Zeliha Berksoy
tiyatro oyuncusu



26 Mart 1946 tarihinde İstanbul'da doğdu. Ünlü opera sanatçısı Semiha Berksoy'un kızı. Çocukluğu annesinden dolayı operalar, Devlet Tiyatrosu kulisleri, turneler ve yurt dışı gezilerinde geçti.

Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü'nden mezun oldu. Ankara Devlet Tiyatrosu'nda göreve başladı (1965). Almanya'nın Berlin şehrinde bulunan Shiller Theatre'da reji asistanlığı eğitimi gördü. 1970'lerde Türkiye'ye döndü.

'Asiye Nasıl Kurtulur oyununda Asiye'yi canlandırdı. Ankara Birlik Tiyatrosu'nda 2 yıl sergilenen oyundan sonra Dostlar Tiyatrosu'nda çalışmaya başladı. Bir dönem Bakırköy Belediye Tiyatrosu ve İstanbul Şehir Tiyatroları'nda görev yaptı. 1980'de girdiği Mimar Sinan Üniversitesi'nde Devlet Konservatuarı Tiyatro Ana Sanat Dalı Başkanlığı yaptı.

Rol Aldığı Oyunlar:
Jokond ile Si-Ya-U, Yaşasın Savaş, Marlen, Nazım'a Armağan, Yosma, Keşanlı Ali Destanı, Sofokles'in Antigonesi, Ben Bertolt Brecht, Yaz, Kafkas Tebeşir Dairesi, Brecht, Kabare, Asiye Nasıl Kurtulur?

Yönettiği Oyunlar:
Jokond ile Si-Ya-U, Mutlu Yıllar, Mikadonun Çöpleri, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım.

Filmografi:
Film Bitti, İkili Oyunlar.




HAKKINDA YAZILANLAR

Zeliha Berksoy
Oyuncu - Yönetmen

Tiyatrocu Bir Kahramandır.

"Almanların bir lafı vardır." diyor Zeliha Berksoy, kendini anlatırken: "Doğduğu oda" Tiyatro ve oyunculuğu, onun doğuşu ile yakından ilgili. Opera artisti olan Semiha Berksoy, annesi çünkü. Anne Berksoy, sıradışı bir insandır. Berlin'deki Yüksek Müzik Akademisi'ni bitmiştir. Zeliha'yı dünyaya getirdiğinde ise 35 yaşındadır. Yıl 1946'dır ve doğuma kadar Semiha Berksoy yalnızca kariyeri ile ilgilenmiştir. Böylesi bir müzik ortamına doğan bir bebek için de kaçınılmaz olan tek şey vardır: müzik dinlemek. Zeliha'nın çocukluğu operalar, Devlet Tiyatrosu kulisleri, turneler, yurt dışı gezileri arasında geçer. Hatta Viyana'da Devlet Operası'nda 'Tanrıların Çöküşü"nü izlediğinde üç buçuk yaşındadır henüz. "Tanrıların Çöküşü'nü gayet iyi biliyorum." diyor. "Hatırlıyorum değil, biliyorum. Çünkü oradaki bir sahneyi defalarca oynadım. Yani bana anlatılmadı bu; ben oynadım."Devlet Tiyatrosu'nda küçük çocuk rollerine çıkar sonra. Kararlıdır. Devlet sanatçısı olacaktır mutlaka. Normal eğitimin ardından Ankara Devlet Konservatuarı'nın tiyatro bölümüne girer. Beş yıllık eğitimden sonra Ankara Devlet Tiyatrosu ailesine katılmıştır artık. Yıl 1965'tir. Bu arada tiyatro üzerine yurt dışında eğitim görmeye karar verir. Eğitim için Berlin seçilir, çünkü Alman tiyatrosu ve Almanya'daki reji sanatı dünyada çok önemli bir boyut ve denek taşıdır ve Berlin'in Zeliha Berksoy'un kariyerinde de önemli bir yeri vardır. Böylece tiyatrodan destekli olarak Berlin'in sanat dünyasına doğru yol alır Zeliha Berksoy.

"Berlin'e gittiğim zaman şehir ikiye bölünmüştü; Batı ve Doğu Berlin. Batı Berlin, Doğu Almanya'nın içinde küçük bir adaydı. Ancak gece treni ya da uçakla gidilebiliyordu. Gündüz kara yolu ile geçmek yasaktı. Aslında tiyatro sanatçısı olmak benim için bir şanstı. Böylece Doğu ve Batı'daki sanatı aynı anda izleyebiliyordum." Shiller Theatre o zaman Berlin Devlet tiyatrosu gibidir. İçinde çok önemli rejisör ve oyuncuları barındırır. Zeliha Berksoy'un reji asistanlığına başladığı tiyatroda Shiller'dir. Asistanlık görevini yaparken Berlin'deki bütün sanat hareketlerini de büyük bir merakla izlemeye devam eder. Müzeler ve özellikle modern sanat galerileri, tiyatrolar ve operalar sık sık ziyaret ettiği yerlerdir.

