Ana Sayfa Kategoriler Editör İletişim  

   Alfabetik Arama
A B C Ç D
E F G H I
İ J K L M
N O Ö P R
S Ş T U Ü
V Y Z



   Ekstra
     müstear isimler
     peygamberler
     Asr-ı Saadet'te Türkler
     basında biyografi.net
     Biyografi Nedir?
     neden biyografi.net
     sizin biyografiniz
     cv nasıl hazırlanır ?
     genel biyografi kitapları
     takma adlar
     editör



 Linkler 
   Biyografi Tv
   facebook/Biyografi Net
   twitter.com/biyografinet
   Biyografi Atölyesi
   boğazdaki aşiret
   biyograf
   biyografi kitabı
   mahmut çetin yazıları
   www.biyografianaliz.net
   biyografimarket.com

   Biyografi Arama

  

isim ara soyadı ara
 
   
   

     Biyografi Market İçerik  
KİTAP BİYOGRAFİ
 Portre Anlatı
 Günlük
 Biyografi Dosya
 Mektup
 Kronoloji
 Kim Kimdir
 Anı-Hatırat
 Otobiyografi
 Biyografi Genel
 Şecere
 Biyografik Araştırma
 Gezi-Seyahat
 Biyografik Roman
 Biyografik Şiir
FOTOĞRAF
 Görsel Kitap
 Biyografik Fotoğraf
 Şehir Fotoğraf
 Tarihi Eser Fotoğraf
  SAHAF KİTAP
  KAYNAKÇA
 Kaynak Tarama-Kupür
 Bibliyografya
 DVD-CD-VCD
 Biyografi Belgesel
 KİTAP GENEL
 Türkçe Dil Öğretimi
 Kaynak-Çeviri

Daha Fazlası BiyografiMarket.com'da



Facebook da paylaş Twitter da paylaş Live da paylaş

Johann Wilhelm Zinkeisen

tarihçi, yazar



Alman tarihçi Johann Wilhelm Zinkeisen, 12 Nisan 1803 tarihinde Altenburg'da doğdu. Bir süre öğretmenlik yaptı. Sonra akademik hayata girdi. Doktorasını tamamladıktan sonra 30 yaşında profesör oldu. Almanya'nın çeşitli üniversitelerinde hocalık yaptı.

Prusya Krallığı'na ait devlet gazetesinin başına geçti. Bu görevi, uzun yıllar devam etti. Görevi sırasında üniversitedeki hocalık senelerinde vermeye başladığı eserlerinin arasına yenilerini de ilave etti. 1863 yılında Berlin'de öldü.




HAKKINDA YAZILANLAR

JOHANN WİLHELM ZİNKEİSEN’İN HAYATI VE ESERLERİ
Erhan Afyoncu

Johann Wilhelm Zinkeisen, 12 Nisan 1803’te Altenburg’da doğdu. Jena ve Göttingen’de önce ilâhiyat, sonra tarih okudu. Eğitimini tamamladıktan sonra Dresden’de Blochmann Enstitüsü’nde öğretmen olarak çalıştı. Daha sonra Münih’te yaşadı. 22 yaşındayken 11 Eylül 1825’de Jenea Akademisi’nde Commentatio Historico-Critica de Francorum Maiore Domus (Franklar’ın Maiore Domus’una Dair Tarihsel-Eleştirel İnceleme) isimli doktorasını savundu. Üst düzey bir saray görevi olup (saray nazırlığı) devlet yönetiminde büyük rol oynayan “maior domusluğu” Franklar’ın krallığının ilk dönemlerinden alıp, VIII. yüzyıla kadar nasıl güçlenip krallığı ele geçirdiğini incelediği doktora tezi Jenea’da 1826’da basıldı. 1831 yılı başlarında Leipzig Üniversitesi’nde Tarih ve Devlet Bilimleri bölümünde İtalya’daki İlkcağ halklarından Samnitler’in tarihini genel olarak ele alıp, Etrüskler gibi İtalya halklarıyla karşılaştırdığı Samnitica, Dissertatio Historico-Critica (Samnitler’in Tarihi, Tarihsel-Eleştirel İnceleme) isimli teziyle doçent oldu. Burada görev yaparken 1832’de “Geschichte Griechenlands/Yunanistan Tarihi” adlı eserinin ilk cildini yayınladı. Daha 29 yaşındayken yayınladığı bu eseriyle dikkatleri üzerine çekti. 1833 Haziran’ında Saksonya Altenburg Dükü’nün elinden profesörlük unvanını aldı.
Üniversitede hocalık yaptığı zamanlarda Avrupa’nın siyasi ve kültürel tarihine ait çok değişik derslerin hocalığını yapmıştı. Leipzig Üniversitesi’nde 1831-1832 yılları arasında şu dersleri vermişti:
Güz 1831 16. yüzyıl başlarından itibaren 1815 tarihli ikinci Paris Barış Antlaşması’na kadar Avrupa’nın ve sömürgelerinin tarihi, Heeren, Handbuch der Geschichte des Europäischen Staatensystems (en yeni baskı) adlı eserine dayanarak.

