Yılmaz Güney ( 1937)- (1984)
sinema oyuncusu



1937 yılında Adana’da doğdu. Çeşitli dergilere öyküler yazdı. Atıf Yılmaz'a asistanlık ve oyunculuk yaptı (1958). Senaryolar yazdı. At Avrat Silah'la yönetmenliğe başladı (1966). 1974 yılında Adana Yumurtalık hakimi Sefa Mutlu'yu öldürdü. Hapis cezasını çekerken, yurt dışına kaçtı. 1984 yılında Paris’te öldü.

Önemli filmleri (Senaryo):

Endişe (Şerif Gören), Sürü (Zeki Ökten), Düşman (Zeki Ökten), Yol (Şerif Gören)-

Oyuncu:

Ben Öldükçe Yaşarım (Duygu Sağıroğlu), Hudutların Kanunu (Lütfi Ö. Akad), Kurbanlık Katil (Akad), Kozanoğlu (Atıf Yılmaz).

Yönetmen-oyuncu:

Seyyit Han (1969), Umut (1970), Ağıt (1971), Baba (1971), Acı (1971), Umutsuzlar (1971), Arkadaş (1974).



HAKKINDA YAZILANLAR

Deniz Gezmiş'ten Yaşar Kemal'e
Portreler
Oral Çalışlar
Çağdaş Yayınları

Deniz Gezmiş, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Yılmaz Güney, Mehmet Ali Aybar, Sabahattin Ali, Fikret Otyam, Panayot Abacı, Lefter ve... Bu kitapta onların öykülerini okuyacaksınız. Bütün bu portrelerin, bir dönemin güzel bir resini vereceğine inanıyoruz. Bazılarını yakından tanıdınız, bazılarının adını ise hiç duymadınız. Onlar bizi bize anlatıyor. Bir dönemin tanıklığını da içeren bu portreleri beğeneceğinizi umuyoruz.




HAKKINDA YAZILANLAR

Yılmaz Güney’in ruh hali
Doğan Heper
Milliyet 2 Aralık 2010

Paris’teki mezarını CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ziyaret edince Yılmaz Güney yine gündeme geldi.
Ben daha ilk gün bu ziyareti yadırgadığımı yazdım. Çünkü Güney bir sanatçı olduğu kadar adam öldürebilen bir kişiydi.

Sonraki günlerde Yılmaz Güney’in eşi Fatoş Güney TV’lerde konuştu.

Onun cinayetini bile adeta savundu. Ve Yılmaz Güney için şunları söyledi:
“O şiddet yanlısı değildi. Her zaman şiddete karşıydı.

Yılmaz büyük bir hümanistti. Ben asla onun herhangi bir konuda şiddet kullandığına tanık olmadım...”
Biz Güney’in saldırgan karakterini, ruhsal yapısını ortaya koyan bir anımızı anlatabiliriz...
* * *

UZUN uzun yıllar önce bir gece saat 24 suları.
Bir arkadaşımızın nikâhından önceki son gecesi. Bekârlığa veda partisini gerçekleştiriyoruz.
Birkaç araba yola çıkıyoruz. Osmanbey’deyiz, Şişli’ye doğru yol alıyoruz.

Nişantaşı kavşağı ana baba günü. Araçlarla insanlar adeta kucak kucağa, birinci viteste ilerleniyor. Ve kavşak o yıllarda dört yöne yol verdiği için kesişmeler oluyor.

Gruptaki ilk aracı ben kullanıyorum.
Bir duruş anında birden arabanın şoför kapısı ters dönüp menteşelerinden fırlayacakmış gibi hışımla dışarıdan açıldı, bir yumruk aşağıdan yukarı doğru suratıma savruldu. Başımı gayri ihtiyari sağa eğdim, yumruktan kurtuldum.

Saldırgan bangır bangır bağırıyor: “Ulan, sen benim yolumu nasıl kesersin?”

Ve bir yandan da beni arabadan dışarı çıkartmak için küfürlü hamleler yapıyor.
Adam, Yılmaz Güney.

