Cumhuriyetleri'ne kolay kolay sığınma talebinde bulunamıyorlar. Bununla birlikte, Asya'da ki Amerika-Çin dengesine uygun olarak Çin'le iyi geçinmeye çalışan ülkeler sığınma talebinde bulunan Uygurları, uluslarası hukukun öngördüğü koruma yükümlülüklerini de yok sayarak, dönsün geriye Çin'e iade etmekte çekinmiyorlar.

Urumçi'de 2009'da geçekleşen eylemlerin ardından Çin, Uygurların sığınma talebinde bulunmalarını önlemek için bölge ülkleri üzerinde yoğun baskı uyguluyor. Çin, Uygurların "terörist, radikal İslamcı ve ayrılıkçı" olduklarını söyleyerek özellikle teröre karşı ortak mücadele çerçevesinde bölge ülkelerinden yardım talep ediyor. Bu baskılar yalnızca bölge ülkeleriyle de sınırlı değil.İktisadi işbirliğinin yoğun olduğu ülkeler üzerinde de dolaylı yollardan baskı uyguluyor.

Son olarak Malezya'ya 2012'nin başlarında, sahte pasaportlarla giriş yapmaya çalışan ve sığınma talebinde bulunan altı Uygur, Aralık ayının son günlerinde apar topar, gizlice Çin'e iade edildi. Şubat ayı başında, bu insani skandalın ortaya çıkmasıyla Malezya uluslararası organizasyonların hedefi haline geldi.

Tutuklanan Uygurların, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ile temas halinde oldukları, komiserliğin "sığınma" taleplerinin kabul edilmesi için Malezya makamlarıyla temasta olduğu bilinmesine rağmen iade edilmeleri, Genevre'de merkezi bulunana MYK tarafından, uluslararası hukukun açık ihlali olarak değerlendirildi. Malezya'da yaşananlar ne ilk ne de son. Bundan önce de 2011'de sığınma talebinde bulunan 11 Uygur Çin'e iade edilmişti.

Malezya gibi bölge ülkelerinden Tayland, Laos, Pakistan, Vietnam, Kamboçya, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan'da sığınma talebinde bulunan Uygurları Çin'e iade etmekten çekinmiyor. Dünya Uygur Kurultayı, uluslararası toplumdan, Çin hapishanelerindeki insanlık dışı uygulamaların bilinmesine rağmen bu iadeleri gerçekleştiren ülkelerin kınanması çağrısında bulundu.

Çin devleti, Urumçi'de 2009'de yaşanan olaylardan sonra bölgede suların durulduğu ve olumlu gelişmelerin yaşandığını bildirse de gerçekte ağaç ormanı gizleyemiyor. Çin devleti başta Kaşgar olmak üzere çeşitli şehirlerinde başlattığı dönüşüm hareketiyle medeniyetinin izlerini silerken, yerel kültür egemen Han kültürü karşısında asimile edilmek isteniyor.

Son yaşananların ışığında, iade edildikten sonra sığınma talebinde bulunan Uygurları derdest etmekten çekinmeyen Çin yönetiminin Doğu Türkistan'da yaşayan Uygurlara şefkatle yaklaştığını düşünebilir miyiz?




HABER

Çin'e karşı ortak cephe
Hürriyet 16 Mart 2013

Uygur Türklerine uyguladığı baskı politikalarını uluslararası gündeme taşıdığı için ‘Uygur Ana’ adıyla anılan ‘Dünya Uygur Kongresi’ Başkanı Rabia Kadir; Doğu Türkistan, Tibet, İç Moğolistan ve Demokrat Çin Hareketi temsilcilerini Cenevre BM’de bir araya getirdi. Rabia Kadir, ‘Çin’e karşı ortak muhalefet cephesi’ kurulmasına önderlik etti.Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kadir’in çağrısı üzerine Pekin Yönetimi’ne muhalif Doğu Türkistan, Tibet Sürgün Yönetimi, İç Moğolistan, Demokratik Çin Hareketi temsilcileri, Cenevre’de BM binasında üç günlük konferans için bir araya geldi.

KONFERANSTAN KARELER

Önceki gün sonra eren konferans sonrasında Rabia Kadir, Tibet Sürgün Hükümeti Parlamento Başkanı Penpa Tsering, İç Moğolistan Halk Partisi Başkanı Temsel Tu ve Çin Demokratik İnisiyatif Hareketi lideri Yang Jianli, Çin’e karşı ortak muhalefet cephesini kurduklarını bildiriyle açıkladılar. Buna göre azınlıklar, farklı sorunları da olsa ortak hareket etme konusunda görüş birliğine vardı. Taraflar, sözlü, yazılı ve görsel medyanın yanı sıra Facebook, Twitter gibi sosyal paylaşım ağlarında da faaliyetlerini duyurma yönünde çalışma yapma kararı aldı.

TANSİYON YÜKSELİYOR

Uygur lideri Rabia Kadir, Hürriyet’e yaptığı açıklamada, “Çin’in insan haklarına riayet etmesini ve Doğu Türkistan’ın kendi kaderini tayin etmesi hakkını talep ediyoruz. Çinlilerin siyaseti; Doğu Türkistan Türklerini, Tibet halkını, İç Moğol halkını kültürel olarak tamamen asimile etmek üzerine kurulu. Buna şiddetle karşıyız, bu halklar tamamen yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Biz barışçı yollarla Çin yöneticileriyle diyalog kurmak istiyoruz, ama bu diyalogun bir neticeye ulaşması gerekiyor. Geçmişte Tibet’le yapılan diyalog 7 yıl sürdüğü halde hiçbir netice vermediği için ‘netice verecek’ bir diyalogdan yanayız diyoruz. Zira baskı uygulanan bu bölgelerde tansiyon her geçen gün giderek yükseliyor” dedi.

