Şerafettin Yücelden
Yücel Teşkilatı Genel Sekreteri


öğretmen


Şerafettin Ferit Süleyman (Yücelden)



Yücel Teşkilatı'nın genel sekreteri Şerafeddin Ferit Fransızca öğretmenidir.

Merkez komitesi üyesi terzi Refik Şerif Mehmet ile Şerafettin Ferit Süleyman (Yücelden) Türkiye‘nin Belgrad Büyükelçiliği ile Yücelciler arasında bağlantı sağlıyordu.

Büyükelçilik, yeni Yugoslavya yönetiminden Türkler lehine haklar almaya çalışmak için, komünist yapılanmalara adam yerleştirilmesini istedi.
Partizanların kurdukları Şehir Meclisi’ne Yücelciler’den Muzaffer girerken, Makedonya Komünist Yeni Gençlik Teşkilatı‘na da Şerafettin Ferit Süleyman (Yücelden) ve Refik Şerif Mehmet isimli teşkilat mensupları yerleştirildi.

Yücel teşkilatı; Birlik gazetesini çıkardı. Birlik gazetesi, basının kuvvetini iyi bilen komünistler tarafından ilgiyle karşılandı. Türkleri toplayıp topluluğun başına sekreter sıfatıyla Şerafettin Yücelden’i getirdiler.

Yücelden, Yücel Teşkilatı içinde bu sekreterlik görevini sürdürdü.

Yargılamalardan sonra 20 yıla mahkum oldu.




Yücel Teşkilatı; İkinci Dünya Savaşı sonunda Yugoslavya kurulurken, Türklerin haklarını korumak için kuruldu.

Üsküp Türk Konsolosluğu ve Belgrad Türkiye Büyükelçiliği’yle irtibatlı bir örgüttü. Yugoslavya’daki Türkleri komünizme karşı korumayı amaç edindi.

Yücel Teşkilatı; Türklerin haklarını korumak için bir gazete çıkarmaya karar verdi.

23 Aralık 1944 tarihinde Üsküp’te Türklerin beklediği gazete çıktı. Yücel Teşkilatı’nın çıkardığı Birlik gazetesinin adını şehit Nazmi Ömer koydu.

Eski Yugoslavya’da, Sosyalist Fecri, Hak, Mücahit gazeteleri çıkıyordu. Bu gazeteler partilerin yayın organı durumundaydı ve Osmanlıca yayınlanıyordu.

Birlik gazetesi Yugoslavya Türkleri arasında, yeni Türk alfabesiyle neşredilen ilk Türk gazetesi oldu.

Birlik gazetesi yeni kurulan Makedonya devletinin gazetecilik tarihinde günlük ‘Nova Makedonya’ gazetesinden sonra çıkan ikinci gazetedir. Birlik gazetesi, Türkiye Türkçesini esas aldı.

Birlik gazetesi 4 bin adet basıldı.

Yücel Teşkilatı’ndan Ali Abdurrahman matbaacıydı. Birlik daha çok onun çabasıyla çıktı.

Birlik gazetesi, basının kuvvetini iyi bilen komünistler tarafından ilgiyle karşılandı. Türkleri toplayıp topluluğun başına sekreter sıfatıyla Şerafettin Yücelden’i getirdiler.

Ocak 1948’de yapılan ‘Yücel’ mahkemesinde Şuayb Aziz İshak, Ali Abdurrahman Ali, Nazmi Ömer Yakup ve Adem Ali Adem idama mahkum edildi.





HATIRA

Şerafettin Yücelden'in "Yücel Teşkilatı ve Birlik Gazetesi" Yazısı Üzerine
16 Nisan 2006

Yücel Teşkilatı ve Birlik Gazetesi konusunda Makturk’ta şimdiye değin epey yazı yazıldı. Ben bu yazılardan, özellikle Yücel Teşkilatı üzerine epey bilgi sahibi oldum. Bu konunun uzmanları tabi ki bundan sonra da burada düşüncelerini yazacaklardır. Bundan sonra yazılacaklar da benim için bilgi kaynağı olacaktır.

Zaman zaman kendime şu soruyu soruyorum: ‘Acaba Yücelcilere kaşı işlenen cinayetler, verilen yüksek hapis ve sürgün cezaları nedeniyle, bir gün birileri çıkıp onlardan özür dileyecek mi? Yani Sırbistan veya Makedonya’dan birileri demek istiyorum. Belki de bu konuda artık hiç bir kişi veya merci kendini yetkili hissetmiyordur. Belki bu yolda daha çok çalışmak gerekiyor. Şu bir gerçek ki, artık onlar Türklerin ve aklıselim sahibi başka milletten insanların gönlünde yaşıyor. Nitekim artık gerek Türkiye’de, gerekse Makedonya’da Yücelcileri anma toplantıları yapılıyor. Bu toplantıların ilerde daha geniş boyutlara ulaşacağına inanıyorum. Ancak bir de itibarın iadesi konusu var. Tarihte bu şekilde cezalandırılıp, daha sonra haksız yere cezalandırıldığına inanılarak, itibarları iade edilen çok insan var.