"Berlin Asamble'ye de gidip gelmeye başlamıştım. İlk önceleri oyunları izleyip çıkıyordum. Bir ekoldür orası. Her tiyatroda bulunmayan çok ciddi ve geniş bir arşivi vardır. Brecht'e ait en küçük notların bile saklandığı, değerlendirildiği, oyunlarının hepsinin fotoğraflarının bulunduğu, reji defterlerinin ve Brecht'in yöntemleri ile hazırlanmış kitapların saklandığı bir arşiv. Orada Brehct zamanında yapılmış herşeyi bulabilir, hem oyunları izleyebilir hem de bu arşivden faydalanabilirsiniz. Provaları izlemeye gelenler arasında benim gibi yabancı insanlar da vardı. Böylece ben Berlin Asambleye gidip, gelmeye başladım. O tarihlerde Brecht"in karısı hayattaydı. Kendisinden izin aldım ve belli başlı yönetmenlerin provalarını izlemeye başladım. Asamble, başlı başına bir okuldu benim için. Bir yıl devam ettim. Bu bir yıl meslek hayatımda çok şeyi değiştirdi. Türkiye'ye döndüğümde başka bir insan olmuştum artık." Berlin'de kaldığı bir yıl boyunca tiyatro yapmayı hiç düşünmez Zeliha Berksoy. Esas meselesi, öğrenebileceği herşeyi öğrenip, kariyerine Türkiye'de devam etmektir. Hatta Shiller Theatre'dan oyunculuk üzerine teklif alır. Bir Alman gibi konuşmaya çalıştığı Almancasının da bunda etkisi büyüktür. Böylece kendini tam tiyatrocu olarak donatıp, Türkiye'ye döner."Ben Türkiye'ye döndüğümde 70'li yıllardı. Devlet Tiyatrolarında yine tutarlı, güzel oyunlar oynanıyordu. Birçok özel tiyatro vardı. Fakat politik olaylardan ötürü bazıları prop tiyatro yapıyordu. Bir bölüm de politik tiyatroydu. Tanınan tiyatrolar arasında Ankara Sanat Tiyatrosu, Dostlar Tiyatrosu ve Halk Oyuncuları, Dormen tiyatrosu gibi dramatik oyunlar ya da bulvar oynayan gruplar vardı. Türkiye'ye geldiğimde amacım bir daha geri dönmemekti. Fakat Devlet Tiyatrosu'na yabancılaşmıştım. Yani, buradan giden aynı kişi değildim döndüğümde... Bunu çok hızlı idrak ettim ve Devlet Tiyatrosu'ndan ayrıldım. Berlin'de bir süre daha kalmaya ve oyunculuğu denemeye karar verdim. Gidecektim ve Shiller Tiater'da bir sahne hazırlayıp, oynayacaktım."

"Asiye Nasıl Kurtulur?" Zeliha Berksoy'un yaşantısına yeni bir yön çizer. Oyun, Vasif Öngören'e aittir ve yazar oyunda Asiye'yi, ısrarla Zeliha Hanım'ın oynamasını ister. Asiye'nin annesi olan Zehra'yı da Semiha Berksoy oynar. Böylece Ankara Birlik Tiytarosu, "Asiye Nasıl Kurtulur?"un provalarına başlar. İki buçuk ay süren provaların ardından perde açılır ve Zeliha Berksoy'un deyimiyle Ankara'da tam bir zelzele yaşanır. "Oyun, Türkiye çapında patlamıştı. Öyle ki iki, üç ayda bitecek gibi değildi. 'Asiye'yi iki yıl oynadım. Tabii iki yıl geçtikten sonra insanın hayatında pekçok şey değişiyor." Tüm bunlar Zeliha Berksoy'u tekrar Berlin'e dönmekten vazgeçirir. Ardından meslek hayatına Dostlar Tiyatrosu'nda devam eder.

Şehir Tiyatroları'nda konuk oyuncu olur. 'Kafkas Tebeşir Dairesi', Ferhan Şensoy'la 'Yedi Ölüm Günahı', 'Keşanlı Ali Destanı', tiyatro kariyerine önemli oyunlar olarak geçer. Yavuz Özkan'ın "Film Bitti" ve İrfan Tözüm'ün 'İkili Oyun'u, sanatçının 1989 tarihli iki film çalışmasıdır. Bakırköy Belediye Tiyatrosu 1974-75 yılları tiyatro ve opera sahne öğretim üyeliği yaptığı yıllardır sanatçının. 1980'de üniversiteye geçer. Bakırköy Belediye Tiyatrosu bünyesinde kurulan Yunus Emre Tiyatrosu'nun yönetimde Zeliha Berksoy da vardır. Sanatçı, Türkiye'nin üçüncü ödenekli tiyatrosu olan Bakırköy Belediye Tiyatroları'nın kuruluşunda Genel Sanat Yönetmeni olarak görev alır. "Bakırköy'de 5 yıl boyunca seçme repertuarlar sunduk. O dönem Bakırköy Belediye Belediye Başkanı Ali Talip Özdemir'di. Yerel yönetimlerin politikacılarla uzlaşmaz bir çelişkisi vardır. Bu gibi nedenlerden ötürü aramızda büyük çekişmeler oldu ve ben bir süre sonra görevimden ayrıldım."Jeni 1994-95 sezonunda "Matmazel Juli"yi sahneler. Aynı yıl Brecht'in 100. doğum günü kutlamaları kapsamında ünlü yazarın kolajlarından "Yosma"yı sahneye koymaya karar verirler.