DIŞARIDAN DA BASKI GEREKİYOR

İç Moğolistan Halk Partisi lideri Temsel Tu ise yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Çin’den kültürümüzü devam ettirmek, kendi kaderimizi kendimiz belirlemek ve bizim gelenek ve göreneklerimize saygı gösterilmesini istiyoruz. Normalde çok barışçı bir halk olmamıza rağmen son zamanlarda baskı ve şiddet olayları artış göstermeye başladı, içerden baskı yapmak yetmiyor dışardan da güçlü bir baskı gelirse belki o zaman Çin hükümeti taviz verebilir. Onun için bu ortak cephede yer aldık.”

Konferansta Rabia Kadir'le birlikte Dolkun İsa, Asgar Can, Seyit Tümtürk, Ömer Kanat, Abdülreşit Turdiev, Hayrullah Efendigil, Prof. Erkin Ekrem, Prof. Ömer Kul, Doç. Dr. Erkin Emet ve Erkin Alptekin de hazır bulundu.




HABER

Doğu Türkistan'da yeni katliam: 21 kişi öldü
Hürriyet 24 Nisan 2013

Çin’in en batısında bulunan ve Uygur Türklerinin yoğun olarak yaşadığı Doğu Türkistan eyaletinde çıkan çatışmalarda 21 kişi hayatını kaybetti.

Sözcü “terörist saldırı” olarak nitelendirdiği olayda, baltalar, bıçaklar ve en az bir ateşli silah kullanıldığını, bir de evin yakıldığını söyledi. Olayların Kaşgar’a bağlı Baçu köyündeki bir evi saran güvenlik görevlileri ile içeridekiler arasında bir çatışma çıkmasının ardından başladığı belirtildi.

Hou hayatını kaybedenlerin “dokuzunun bölge sakini, altısının polis, altısının ise etnik Uygur” olduğunu söyledi. Kaç kişinin yanarak hayatını kaybettiği ise açıklanmadı.

"ÇİN'İN KANUN TANIMAZLIĞI DEVAM EDİYOR"

Dünya Uygur Kongresi Genel Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk ise AA muhabirine yaptığı açıklamada, olayların, Çin özel kuvvetlerinin sivil bir eve baskın yapmasıyla başladığını belirtti. Tümtürk, “Baskında 10 sivil Uygur öldürüldü. Bunun üzerine mahallede yaşan diğer Uygurlar, buldukları aletlerle polise saldırdılar ve ölen polisler oldu. Olaylar bu şekilde başladı” dedi.

Çin’de göreve gelen yeni yönetimin tüm halkları kucaklamasını umduklarını ancak bunun gerçekleşmediğini dile getiren Tümtürk, “Çin’in kanun tanımazlığı maalesef devam ediyor. Evine baskın düzenlenen sivil insanlar, nasıl terörist olabilir?” ifadelerini kullandı.

2009'DAN BU YANA EN KANLI OLAY

Hou, “terörist saldırı”nın arkasında kimin olduğunu belirtmedi. Ancak Çin hükümeti daha önce yaşanan benzer olayların sorumluluğunu Doğu Türkistan’da bağımsız bir devlet kurmak isteyen İslamcı ayrılıkçılara yüklemişti.

Nüfusunu azınlık Uygur Türkleri ile çoğunluk Han Çinlilerinin oluşturduğu bölgede zaman zaman böyle olaylar yaşanıyor. Bölgede yaşayan birçok Uygur Türk’ü Çin’in din, dil ve kültür alanlarındaki baskılarından rahatsız.

Ancak bugünkü çatışma, bölgenin başkenti Urumçi’de 200’e yakın kişinin hayatını kaybettiği Temmuz 2009 tarihli olaylardan bu yana en kanlı gün oldu.




HABER

Doğu Türkistanlılar İstanbul'da buluştu
Sondevir 2 Temmuz 2013
Begüm Kardeşler - Kuzey Haber Ajansı

Çin'de yaşayan Doğu Türkistanlıların problemleri, İstanbul'da düzenlenen 5. Doğu Türkistan kardeşlik buluşmasında konuşuldu. Dünyanın dört bir yanından gelen misafirlerin buluştuğu etkinlikte beraberlik mesajlı verildi.

Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma derneği tarafından düzenlenen kardeşlik buluşmasında ata yurdumuzdaki soydaşlarımızın sıkıntıları dile getirildi.

Doğu Türkistan Maarif Derneği Genel Başkanı Hidayet Oğuzhan "Çin, Doğu Türkistan'da 64 senedir asimilasyon yapıyor, insan haklarını, din ve vicdan haklarımızı ihlal ediyor. Kimliğimizi yok etmek için elinden gelen bütün devlet imkânlarını sarf ediyorlar. Bize kendi vatanımızda ikinci sınıf insan muamelesi yapıyorlar. Bizi azınlık durumuna getirmek için demografik yapımızı değiştiriyorlar. Şu anda Doğu Türkistan'da insanların ifade hürriyeti diye birşey yok. Kendilerinin Doğu Türkistanlı Türk olduğunu söylemeleri bile onların hapise girmelerine neden olan bir meseledir" diyor.

Sivil toplum kuruluşlarından, Doğu Türkistanlı akademisyenlere kadar 100'ü aşkın kişinin katıldığı buluşmada Çin'in Doğu Türkistan politikaları da eleştirildi. İstanbul'daki etkinliğin gündeminde Çin'in nüfus politikası, Kaşgar'daki kentsel dönüşüm ve dinî baskılar vardı.





www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)