Hüdai ÜLKER (Şerafettin YÜCEL'in yazısı üzerine)

Şehit olan Yücelcilere Allah’tan rahmet dileyerek, şimdi bu yazıyı bu saatte yazmamın asıl nedenine geliyorum.

Efendim, ‘Türk Kültürü’ dergisinin 1970 yılında çıkan bir sayısında ‘Üsküp’te Çıkan Birlik Gazetesi’ adlı bir yazı yayınlanmış. Yazıyı ‘Şerafettin Yücelden’ yazmış. Yazı bana çok ilginç geldi. Şimdiye değin duymadığım bazı bilgileri bu yazıdan öğrendim.

Şimdi ben bu yazıyı aşağıya aynen aktaracağım, ama belki iki veya üç bölümde aktaracağım. İzinden yeni geldim, dolayısıyla Berlin’deki işler de birikmiş, o nedenle bu yazıda yazabileceğim kadarını yazacağım, diğer kısmını da başka bir zamana diyelim.

Yazı aynen şöyle başlıyor:

25. yıldönümünde: ÜSKÜP’TE ÇIKAN ‘BİRLİK’ GAZETESİ
Şerafettin Yücelden

‘Her kim ki kardeşinden ayrılır, korku
onu yürürken kovalar, dinlenirken onun
yanında durur, uykusunda bile onu
terketmez.’
Lamennais

Üsküp. Tarih: 23 Aralık 1944. Günlerden Cumartesi. Uzun zamandır Vardar Türklerinin bekledikleri gazete çıkmıştı. Atatürkçü ‘Yücel’(1) teşkilatının dünyaya getirdiği gazetenin adını da Yücel’ci arkadaş, şehit Nazmi Ömer(2) koymuştu: ‘Birlik’ . Bu o kadar uygun bir isimdi ki, orada bulunanlardan hiçbirimiz buna itiraz etmedik.

Çeyrek yüzyıl sonra Birlik gazetesinin ilk sayısına bakıyorum. Gazete 34,5cm X 24,5cm büyüklüğünde. Dört sayfa. Cılız bir şey. Burada övülecek ne var? Ancak bir varlığın değeri çevresindeki şartlar göz önünde bulundurulduğu zaman ortaya çıkar.

Eski Yugoslavya’da, daha ziyade o zamanki partilerin organı durumunda bulunan şu mevkuteler vardı: Sosyalist Fecri, Hak, Mücahit. Bunlar eski Türkçe’ydi. Uzun ömürlü olmadılar. Yugoslavya’daki Türkler uzun süre ortak bir sesten mahrum yaşadılar. İkinci Dünya Savaşı sonucu yeni Yugoslavya kurulurken, milliyetçi Yücel teşkilatı olarak, bir an önce böyle bir haksız durumun ortadan kalkmasına çalıştık. Yeni idareden ‘ne koparılırsa kardır’ parolasıyla, Üsküp Türk Konsolosuyla da danışarak, alelacele Birlik gazetesini çıkarmaya koyulduk. Gazeteyi neşrettiğimiz tarihte Yugoslavya el’an Srem’de, Karadağ’da, Hersek’te, Slovenya’da Almanlarla savaş halindeydi. Devletin maddi imkanları zayıftı. Federal Makedonya’nın günlük gazetesi olan ‘Nova Makedonya’ (Yeni Makedonya) dahi küçük boyda dört sayfa çıkıyordu.

Sonra biz gazetecilikte tecrübesizdik. Halbuki, gazete büyük bir teşkilat işidir. Çok bilgi, çok emek ister. Biz ise, yapılması gereken daha birçok işlerle de uğraşmaktaydık. Bu görevi gönüllü olarak, karşılıksız yapıyorduk. Bütün vaktimizi gazeteye veremiyorduk. Neyse ki teşkilat arkadaşımız şehit Ali Abdurrahman matbaacıydı, matbaa işlerinden anlıyordu. Büyük ölçüde onun çabasıyla Birlik’in ilk sayısı gün yüzü gördü. Birlik’in önsözünü de yanılmıyorsam o yazmıştı.