Kavşakta onun arabasının önünde durmuşum. Farkında değilim, arka arabalardaki arkadaşlarım benim gibi minyon değil. İçlerinde çok iri yapılılar var. Onlar bu tecavüzü görünce, saldırıyı defetmeyi tabii bir görev saydılar. Yılmaz Güney’i biraz(!) hırpaladılar. O, o sırada sesiyle kendi arabasındaki bir kişiye ulaşmaya çalışıyor:
“Çabuk arabadan tabancamı getirin” diye bağırıp duruyor...

O bağırdıkça kavşaktaki mahşeri kalabalıktan ayrılıp arabanın etrafını saran halktan da “vurun, vurun şımarık adama” diye teşvik edenler oluyor.
Saldırının nedenini; yalnız zannettiği bir genci o kalabalık kavşakta döverek, gösteri yapma isteğine bağladık. Bir sanatçının kendisini hırpalanır duruma düşürmesine o gün de üzüldüm, bugün de üzülürüm...
* * *

ERTESİ gün Yılmaz Güney yanılmıyorsam Kilyos taraflarında film setindeymiş. Rahmetli Yener Sosay telefonla buldu.

“Geçmiş olsun”, dedi ve Güney’e geceki saldırganlığının nedenini sordu. Yılmaz Güney anlamsız sözlerle kabadayılığa telefonda da devam etti.
* * *

UZUN yıllar önceki bu olayı, eşi sayın Fatoş Güney’in sözlerinin aksine, Yılmaz Güney’in normal olmayan ruh halini anlatır diye sizlerle paylaştım. Yorumu siz yapın.




HABER

Yılmaz Güney kardeşimi vurdu, bizim söz hakkımız yok mu?
19 Eylül 2012

Yılmaz Güney'in 13 Eylül 1974'te silahla başından vurarak öldürdüğü Yumurtalık hâkimi Sefa Mutlu'nun ailesi, medyaya sitem ediyor.Aile, gazetelerde ve TV'lerde sık sık 'Yılmaz Güney, seni 38 yıldır özlüyoruz' gibi haberler ve programlar yayınlanmasına rağmen hiçbir gazetecinin, Güney'in bir insanı kasten öldürdüğünü dile getirmemesinden yakınıyor. Sefa Mutlu'nun kardeşi Oktay Mutlu, "Bugüne kadar medyanın bir kez olsun Güney'in işlediği cinayeti açıkça konuştuğunu görmedim. Güney hakkındaki programlara telefonla bağlanmak istiyoruz, bizi konuşturmuyorlar, medya bize sansür uyguluyor." diyor. Mutlu, Fatoş Güney'in ve ailesinin de bugüne kadar kendilerinden özür bile dilemediğini anlatıyor.

Geçen hafta Yılmaz Güney tarafından öldürülüşünün 38. yıldönümü olan Hakim Sefa Mutlu'nun ailesi, Güney'in bir katil olduğunu görmezden gelen medyaya tepkili. Abisinin bir gazinoda çıkan tartışma sonrası Güney tarafından öldürüldüğünü ve Güney'in cinayetten dolayı 19 yıl hapis cezası aldığını hatırlatıyor. Mutlu, abisinin katili Güney hakkında medyada saatlerce süren yayınlar yapılmasına karşın bir kez olsun suçunun dile getirilmediğini ifade ediyor. Abisinin katili hakkında yapılan programlara telefonla bağlanmak istediğini, ancak her seferinde reddedildiklerini aktarıyor. Bu programlarda kendilerine söz hakkı doğduğunu ancak özellikle televizyonların ailesine sansür uyguladığını örnekler vererek şöyle anlatıyor: "Bir televizyon programında Yılmaz Güney'in eşi Fatoş Güney konuk edildi. Biz de programa telefonla bağlanmak istedik ancak bizi yayına bağlamadılar."