"Genco Erkal, 'Yosma' için yeniden bir düzenleme yaptı. Oyunu tek kişilik hale getirdi ve dramatik bir örgü kullandı."Brecht'in yosmasının adı Jeni'dir. Oyundaki Jeni'de Brecht'in Jeni'sidir; 'Üç Kuruşluk Opera'daki Jeni, 'Mahagoni Kenti'ndeki Jeni... Tüm Jeni'ler Brecht'e ait, onun yarattığı özgün karaterlerdir. Jeni'nin her akşam gittiği bir bar vardır. Bir de Bay Koyner adında bir sevgilisi vardır. Jeni ondan kulakdan dolma birşeyler öğrenir. "Jeni, bir fahişe ancak diğerlerinden oldukça farklı... Yani cahil bir sahil fahişesi değil. Berlin'de kaldırımda çalışan fahişeler arasında da tabakalar vardır. Jeni, oyunda da söylediği gibi yaşamdan dersler çıkarmasını bilmiştir. Bay Koyner'in anlattıkları bilinçlenmesini sağlar. Anti hitlerci, militarizmi sevmez. Böyle bir tavrı var Jeni'nin... Bu bakımdan Jeni, Brecht'in özgün kişisi." Brecht 'in özel insanlarından birisidir Jeni. Yazar Jeni'yle hayatı olduğu gibi, tüm gerçekleri ile anlatır. Brecht en güzel ve vurucu sözleri ya sokak fahişelerine ya da yoksul insanlara söyletir. 'Üç Kuruşluk Opera'da öyledir. Özellikle dilenciler. Bu da sanatçının, hayata karşı sunduğu bir protestodur, bir karşı çıkıştır. "Bu kez oyundaki şiirlerin yorum çalışmaları farklıydı. 1979 yılında 'Brecht Kabare'yi yaptığımızda büyük başarı elde etmiştik. 1987'de yeniden yorumlamıştık. 1998'de ise söylemlerin çok daha farklı olması yani meseleleri yorumlama şeklinizin değişmesi gerekiyor. Bazı şiirleri daha sert söylüyorduk örneğin... Herşey başka biçimde, başka bir düşünce, felsefe, bakış açısı, başka bir form ve başka bir anlatım açısı gerektiriyordu."

Zeliha Berksoy, Türk Tiyatrosu için emek vermeyi sürdürüyor. Peki neden bir Zeliha Berksoy Tiyatrosu yok? "Bunu hiçbir zaman düşünmedim. Çünkü beni sahnenin üzerinde olmak ilgilendiriyordu. Sonra benim yapmayı düşündüğüm tiyatroyu Genco Erkal zaten yapıyordu. Böyle bir tiyatro kurup idari ve ticari yükümlülüğünün riskini almanın anlamsız olduğu düşündüm. Yani, Bir Zeliha Berksoy tiyatrosu, Türkiye'deki tiyatroya ne katacaktı ki? Zaman kaybedip, yıpranacağıma istediğim oyunları, istediğim koşullarda, tiyatro kuruluşlarında oynadım, yanında da eğitmenlik yaptım. Bu beni daha çok ilgilendirdi. Ama dediğim gibi Türkiye'nin üçüncü ödenekli tiyatrosunu kurdum. Ben bir tiyatro kurdum, kurmadım değil. Sanatsal ve ideal olarak üst düzeyde konuma ulaştırdım."Tiyatrocu Kahramanlar"Yosma" Türkiye'nin pekçok yerinde seyirciyle buluştu. Zeliha Berksoy, bugün, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Ana Sanat Dalı Başkanı."Kendi ülkeme Alman Tiyatro Kültürünü taşımak çok hoşuma gidiyor" diyor. "Artık Türkiye'de de Brecht kültürü tanınıyor. İzleyicilerden çok büyük bir beğeni, saygı ve ilgi var. Böylece tüm bu uğraşlar büyük bir düşünsel tatmin olarak dönüyor bana... Çok heyecanlanıyorlar. Ama düşünsel tatmin de çok önemli...

Gerçekten, sanki "Yosma" bugün yazılmış gibi..." Türkiye'nin şu anki tiyatro ortamı içinse şunları düşünüyor: "Tiyatro seyircisinde büyük azalma oldu. Bugün ödenekli ve devlet tiyatrolarının hepsini saysanız 17, 18'i geçmez. Onlarda çok zor seyirci buluyor. Yine de ben tiyatro sanatçılarını kahraman olarak görüyorum. Kendimi de öyle... Herşeye rağmen direniyoruz ve yeni projeler üretiyoruz



www.biyografi.net (Binlerce Biyografi)