Dört bin adet basılan Birlik gazetesinin her sayfası üç sütun üzerine dizilmişti. Yazıların bir kısmı çeviriydi. O zamanki umumi anlayışa göre imza atmak kusur sayılırdı. Tercümeler, günlük siyasetle ilgili yazılardı. Gazetede ‘Cephelerde haftalık vaziyet’ ve ‘Son haberler’ de yer alıyordu. Bunun yanında, Türk konsolosunu ve Türk halkını aydınlatmak üzere, NOO (Halk Kurtuluş Meclisi) gibi kısaltmaları, federasyon gibi kavramları açıklamaya çalışıyorduk. Yazıların çoğu tarafımızdan yazılmıştı. İlk sayıda D.A. remziyle, Berlin ve Paris konservatuvarı mezunu, Yücel Teşkilatı’nın biricik kadın üyesi olan Didar Ali’nin (Vardar), ‘Ev ve salon kadını’ adlı bir yazısı vardı. Bu yazıda, Türk kadınının aile ve cemiyet içindeki görevi inceleniyordu. Sonraları komünistler, yazı aileyi müdafaa ettiği için, burjuva damgasıyla bu makaleye büyük saldırılarda bulundular. Yine bu sayıda arkadaşımız (Refik Özer)in ‘Bu şaka değildir ha!’ başlıklı ve beş mısralık bir manzum parçası vardı. Arkadaşımız Hüsamettin Vardar ise ‘Spor’ köşesinde Üsküp Türk futbol takımı ‘Şar’ ile ‘Makedonya’ futbol takımları arasında yapılan maçı anlatıyordu. Gazetenin sonunda, üç sütun üzerine atılan bir başlıkta, ‘Birlik dirliktir’ adlı bir hikayenin ilk kısmı veriliyordu. Fransız filozofu Lamennais’ten çevirmiş olduğum bu hikaye (Undion fait la force) o günkü şartlarda olduğu gibi bugün de orada yaşayan Türkleri düşündürmelidir.

Birlik gazetesi, basının kuvvetini iyi bilen komünist liderler tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı. Komünist idareciler, kendi emellerine yararlı olur inancıyla, az çok kültürlü, kalburüstü bütün Müslümanları bir toplantıya çağırdılar. Böylece geniş bir kadro sağlayacaklarını umdular. Topluluğun başına da, sekreter sıfatıyla, beni getirdiler.

1945’te Yugoslavya idarecileri, Rusya paralelindeki dış siyasetlerinde, Rusya’nın Türkiye’den birtakım isteklerini desteklemek üzere Türkiye Cumhuriyeti’ne yaylım ateşi açmıştı. Komünist yöneticiler, bizim de bu propagandaya katılmamızı istiyorlardı. Hatta, Yugoslav Komünist Partisi Merkez Komitesi Üyesi Moşa Piyade’nin , Yugoslavya Komünist Partisi organı olan ‘Borba’ gazetesinde neşredilen ‘Piskaralo sa Bosfora’ (Bosfor düdükçüsü) adındaki hakaret dolu başmakaleyi Türkçeye çevirip bastırmamızı istediler. Bütün tazyiklere rağmen biz bu işe yanaşmadık ve yavaş yavaş Birlik’ten uzaklaştık

Birlik gazetesinin başına getirilen komünist partisi üyesinin ilk işi, gazetenin minarelerle süslü başlığını değiştirmek oldu. Yardakçının, bununla Türklerin maziyle bağlarını koparıp Slav emellerine daha kolay intibak etmelerini sağlamak istediği aşikardı.

Birlik gazetesi Yugoslavya Türkleri arasında, yeni Türk alfabesiyle neşredilen ilk Türk gazetesidir. Birlik gazetesi yeni kurulan Makedonya devletinin gazetecilik tarihinde günlük ‘Nova Makedonya’ gazetesinden sonra çıkan ikinci gazetedir. O güne kadar ‘Nova Makedonya’nın ancak 27 sayısı çıkmıştı. Dil bakımından Birlik gazetesi Türkiye Türkçesini amaç edinmişti. Birlik’in bu niteliği bugüne dek süregelmiştir. Sonraları çıkan Türkçe gazete ve dergiler(4) hep Birlik okulundan yetişmişler ve, giderek komünist devletin de büyük maddi yardımıyla, gelişmişlerdir(5). Siyasi maksatla yapılan bu yardım, bakalım ne zamana kadar Sürecek.

(1) Yücel teşkilatı Üsküp Türk Konsolosluğu ve Belgrat Türkiye Büyükelçiliğiyle irtibatı bulunan, Yugoslavya’daki Türkleri komünizme karşı korumayı amaç edinen, münevverler ve Türk milliyetçileri tarafından kurulmuş bir teşkilattı.