Yumurtalık'ta iki tarafın da sarhoş olduğu bir tartışma sonrası yaşanan kavganın abisinin öldürülmesiyle sonuçlandığını aktaran Mutlu, cinayet sonrası olaya tanık olan 5-6 kişinin de nedenini bilmedikleri bir şekilde öldürülmesine dikkat çekiyor. Abisinin öldürülüşüne kimsenin şahitlik yapmadığını anlatan Mutlu, görgü tanıklarının hiçbirinin mahkemede doğruyu konuşmadığını söylüyor. Olaya tanık olan Yumurtalık savcısının kardeşinin yanı sıra cinayeti üstlenen Yılmaz Güney'in yeğeni Abdullah Pütün ve ismini hatırlayamadığı birkaç kişinin daha öldürüldüğünü ifade ediyor. Mahkemede şahitlik yapmaya söz veren bir okul müdürünün ise aniden kayıplara karıştığını dile getiriyor.

Yılmaz Güney'in ailesinin kendilerinden bir kez olsun özür dilemediğini anlatan Oktay Mutlu, "Tek beklentimiz ailemizden bir özürdü. Aradan geçen 38 yıla rağmen bugün özür dilense 'Geç kalınmış bir özür ama teşekkür ederiz' deriz. Bu da bizim içimizi bir nebze olsun soğutur." diyor. Cinayetin işlendiğinde yüzbaşı olan abisi İbrahim'e Yılmaz Güney tarafından davadan vazgeçmeleri için rüşvet teklif edildiğini dile getiren acılı kardeş, "Bize rüşvet teklif edeceklerine bu cinayeti yaşanmış bir hata olarak kabul edip özür dileselerdi en azından içimizdeki ateş biraz soğurdu." şeklinde konuşuyor. Mutlu, Yılmaz Güney'in mahkemede cinayeti kabul etmemesine karşın daha sonraları yaşananlara tanık olan Ali Özgentürk'ün olayı itiraf ettiğini belirtiyor. Fatoş Güney'in de cinayeti kabul ettiğini anlatan Mutlu, "Güney mahkemede abimi vurduğunu kabul etmedi ama bize karşı mahcubiyeti vardı. Bizi gördüğü zaman başını yere eğerdi." açıklamasını yapıyor.

İki yıl önce Yılmaz Güney'in Paris'teki mezarını ziyaret eden CHP lidei Kemal Kılıçdaroğlu'na tepki gösterdiklerini söyleyen Oktay Mutlu, bunun üzerine Kılıçdaroğlu'nun kendisini arayarak özür dilediğini kaydediyor. Yılmaz Güney, 1974'te Endişe adlı filmi çekerken Adana'nın Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda Hakim Sefa Mutlu'yu öldürmekten tutuklandı. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan dava sonucu 13 Temmuz 1976'da 19 yıl hapse çarptırıldı. Isparta Yarıaçık Cezaevi'nde 5 yıl yattıktan sonra 9 Ekim 1981'de bir günlük izinle çıktı. Ardından Fransa'ya kaçarak hayatının geri kalanını orada geçirdi. 1983 yılında Türk vatandaşlığından çıkarılan Güney, 9 Eylül 1984 tarihinde kanserden hayatını kaybetti.



HAKKINDA YAZILANLAR

Yüzyıllık Aşk: Türkiye'de Sinema ve Seyirci İlişkisi

Sergi aynı zamanda fanatik olarak adlandırılabilecek üç kişiyi Sinema Seyircisi Fanatiktir başlıklı bölümde büyüteç altına alıyor.

Bu seyirciler Türkan Şoray, Filiz Akın ve Yılmaz Güney’in hayranları: 54 yaşında hala “çocukluğunun hayal kahramanı” olarak gördüğü Filiz Akın’ın öldüğü filmlerden rahatsız olan Pınar Çekirge, “hayatının anlamı” olarak nitelendirdiği ve gururla “Şoraykolik” lakabını taşıyarak bugün Türkan Şoray Fan Kulübü’nün başkanlığını yürüten Metin Şamdan ve sevdası uğruna “evrensel halk kahramanı” olarak tanımladığı Yılmaz Güney için “beş kamyonluk” bir arşiv oluşturan Vadullah Taş.

Serginin bu bölümünde fanatiklerin kişisel dünyalarından eşyalara ve hayran oldukları yıldızları anlattıkları videolara yer veriliyor.




www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)