Kemal Fedai Coşkuner ( 1927)- (3.12.1979)
öğretmen, yayıncı, yazar


Türkiye Siyonizmle Mücadele Derneği Kurucusu



1927 yılında Antalya’nın Akseki ilçesi Mahmutlu köyünde doğdu. 1945 yılında Antalya Aksu Öğretmen Okulu’ndan mezun oldu. Antalya, İzmir ve Muğla’da öğretmenlik yaptı. Emekli olduktan sonra bir süre İzmir Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’nde bulundu. Hayatı boyunca pek çok dernek ve kuruluşta çalıştı ve yöneticilik yaptı. İlk olarak 1951-1952’de Türkiye Milliyetçiler Derneği’nin Tire Şubesi'nde bulundu. 1961-65 arası İzmir Türk Ocağı Başkanlığı yaptı. 1978 yılında tekrar İzmir Türk Ocağı'nda görev yaptı. Türkiye Siyonizmle Mücadele Derneği’nin kurucusu oldu ve 1969 yılında genel başkanlığına getirildi. Bu dernek daha sonra İzmir Ülkü Ocakları Derneği’ne katıldı.

İzmir Ülkü-Bir Derneği’nin kurucuları ve yöneticileri arasında yer aldı. 1965 seçimlerinde Adalet Partisi Manisa milletvekili adayı oldu. Daha sonra bu partiden istifa ederek Milliyetçi Hareket Partisi’ne katıldı. MHP’den 1973’de Aydın, 1977’de Antalya milletvekili adayı oldu.

Fedai dergisinin sahibiydi. Yazılarını Fedai, Toprak, Serdengeçti, İleri, Anadolu, Türk Yolu, Bizim Anadolu, Hergün, Komünizmle Savaş, Orkun gazete ve dergilerinde yayınladı.

3 Aralık 1979 tarihinde İzmir'in Agora semtinde şehit edildi.

ESERLERİ:

Vatan'da Gurbet (1970, şiir)
Kara Sevda (şiir)
Kader Çizgileri
Bu da Benim Köyüm
Mektuplar




HAKKINDA YAZILANLAR

HAKKINI HELAL ET YAVRUM
Murat Yalçın
www.yusufiye.net
16.11.2004

KEMAL FEDAİ COŞKUNER 3.12.1979 Antalya’nın Akseki ilçesinden olup 55 yaşındaydı. Ailece, İzmir’de oturuyordu. Gazeteci, yazar ve eğitimci olup Fedai Dergisi’nin de sahibiydi. Gençlik yıllarında, Komünizmle ve Siyonizmle Mücadele Dernekleri’nde yöneticilik yapmıştı. Son olarak, MHP.’nin Antalya Bölge Müfettişi olarak görev yapıyordu. Olay günü, alışveriş yapmak için gittiği pazardan dönerken, Agora semtinde komünist militanların silahlı saldırısına uğrayarak sırtından vurulmak suretiyle şehit edildi. Cenazesi, İzmir’de toprağa verildi.

Bir dergi ki, yüklendiği mefkure yüzünden, Türklük düşmanlarının hedefi olmuş ve 28 senede ancak 19 sayı basılabilmişti. Akseki’nin yetiştirdiği yüce bir insan olan eğitimci ve edebiyatçı Kemal Fedai Coşkuner çıkarıyordu bu dergiyi. Derginin ismi kapağın üzerine büyük puntolarla işlenirdi: Allah’a, Vatana ve Bayrağa FEDAİ Dergisi.

Her zaman fütursuzca Ülkü Davasını açıklayan, vurucu yazılarıyla KGB uşaklarını çileden çıkaran, en radikal Ülkücü dergiydi. Kemal Amca tek başına bütün yazıları hazırlar, bütün dergi işlerini kendi yapar basıma hazır hale getirdiği dergiyi bastırmak için emekli aylığının bankaya gelmesini beklerdi. Aylığı gelince de o parayla dergiyi bastırmaya koşardı. Epeyce yaşlandığı için bize de derginin paketlerini postahaneye taşımak kalırdı. Kemal Amca, mükemmel bir basın mensubuydu. Ama suçluydu çünkü Türkçüydü, Ülkücüydü. Siyonist ve komünist tehlikeye karşı İzmir’in dayanağıydı.