(2) Ocak 1948’de yapılan ‘Yücel’ mahkemesinde Ali Abdurrahman, Nazmi Ömer ve daha iki Türk milliyetçisi patara ile idama mahkum edilmişlerdir.

(3) Bu yazıyı sonradan Nurettin Daut (Çelebi) Türkçeye çevirdi. Rahmetli Ali Abdurrahman, ‘Yücel’i töhmet altından kurtarmak için, teamül hilafına mütercimin adını dizdirip son dakikada makalenin başında neşredilmesini temin etmiştir.

(4) Üsküp’te Pionir, sonra Sevinç adını alan aylık ve Tomurcuk dergileri, 1964’te yayın hayatına giren aylık toplum-sanat dergisi Sesler ile bu yıl Priştine’de 15 günde bir çıkmaya başlayan Tan gazetesi.

(5) Bugün, 850. sayıyı bulan haftalık Birlik gazetesi, onu aşkın ve iyi ödenen kabarık bir kadro yardımıyla çıkmaktadır.





HAKKINDA YAZILANLAR

Yücel Teşkilatının Kurulması
Yılmaz Karahan

Teşkilatın çekirdeği II. Dünya Savaşı’nın o karan­lık ve yarınların ne olacağının bilinmediği dönemi o­lan 1941 yılında Türklerin milli varlıklarını, manevi de­ğer­lerini, örf adet ve geleneklerini korumak ve ya­şat­mak üzere kurulmuştur. Teşkilatın kurulma­sın­daki en önemli sebeplerden bir tanesi de Vardar Ma­ke­don­yası’nın, Almanya’nın müttefiklerinden olan Bul­garis­tan’a bırakılmasıydı. Bulgarlar idareyi ele geçirdikleri her dönemde Türklere karşı olan aşırı düş­manlık­la­rıy­la tanınmışlardır. Ayrıca teşkilatın, işgalci Bulgarların Türklere yaptıkları baskıya karşı Türk unsurunun sinesinde ve gerçekler içinde doğan bir tepki(reaksiyon) hareketi olduğunu da belirtmemiz gerekmektedir. Bu noktada bir hatırayı anlatmak konuyu daha iyi anlamamıza sebep olacaktır. Bulgarlar Üsküp’ü işgal ettikleri dönemde ekmek, kömür vs. ihtiyaç maddeleri hep kuponla dağıtılmaktaydı. Bulgar subayı sıradaki Türk’e, “Çingene aradan çekil” diye bağırıp aşağıla­mak­taydı. Bunun üzerine Türk, “Beyefendi ben çingene değil bu topraklarda 400 yıldır yaşayan bir Türk evladıyım” de­mesi üzerine Bulgar subayı “daha kötü ya! Siz onlardan daha aşağılıksınız” diye cevap vermişti. İşte bu acı olay Türklerin, kendi haklarını korumak için teşkilat­lanma­ya gitmelerinin ne kadar önemli olduğunu göstermişti.Teşkilat Yugoslavya topraklarındaki siyasi geliş­melerin neticesinde Türk tarihine, Türk kültür ve ana­nelerine daha sıkı sarılmak istikameti ve ana fikrinde gelişmiştir. Bu noktada Türk milliyetçisi gençler ara­sında Türkiye’den getirtilen eserler ile milli şuur yayılıyordu.

Başta Atatürk’ün Nutku olmak üzere, Meh­met Akif’in Safahat’ı, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yur­dakul; Namık Kemal ve Yahya Kemal Beyatlı’nın şiir­leri en çok okunan eserlerdi. Gençler arasında adeta bir ayaklı kütüphane kurulmuştu. Eserler elden ele geziyordu.Gittikçe genişleyen teşkilat 1943 yılında Üsküp’te bulunan Türk Konsolosluğu ve Konsolos vekili Emin Vefa Gerçek ile irtibata geçti. Yücel mensupları, II. Dün­ya Savaşı’nın sona erip bölgeye komünizmin ha­kim olmasıyla birlikte, yeni idareden Türklerin lehine birtakım haklar koparmağa çalışmış ve bu gayeyle ko­münist organlara kendi adamlarını yerleştirmiştir.

1945 yılında konsolosluk aracılığıyla Belgrad Bü­yükelçiliği ve Büyükelçi Kamil Koperler ile temasa ge­çildikten sonra teşkilata Yücel adı verildi. Teşkilatın tü­zük maddelerini ve iki sayfalık önsözünü bizzat Baş­kan Şuayb Aziz Efendi kaleme almıştır.