Güz 1831 Yeni tarihe dair kaynakça incelemesi üzerine ön girişle ve 843 tarihli Verdün Antlaşması’na kadar devam eden anlatımı ile birlikte Eginhard, Leben Karl des Grossen nach dem Ausgang von Pertz adlı eseri üzerine.
Bahar 1832 Ortaçağ’ın başlarından zamanımıza kadar yakın zamanın Avrupa tarihi.
Bahar 1832 Yunanlılar’ın eski tarihinin ayrıntılı olarak ele alınmasından sonra M.Ö. 146 yılında Akhaia Birliği’nin çökmesinden Başkan J. Capo d’Istria’nın ölümüne kadar yeni Yunan tarihi.
Güz 1832 Vestfalya Barış Antlaşması’na ve Stuartlar’ın 1660 yılında tekrar başa getirilmesine kadar Almanya, Fransa ve İngiltere’de Reformasyon ve 16.-17. yüzyıllarda bundan kaynaklanan savaşların tarihi.
Bahar 1832 Kültür ve edebiyat ağırlıklı Ortaçağ tarihi.

Güz 1832 Ortaçağ’da dram şiirinin tarihine girişle birlikte Shakespeare ve zamanı ve ardından Shakespeare’nin Kral Lear eserinin açıklanması.
Zinkeisen yazacağı eserler için bir müddet Paris’te yaşayıp, araştırmalar yaptı. Zinkeisen, Paris’te geçirdiği süre içerisinde ikinci cildini yayınlamadığı, “Yunanistan Tarihi”nin üçüncü ve dördüncü ciltlerini yayınladı. Yine “Geschichte des Osmanischen Reiches in Europa/Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa Tarihi” adlı en önemli eserinin birinci cildini de kaleme alıp, neşretti.
Zinkeisen, yayınladığı Yunanistan Tarihi vesilesiyle 1834’te Atina Üniversitesinden bir teklif almış, ancak Yunanistan’daki şartları kendisi için cazip görmediğinden teklifi reddetmişti. Versailles, Lafayette, Jakobenler Cemiyeti ve Fransa’daki durumlar hakkındaki birçok makalesi de 1836-1840 yılları arasında Augsburg Allgemeine Zeitung ve Raumer’in Tarih Cep Kitabı’nda, Minerva’da ve başka yerlerde yayınladı.
1839’da evlendi ve bir çocuğu oldu. 1840 Eylül’ünde Paris’teyken Prusya Dış İlişkiler Bakanlığı tarafından Leopold Ranke’nin arabuluculuğuyla baştan sona kadar yeniden yapılandırılması düşünülen Prusya Resmi Gazetesi’nin yazı işlerinde görev alması için davet edildi. Yine Ranke’nin arabuluculuğuyla ardı ardına Göttingen, Heidelberg ve Kiel üniversitelerinden Tarih ve Devlet Bilimleri bölümünde profesörlük teklifleri geldi. Bu sırada Cotta Yayınevi de Zinkeisen’i çok uygun koşullar altında Augsburg Allgemeine Zeitung Gazetesi’nin müdürlüğüne getirmeye çalışıyordu. Ranke ve diğer yüksek mevkideki insanların telkinleri üzerine Zinkeisen çok önemli fedakârlıklarda bulunarak, resmi gazetede görev alması yönündeki daveti kabul etti. Ailesiyle birlikte Berlin’e taşındı. Zinkeisen teklifi kabul ettiğinde öncelikli amacı, yazı işlerini tamamen devralmadan bilhassa yöneteceği ve kontrol edeceği dış siyaset bölümüyle yazı işlerine katılmaktı. Ancak 1840 Aralık ayı başlarında basın işlerinden sorumlu bakanların huzuruna çıktığında, 1 Ocak 1841’den itibaren Resmi Gazete’nin tüm yönetimi sorumlu yazı işleri müdürü olarak Zinkeisen’e verildi. Bütün önemine rağmen bu görev Zinkeisen’i maddi olarak sıkıntıya sokan geçici bir makamdı. Zinkeisen’in tayinine rağmen resmi gazetenin sıkıntıları bitmedi.

Yaklaşık bir buçuk yıl süren toplantı ve tartışmaların sonunda, 1 Temmuz 1843’ten tarihinden itibaren Resmi Gazete’nin yerine Prusya Kralı’nın onayıyla “gazetenin bağımsızlığını dışa karşı da belgelendirmek amacıyla” bir Kraliyet Enstitüsü ilan edilen Allgemeine Preußische Zeitung adlı gazete yayınlanmaya başladı.