Onu, İzmir Halk Eğitim Merkezi’nde tanımıştım. O kurumun müdürlüğünü yapıyordu. Birgün Hatay Ülkü Ocağı’na gelerek bir folklor takımı kurmamı istemiş, ben de hemen kabul etmiştim. Görevimi en güzel bir şekilde yaptıktan sonra (bir buçuk ay ssürmüştü) bunu kendisine bildirdiğim zaman bana:
-Murat, sen bana lazımsın. Bundan sonra Başdurak İş Hanı’ndaki dergi idarehanesine geleceksin ve beraber çalışacağız, diyerek beni taltif etmişti.
Günler günleri kovalamış, Akseki’nin yetiştirdiği bu ele avuca sığmaz büyük dava adamını ortadan kaldırmak, Fedai Dergisi’ni susturmak için bütün komünist franksiyonlar bir birleri ile yarışa başlamışlardı. Bir gün Çankaya teşkilatında nöbetteyken telefon gelmişti. Arayan Kemal Amca idi. Bir müddet konuştuktan sonra bana:
-Oğlum Murat, çalışmalarımı durdurmak, dergiyi yok etmek isteyen komünistlerin takibindeyim. Gözümde en küçük dünyalık ve de bir korku yok, ama Mehmet Ali Başkanıma bildirin arada sırada bana arkadaş yollasın. Beni şehit edeceklerini biliyorum!!!
-Ama Fedai Amca...
-Sen de hakkını helal et yavrum.
Bu görüşmeyi başkana anlattığım zaman başkan bana
-Haberimiz var ama arkadaşlarımızın tamamı bir şekilde görevdeler.Yarın bir ara biz beraber gidip ziyaret edelim, demişti.

Kısa bir süre sonra, bir akşam üzeri Agora pazarında elinde çarşı filesiyle evine dönerken, bembeyaz saçlarına adeta kına sürülmüşçesine kanlar içinde kalarak yere uzatmışlardı onu. Çevrenin korkulu bakışlarına meydan okuyan bir edayla cevap verir ve kurtarılmış bölgenin yasalarını çiğner gibi, 55 sene taşıdığı dik başını yine eğmemişti. Anarşiyi ihaleye veren Amerikancıları da ihaleyi kazanan Marksist tetikçileri de sevindirmemişti. Büyük dava adamı, yılmaz mücahitin son cümlesi “kelime i şahadet” olmuştu. Bu mümtaz büyüğümüzün şehadetini ideoloji fahişelerinin elindeki medya duyurmamıştı bile... 25 sene sonra da olsa o satılmışları buradan bir daha kınıyorum.

Himmetin üzerimize olsun Kemal Amca... Beni yazmaya teşvik ettiğin o senelerde söylediğin ve hala kulaklarımda çınlayan sözlerin bize hep ışık olacaktır: HER ÜLKÜCÜ BİRER YAZAR OLMALIDIR.




HAKKINDA YAZILANLAR

BİR DAVA ADAMI: KEMAL FEDAİ

Akkoca Hafız Mehmet’in oğlu olan ve 1927 yılında köyümüzde doğan Kemal Fedai Coşkuner ilkokul üçüncü sınıfa kadar köyümüzde, dört ve beşinci sınıfları Güzelsu’da okumuştur. Sabit Ünal Hocanın isteği ve ısrarı sonucunda Aksu Köy Enstitüsü’ne kaydedilmiş ve buradan 1945 yılında mezun olmuştur. O yıllarda Yoldaş olan soyadını Coşkuner olarak ve Kemal olan adını da Kemal Fedai olarak değiştiren Akkoca Abbasoğlu Kemal Fedai Coşkuner, öğretmen olduktan sonra Antalya ve Muğla illerinde, Akseki’de ve köyümüzde öğretmenlik yapmıştır. Kore Savaşı çıktığında, daha askerlik çağı gelmediği halde Genelkurmay Başkanlığına müracaat edip gönüllü olarak savaşa katılma isteğinde bulunmuş ama askerliğe çağrılmamıştır. Daha sonra askerliğini Gölcük’te yedek subay olarak tamamlamış ve İzmir’in Ödemiş ilçesinin Kaymakçı beldesinde öğretmenlik mesleğine devam etmiştir. 9 Temmuz 1961 tarihinde kapalı olan Türk Ocakları İzmir Şubesini açıp faaliyete geçirmiş, 1963 yılının Ağustos ayında Fedai gazetesini “Allah’a, Vatana, Hürriyete Fedai” sloganı ile yayın hayatına sokmuştur. Bir yıl sonra Van iline sürgün edilmiş, ama gitmediği için açığa alınmıştır. Mahkeme kararı ile görevine iade edildikten sonra İzmir’in Gültepe Mustafa Kemal, Topaltı ve Yıldırım Kemal Bey ilkokullarında öğretmenlik mesleğine devam eden Kemal Fedai’nin son görevi İzmir Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü olmuştur. 14 Mayıs 1978 tarihinde -soruşturma yapılmaksızın- bu görevinden uzaklaştırılmış ve uzun süren mahkemelerden sonra mücadelesini kazanıp tekrar görevine dönmüştür.