Kurucuları ve Üyeleri

Teşkilatın ilk çekirdeği Kemal Rasim Günsever’in evinde toplanmıştır. Bilindiği kadarıyla Şuayb Aziz, Şerafeddin Ferid, Nazmi Ömer, Muzaffer Ahmed, Fet­tah Süleymanpasiç ve Mehmed Dalip adlı Türk genç­leri kurucu üyelerdi.Teşkilatın başkanı olan Şuayb Aziz 1930 yılına ka­dar Üsküp’te Ataullah Efendi medresesinde tahsil gör­müş ve daha sonra Mısır El Ezher Üniversitesi’ne gide­rek Fıkıh, Kelam, Tasavvuf konularında dersler gör­müş ve üniversiteyi ikincilik ile bitirmiştir. Ankara’ya gidip üniversitede hoca olarak görev yapmak üzere anlaşmış iken Üsküp’e gelmiş ve savaşın çıkıp sınırla­rın kapanması üzerine bir daha Türkiye’ye geri döne­memiştir. Çiftçilik yaparak hayatını idame ettirmiştir. Kendisine birçok önemli devlet görevi teklif edildiyse de özellikle kabul etmeyerek teşkilat faaliyetlerine de­vam etmiştir.

Teşkilatın diğer önemli ismi olan Nazmi Ömer, Belgrad Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. Üs­küp’te Tefeyyüz ve Türk öğretmen okulunda öğret­menlik yapıyordu. Tito rejimi sırasında Üsküp İdare Mah­kemesi Genel Sekreterliği görevini yürüttü. Teşkilatın veznedarı, Ali Abdurrahman Üsküp’te matbaacılık ile birlikte öğretmenlik yapıyordu. Birlik gazetesini ilk çıkaranlardandır. Adem Ali teşkilatın silah temin ve saklanması işlerini yürütüyordu. Abdül­­kerim Sezer hukukçudur ve Ağır ceza hakimidir. Teşkilatın genel sekreteri Şerafeddin Ferid Fransızca öğretmenidir. Refik Şerif Mehmed merkez komitesi üyesidir. Mesleği terzilik idi. Daha sonraları memur­lukta yapmıştı. Türkiye’nin Belgrad Büyükelçiliği ile temasında yazışmalarını Şerafeddin Ferit ile birlikte hazırlıyorlardı. Ayrıca Hakkı Tevfik, Münir Süleyman, Burhanettin Haşim, Ahmet Halil Mustafa, Necati Re­cep, Halit Şükrü gibi birçok genç öğretmenler de teş­kilatın en önemli üyelerindendi. Kısacası teşkilat eğitim seviyesi yüksek, münev­ver, ahlak ve fazilet sahibi Türk gençlerinden oluşu­yordu.

Teşkilat Yapısı

Teşkilata girildiği zaman Kuran, Bayrak ve taban­ca üstüne yemin edilirdi. Bu yeminde Türklük ve Türki­ye Cumhuriyeti menfaatleri için gerekirse kanımın son damlasına kadar çarpışıp canımı vereceğim ifadesi oldukça dikkat çekicidir. Teşkilat yapısı olarak gizliliğe dikkat ettikleri ve genel katılımın olduğu zamanlarda içlerin­de casusların da bulunabileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak faaliyetleri hakkında konuş­mama yolu­na gittikleri bilinmektedir. Gerek düzenle­dikleri kurs­larda ve gerekse piknik ve kır gezilerinde daha çok Türkçe kitaplardan kahramanlık yazıları, tarihi za­fer­ler ve şiirleri okutma yoluna giderek gelebilecek muh­telif tehlikeler en aza indirgeniyordu.1945 yılında Belgrad’daki Türk Büyükelçiliğiyle temas sağlandıktan sonra 7 kişiden ibaret olan Merkez Komitesi kurulmuştu. Buna göre Merkez komitesi Başkan Şuayb Aziz İshak, Veznedar Ali Abdurrahman AliSekreter Şerafettin Ferit Süleyman Üyeler Refik Şerif Mehmet, Kemal Rasim İlyas, Fettah Salih Süleymanpaşiç, Abdülkerim Ethem İbra­him adlı münevver gençlerden oluşmuştu.

En önemli teşkilatlanma Üsküp ve Köprülü şehir­lerinde olmuştu. Akıl almaz işkencelerde bile gizliliğe riayet edilmesi sayesindedir ki, Köprülü sorumluları Ali Halil Mustafa ve Ahmet Halil Mustafa dışında Köprülü şehrinden bir tek teşkilat mensubu bile ortaya çıkarılamamıştır.

Faaliyetleri

Yücel mensupları yeni Türk harfleriyle ilk Türk gazetesi olan ve halen yayınlanmaya devam eden Bir­lik gazetesinin ilk sayısını 23 Aralık 1944 yılında çıkar­mıştır. Önceleri logosunun yanında minare sembolü olan gazete idaresi daha sonra komünistlerin eline geç­miş ve Yücel mensuplarının gazete ile alakaları ke­silmiştir.Üsküp radyosunda ilk Türkçe yayını ve Türkçe eğlence programlarını Yücelciler düzenlemiştir. Teş­ki­lat, ilk Türk öğretmen kurslarını organize etmiş, bu kurs­larda Türkçe dersleri dahil birçok ders vermiş, sa­yısız öğretmen yetiştirmişti. Makedonya’nın en iyi öğretmenlerini teşkil eden birçok üyesi, içinde Türk­lerin bulunduğu en ücra köylere kadar giderek bu okullar için ilk Türk alfabesini ve ilk okuma kitaplarını ve daha birçok kitapları da hazırlamıştır. Hatta ceza­evinde tutuklu bulundukları süre içinde bile Üsküp Türk Tiyatrosu için birçok Tiyatro eserini Türkçe’ye çe­virmişlerdir. Bütün bu faaliyetlerden öğretmenlik ha­ricindekiler ücretsiz ve karşılıksız yapılmıştır.

Bu sayılan somut ve yararlı faaliyetlerden daha da önemlisi Makedonya Türklerini, Komünizm ideo­lo­ji­sinden korumuş, onlar arasında Atatürkçülüğü yay­mış ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı sevgiyi arttır­ma­ya çalışmıştır.

Bu fedakar insanlar, Bulgarların Üsküp’ü işgal edip kan kusturduğu yıllarda Almanlar ile temasa ge­çerek gerçekleştirdikleri akıllı politika ile Almanların övgülerine mazhar olarak desteklerini almıştır. Bu yıllarda Üsküp’e Bulgar Belediye Başkanı olarak atanan Kitinçef, Almanlar tarafından ikaz edilmesine rağmen zulümlerine devam etmişti. Bunun üzerine Alman General Rudolph Grayger Yücel mensubu Ke­mal Salih Bey’in yanında Kitinçef’i çağırarak azarla­mıştır. Ayrıca general ve Kitinçef tarafından imza­lanan bir belgeyle Türk cemaatine karşı kötü dav­ra­nılmayacağına dair imzalı bir belgeyi de Kemal Salih Bey’e verilmiştir.Bulgarların Üsküp’ü istila ettiği ve güvenliğin bu­lunmadığı karışık dönemde Türkiye Cumhu­riye­ti’nin Üsküp Konsolosluğu’nun güvenliğini Yücel Teş­kila­tı’na mensup gençler üstlenmişlerdi.

Ayrıca bölgeyle alakalı her türlü istihbarata ait bil­gi Yücelci gençler tarafından Türkiye Cumhuriyeti Belgrad Büyükelçiliğine Şuayip Aziz ve Nazmi Ömer tarafından ulaştırılıyordu.

Yücel Teşkilatı Üyelerinin Yakalanma, Sorgulanma ve Mahkeme Süreçleri Ağustos-Eylül 1947’de Yücel teşkilatının birinci gru­bunun fedakar gençleri tek tek evlerinden toplan­mış ve akıl almaz işkenceler ile dolu sorgulama ve 8 yıl süren hapis dönemlerinde çok büyük eziyetler ile karşı karşıya kalmışlardır. İdamlar 27. 02. 1948’te ger­çekleşmiştir. Mayıs 1948 ve sonrasında 2. ve 3. Grup tu­tuklama ve sürgün cezaları peş peşe gelerek bu kahraman insanlar sindirilmek istenmiştir. Akıl almaz işkencelerden sonra Yücel Teşkilatı mensuplarının du­ruşmaları 19 Ocak 1948′de başladı. Tutuklananların idam edilmesi ve ağır cezalara çarptırılmaları için gös­termelik bir miting de tertip etmişlerdi. Türklerin mes­kun bulunduğu mahallelerde siyasi organ Narodni Front tarafından, Yücelciler aleyhine siyasi toplantılar yapılıyordu. Bu toplantılara katılmayanların emper­ya­listlerin satılmışları, maşaları olduğu belirtiliyordu. Böy­lece Türk halkı da psikolojik baskı altında tu­tu­luyordu.Duruşma günü mahkeme huzurunda Birinci Grup’tan 17 kişi bulunuyordu. Bu kişilerin arkasında süngü takılı 17 adet asker de bulunuyordu. Tutuk­lu­ların avukat tutmalarına izin verilmemiş, yönetim her­kese birer avukat tayin etmişti. Ancak avukatlar da duruşma sonrası hapse atılmamak için savunma yap­mamışlardı. Beş gün süren mahkemeden sonra 25 Ocak 1948 günü mahkeme kararı okundu. Mahkeme Heyeti Hakim Panta Maria, Savcı Yardımcısı Blagov Popovski ve üyeler Remzi İsmail ve Mehmet Şakir’den oluşuyordu. Dört kişi medeni ve siyasi haklarından mahrum ve mallarının müsadere edilmeleri suretiyle idama mahkum edildi. Birinci Gurup’taki diğer cezalar ise şu şekilde gerçekleşti.