3 Aralık 1979 Pazartesi gününün akşamüzeri daha elli iki yaşında, köylülerimize ve insanlığa hizmet yolunun belki henüz başlarında ve asıl verimli çağında çevresi için bir ışık olmaya başlayacak iken, İzmir'in Agora semtinde, pazar alış verişinden evine dönerken teröristlerce şehit edilen Kemal Fedai'nin şairlik, yazarlık ve gazetecilik yönü her zaman öğretmenlik mesleğinden daha güçlü olmuştur:
Köyümüzün tanınmış simalarından olan Fedai’nin yazıları Serdengeçti, Toprak, İleri, Anadolu, Türk Yolu, Bizim Anadolu, Komünizmle Savaş, Orkun, Hergün isimli dergi ve gazetelerde yayımlanmış, Hüryol ve Sonsöz gazetelerinde köşe yazarlığı yapmıştır.

Vatanda Gurbet (şiir), Kara Sevda (şiir), Kader Çizgileri, Bu da Benim Köyüm, Mektuplar gibi kitapları da bulunan Kemal Fedai, İstanbul’da Fedai isimli gazetesini, İzmir'de Siyonizmle Mücadele ve Fedai isimli dergilerini yayımlamıştır.

Bir toplum insanı olan Kemal Fedai, hayatı boyunca pek çok dernek, kuruluş ve organizasyonda çalışmış ve yöneticilik yapmıştır:
1951-1952 Türkiye Milliyetçileri Derneği İzmir Tire Şubesi Kuruculuğu
1961-1965 İzmir Türk Ocağı Başkanlığı
1965 Adalet Partisi Manisa Milletvekili Adaylığı
1969 Türkiye Siyonizmle Mücadele Derneği Genel Başkanlığı
1973 Milliyetçi Hareket Partisi Aydın Milletvekili Adaylığı
1977 Milliyetçi Hareket Partisi Antalya Milletvekili Adaylığı
1978 İzmir Türk Ocağı Yöneticiliği
İzmir Ülkü-Bir Derneği Kuruculuğu ve Yöneticiliği
İzmir Ülkü Ocakları Derneği Yöneticiliği
Milliyetçi Hareket Partisi Antalya Bölgesi Müfettişliği





Kemal Fedai’nin Çanakkale Savaşı’nda yer alıp çarpışan babası için yazdığı üç sayfalık şiirin ilk kıtası:

AKKOCA ABBASOĞLU DESTANI

Kurulmuş Anafartalar’da harp divanı,
Her taraf mahşer…
Dilinde tevhit kahraman bir er…
Atılmış siperlere dolu dizgin.
Versin ona Allah selamet;
Akkoca Abbasoğlu Mehmet!



Kemal Fedai’nin Öğretmen Okullarının Kuruluş Yıl Dönümü kutlamalarında Antalya Muallimleri Park Gazinosu'nda okuduğu, okunan ortamda bir bomba misali patlayan MİLLİYET DÜŞMANLARINA isimli şiiri:

MİLLİYET DÜŞMANLARINA

Tanyeri sökül artık gelmeyecek mi eşin?
Kalbimde kor kesilen hasreti o güneşin.

Gel gel yetsin ben sana kasideler yazayım,
Kızıl başlı mel’unun mezarını kazayım.

Bir millet sana ağlar, sana hasret ezeli,
Doğ doğ artık ufkuma ey güzeller güzeli!

Bu bulanık havada Allah’ım yandık yeter!
Gelmiyorsa eceli çektirme kandık yeter!

Zulmete giden yolun düşmüşüz bir ucunda,
Ey efendim sen oynat kuklanı avucunda.

Ağyarlar ellerinde oynayan kuklayız biz,
Buyurun sofra tamam yenecek baklayız biz.

Efendim müjde hazır rakı, şarab, masalar,
Ey güneşten ufkuma set çeken yarasalar!

Harabe bekçileri gece kuşları sizi.
Ruh olsun madde olsun bıraktın neyimizi?

At senin kırbaç senin şaklat gitsin ileri.
Ağamız, beyimizsin, milletse bir serseri.

Bir yabancı gibiyim, neyim kalan vatanda?
Bin yıldan arda kalmış garibim öz yurdumda.

Yıkılan bir nesil var kızıl alev içinde,
Nerde nur saçan ordu, bir ucu Hint'te Çin'de?

Nerde, kehkeşanlardan çağırın gelsin onu,
Görsün emanet diye bıraktığı yurdunu.

Şehit dedemin eyvah ağlıyor ruhu kanla,
Ruh erir, toprak erir can erir damla damla.

Dinmesin, tükenmesin gözümün yaşları,
Ey milliyet düşmanı fırıldakçı başları!