Birinci Grup Mahkumiyetler

İdama Mahkum Edilenler:

1- Şuayb Aziz İshak
2- Ali Abdurrahman Ali
3- Nazmi Ömer Yakup
4- Adem Ali Adem

Yirmi Yıla Mahkum Edilenler:5- Şerafettin Ferit Süleyman (Yücelden)
6- Refik Şerif Mehmet (Özer)
7- Kemal Rasim İlyas (Günsever)
8- Abdülkerim Ethem İbrahim (Sezer)
9- Şefik Ruşit Elmas (Ersoy)

Onbeş Yıla Mahkum Edilen:10- Fettah Salih Süleymanpasiç
11- Muzaffer Ahmet Süleyman (Hocaoğlu)

Oniki Yıla Mahkum Edilenler:

12- Fazlı Vehbi Şükrü (Kadıoğlu)
13- Mehmet Şerif Dalip (Ardıcı)
14- Kemal Rıfat Ferhat (Türkkan)

Onbir Yıla Mahkum Edilen:

15- Said Bilal Halil (Emiroğlu)

On Yıla Mahkum Edilen:

16- Ali Halil Mustafa (Yücel)

Sekiz Yıla Mahkum Edilen:17- Ahmet Halil Mustafa (Yücel)

Birinci Grup Mahkumiyetlerdekiler askeri kam­yon­lara yüklenerek Söğütlü Cezaevine götürülmüşler ve buradan diğer hapishanelere gönderilmişlerdir. İdam mahkumlarının cezaları ise 27 Şubat 1948′de kur­şuna dizilerek infaz edilmiş ve bu kahraman insanlar şe­hadet mertebesine ulaşmışlardır.Bir hatırata göre, idam cezasına çarptırılan Yücel­ciler, İdrizova Hapishanesi’nden bir kamyona bin­di­rilerek Suşitsa Köyü’ne götürülmüştür. Köyün giri­şinde bir kayanın önünde bu 4 kahraman insan kur­şu­na dizilerek, şehadet şerbetini içmişlerdir. Ancak me­zar­larının nerede olduğu bilinmemektedir.

İkinci Grup Mahkumiyetler

Bu idealist Türk gençlerine verilen idam ve ağır hapis cezaları yeterli gelmemiş olacak ki Mayıs 1948′te baskı ve zulüm süreci yeniden başlamıştır. Bu insanlar cezalarını İdrisova Hapishanesi’nde çekmişlerdir.

Münferiden Dokuz Yıla Mahkum Edilen:

18-Ali Malik Yakup (Enderer)

Münferiden Yedi Yıla Mahkum Edilen:

19- Hüsameddin Mehmet

Grup halinde Mahkum Edilenler:

Beş Yıla Mahkum Edilenler:

20- Necati Recep Emin (Çetiner)
21- Münir Süleyman Ali (Eriş)
22- İdris Sait Yunus (Tümçelik)

Dört Yıl Altı Aya Mahkum Edilenler:

23- Burhanettin Haşim (Öğretmenoğlu)
24- Halit Şükrü Halit (Beceren)
25- Halil Sait Yusuf (Yüksel)

Üç Yıl Altı Aya Mahkum Edilenler:26- Fahrettin İslam Şakir (San)

Üç Yıl Üç Aya Mahkum Edilenler:

27- Bekir Salih (Atala)

Üç Yıla Mahkum Edilenler:

28- Refik Ali Osman (Kotanca)

İki Yıl Sekiz Aya Mahkum Edilenler:

29- Refik Ali Fettah (Günay)

İki Yıl Altı Aya Mahkum Edilenler:

30- Hakkı Tevfik Baki (Merter)
31- Yunus Eyüp Yunus (Hacıyunus)
32- Zekeriya Zülfü Eyüp (Varol)
33- Mustafa Salih Ruşit

İki Yıla Mahkum Edilenler:
34- Recep Salih Murtaza (Kumbaracı)
35-Şevki Behlül Kerim (Dirikan)
36- Mehmet Sırrı Liman (Mutluşan)
37- İdris Tevfik Bilal (Yücel)
38- Şükrü Tacettin Ali
39- Yusuf Abidin Ali (Aydın)

Önce İki Yıla Daha Sonra Ayrı Bir Celse’de Beş Yıla Mahkum Edilen:

40- Mustafa Asım Mehmet (Kaftancıoğlu)

Bir Yıl Altı Aya Mahkum Edilenler:

41- Hüseyin İsmail Nezir (Baykal)

Bir Yıl Üç Aya Mahkum Edilenler

42-DidarAli (Vardar)

Bir Yıla Mahkum Edilenler:

43-Fehim Misim Ahmet (Şentürk)
44- Arif Mehmet İbiş (Kuruç)
45- Ferhat Ahmet İslam (Günüç)
46- Fahrettin Müslim

Üçüncü Grup Mahkumiyetler

Üçüncü Grupta 18 kişi Makedonya Probiştip’teki Zletovo Kurşun madenlerinde çalıştırılmak üzere sür­gün cezasına çarptırılmıştır.Üçüncü grup operasyonunu sabah saatlerinde dük­kânların açılışından önce ayarlanmış bir zaman o­larak, topladıkları mensupları yaya olarak, dükkân­la­rın önünden geçireceklerdi. Evlerinin kapısını çaldık­la­­rın­da aradıkları kişi giyimi nasıl halde ise öyle al­mışlardı. Yalın ayak ise yalın ayak. Ekrem Ali Sakip (Sa­raçoğlu), takunyalarla kapıya çıkmış ve ayakkabı­larını giyme isteği kabul edilmeyerek, o halde götü­rülmüştü.

Dört Ay Sürgünde Çalıştırılanlar

47- Ekrem Ali Sakip (Saraçoğlu)
48- Ramadan Rasim İlyas (Günsever)
49- Raif Rıfat (Sakarya)
50- Hüseyin Mahmut Kamber
51- Hüseyin Mustafa İskender (Çelik)

Üç Ay Sürgünde Çalıştırılanlar
52- Kani Salih Eyüp (Abacıoğlu)
53- Emin Buba

İki Ay Sürgünde Çalıştırılanlar
54- İlyas Yaşar İlyas (Yaşar)
55- Fahrettin Hasip (Sakarya)
56- Kemal Kazım (Hakimoğlu)
57- Kemal Zülfü Eyüp (Başar)
58- Kemal Şakir
59- Niyazi Eşref (Eldemir)
60- Abdullah Bilal (Emiroğlu)
61- Fahrettin Rıza

Bir Ay Sürgünde Çalıştırılanlar
62- Şemsi Abbas (Kolçalar)
63- Cevdet Yakup (Nukan)
64- Saffet Mahmut

Sonuç

Yugoslavya’nın Köminform(Milletlerarası Komü­nistler Birliği)’ndan çıkışından sonra 29.11.1950 tari­hinde çıkan bir afla bütün siyasi mahkumların ceza­la­rında 7 yıl indirim yapıldı. Bu tarihten sonra Yu­gos­lavya, Batı dünyası ve de Türkiye ile ilişkilerini ge­liş­tirdi. 1953 yılında imzalanan Serbest Göç Anlaşması ile de Türkiye’ye yönelik büyük bir göç süreci baş­ladı.Teşkilatın üye ve hatta akrabalarının mahkeme sü­reçlerinde süründürülmesi ve idamlarla birlikte türlü eziyetler içinde hapsedilmeleri Yugoslavya Türkle­ri­nin hiçbir zaman unutamayacakları bir acı hatıra bı­rakmıştır. Mahkeme görüşmelerinin hoparlörle Üsküp sokaklarına yayınlanması Üsküp Türklerini manevi olarak yıkmıştır. Şüphesiz sırf bu örnek bile kullanılan psikolojik harp taktiklerine en kuvvetli bir delil olmaktadır. Yani aslında cezalandırılan sadece Yücel Teş­kila­tı değil onun şahsında Tüm Yugoslavya Türkle­ridir.

Düzmece, gayr-i hukukî mahkemelerde casusluk, terörist, antisosyalist ve hatta anti-Türkçü suçla­ma­la­rına maruz kalan Yücel Teşkilatı’ndan Profesör Mu­zaf­fer Hocaoğlu bir sohbette:

“Biz herhangi bir istihbarat servisine hizmet edecek, arada Yunanistan ve Bulgaristan var iken Türkiye ile birleş­menin imkansızlığını göremeyecek kadar ahmak değildik. Amacımız özellikle ahalinin, yüzde yetmişini bile Türklerin oluşturduğu, Makedonya’nın bazı bölgelerinde Türklere tam eşitliğin verilmesini, toplumun her hücresine katılımın, ahali sayısına orantılı olmasını sağlamaktı. Ancak aleyhte kimsenin ses çıkarmadığı monte edilmiş duruşmada, bize aklımızın bir köşesini bile işgal etmeyen büyük suçlamalar yüklendi.” demişti.




www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)