Kâşâneniz mi bu yurt kozmopolit çıyanlar?
Yeyin, kaim bu harman ey gençliğe kıyanlar!

“Allah-u ekber” diyeni kodeslere fırlatın,
Gözcüsüyüz kaç yüzyıl o gerçek hakikatın.

Atın, satın, tükürün mukaddesat ne varsa,
Sizin için nedir ki, utanmamak bir arsa.

Cehennemî bir hızla kudururken seylâplar,
Çalsın cazlar, zevk sizin, pişsin meze kebaplar.

Verem bir afet olmuş aldırman neyinize;
Gülün, oynayın artık, yazıklar olsun size!

Karanlık bir buluta sarılı yatan köyler,
Felaketler peşinde bakımsız batan köyler.

Sen hasta bak ben hasta, bu alın yazısı mı?
Ne o çarpan göksünde derdinin sızısı mı?

Aman bırak, ah kalbim anmasaydım nolaydı.
Mademki görecektim, gözlerim kör olaydı!

Ey mülevves ellerde yırtılan al bayrağım!
Başım kolum, uğruna değil miydi adağım?

Değil miydi ki söyle göksümde sızan kanı,
Dökemezsem uğruna neyleyim ben bu canı?

Yakın tamamdır artık fabrikalar battı mı?
Babamın saman damı sıra ona çattı mı?

Atın, yalpa yapanı atmak zamanı bugün,
Satın, tek oda gitsin, satmak zamanı bugün.

Yatın, sizindir sizin somyalar, marokenler,
Ey şehitler yurdunda boy atıp birikenler!

Neslime yuha çeken şarkınızı dinletin,
Çıkmadı boğazına can daha bu milletin!

Zavallı memleketim ak mı düştü başına?
Zavallı memleketim kimler değdi aşına?

Zavallı memleketim ey garip Anadolu!
Göreceksin ne güne seni saracak kolu?

Anam, bacım, kardeşim uyu nenni vay nenni!
Sabah olmaz geceler o günleri say nenni!

Deli oldun Fedai dilin kopsun yeter sus!
Ah nasıl dayanayım adım mebus ben mahpus.

Bu bulanık havada Allah'ım yandık yeter!
Gelmiyorsa eceli çektirme, kandık yeter!

6 Mart 1950, Akkoca Abbasoğlu Kemal Fedai Coşkuner




Kemal Fedai'nin Akseki için yazdığı bir şiir:

Akseki

Bir yurt ki benzemez başka ellere
Yedi dağ üstünden bakar Aksekim
Buzdan pınarlara, karlı bellere
Gönülden sevgiler akar Aksekim
Yer çetin orada, insanlar çetin
Hasmıdır tembellik denen illetin
Olamaz esiri asla zilletin
Ekmeğini taştan söker Aksekim
Yurt kalkınmasında şanımız vardır
Ticari ahlakta namımız vardır
Vatan için coşan kanımız vardır
Sinesinden adam çıkar Aksekim
Yaz gelince dönüş başlar sılaya
Kurulur düğünler, bak sen halaya
Ağustos'ta bütün gözler oraya
Cümle hemşeriyi çeker Aksekim
Davullar vurulur, kaşık şakırdar
Dokuzlu beşliler durmaz, takırdar
Ateşler yakılır, dallar çatırdar
Gönlünce muhabbet çöker Aksekim
Baharlar fışkırır yörelerinden
Keklikler ötüşür tepelerinden
Çağıl çağıl akan derelerinden
Hasretin bağrımı yakar Aksekim
Dağ içine hele bir yol varanda
Nergis, çam kokusu her yer saranda
Yaylalar yaylası ulu Geyran'da
Başına çelengi takar Aksekim
Geyran yaylasından haydi geçelim
Doruklardan soğuk sular içelim
Mümkün mü o yere değer biçelim
Dağ, taş sümbül, kekik kokar Aksekim
Der Fedai, buralar seni eylemez
Ben dağlıyım, gönül ferman dinlemez
Ne kadar coşsam da dağlar inlemez
Sensizlik ruhumu sıkar Aksekim

Sürgün yıllarında yazdığı şiirlerden olan GÜZ RENGİ HATIRALAR adlı eserinden bir dörtlük:
Teselli diye diye bu yaya yollarında
Saçlarımdaki aklar kovalarken akları
Ağlayan milyonların vefalı kollarında
Ümitsiz seyre daldım güz rengi ufukları




KARGALI ŞİİR

80 hanecik garip köyüm.
95 kişi salmış seferberliğe…
Hey gidi koca seferberlik hey!
4 kişi dönmüş geriye…
Helal olsun,
Helal olsun amma
Ah amma!
Göğe baktım karga gak dedi.
Yere baktım,
Tilki girmiş kümesime
Yavrucuklar vak dedi…










www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)