Gazetenin görevi yine Prusya’ya savunmak ve anavatanın enstitülerine ilgiyi canlandırmaktı. Zinkeisen yine yazı işleri müdürlüğüne getirildi, ama yine devlet memuru kabul edilmeyip, şahsi durumunun ileride düzeltileceği söylenerek teselli edildi. Bu arada Allgemeine Preußische Zeitung’un Dr. Hermes’in yönetimindeki bölümün kontrolü de Zinkeisen’e verildi. Böylece iç ve Alman meseleleri ile ilgili makaleler Zinkeisen’in onayından geçiyordu. Bir süreliğine bir yandan da küratör vekilinin işlerini de yürüttü.

1848’de dönemin Devlet Bakanlığı tarafından doğrudan saraydan gönderilen, 15-19 Mart olayları hakkında bir makaleden dolayı 20 Mart günü hava daha aydınlanmadan sabahın erken saatlerinde evine (Schulgartenstraße 4/Königgrätzer Straße, Potsdamer Tor) silahlı bir kalabalık saldırdı. Saldırganlar, tehdit ederek Zinkeisen’e zorla makaleyi yazanın adını söylemesini istediler. Zinkeisen bunu kabul etmeyince, burnuna bir tabanca dayandı.
Kendisine dikte edilen ve ertesi gün “gönüllü” açıklaması olarak tüm gazetelerde yayınlanacak açıklamayı hemen yazmadığı takdirde, öldürmekle tehdit edildi. Evinin camlarına ateş edildi. Korkan eşine ise açılan ateşin sevinçateşi olduğu söylendi.
Zinkeisen’e zorla şu açıklama yaptırılmıştı: “Huzuruma gelen Berlinli vatandaşlardan müteşekkil bir heyet nezdinde 81 sayılı gazetede Berlin altında yayınlanan, 15-19 Mart olayları ile ilgili makalenin Bakanlık tarafından Allgemeine Preußische Zeitung’da yayınlanmak üzere gönderildiğini gönüllü olarak ilan ederim. Olayları tamamen çarpıttığından, bu makaleyi savunmam mümkün değildir”.

Bu olaylardan sonra, 21 Mart sabahı Zinkeisen derhal saraya çıkarak, gerek makamı gerekse ailesi için koruma sağlayamadıkları takdirde, istifasını kabul etmelerini istedi. Ancak istekleri gerçekleşmedi. İhtilâl fırtınası dinmemişti. Aynı sabah Zinkeisen’i ele geçirmek üzere silahlı daha büyük bir kalabalık bu defa yazı işleri müdürlüğünün bulunduğu yere hücum etti. Zinkeisen bu olaydan ancak tesadüf eseri kurtuldu. İstifasının kabulünü isteyerek, akşam olmadan yedi kişilik ailesi ile birlikte Berlin’den ayrıldı.
Zinkeisen gittikten sonra Allgemeine Preußische Zeitung hızla çöktü. Zinkeisen kısa bir süre sonra Berlin’e dönerek istifasının kabulünü talep ettiğinde, istenen değişikliği bir an önce yapması ve yeni kurulacak enstitünün başına geçmesi istendi. Prusya Resmi Gazetesi’nin resmi kısmı hükümetin merkezi idareler aracılığıyla çıkartılan fermanları, ilanları, kanunları, vs. ihtiva edecek ve Devlet Bakanlığı’nın kabul edilmiş organı olacaktı. Resmi olmayan kısmı ise günlük olayları güvenilir kaynaklara göre verecekti. Zinkeisen’e bundan böyle devlet memuru statüsünün kabul edileceği ve düzenleneceğine dair güvence de verilmişti. Bu durum üzerine Zinkeisen’in 1848 Mayıs’ı sonlarında “Staatsanzeiger” adlı Resmi Gazete’nin müdürlüğünü kabul etti. Resmi Gazete’nin müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı tarafından Dışişleri Bakanlığı’na devredildi. Ancak olaylar yüzünden enstitü yapılandırılamadı. 1849 Nisan’ında Resmi Gazete’nin yönetimi Devlet Bakanlığı’na devredildi ve Edebiyat Bürosu’nun yönetimi ile birleştirildi.
Zinkeisen, eski ve yeni Resmi Gazete’nin başmüdürlüğünün dışında da hükümete faydalı olmaya da çalışmıştı. Berlin’e gelir gelmez kralın emri ve onayıyla Madrid ve Dışişleri Bakanlığı arasında bir bağlantının kurulmasını sağlamış ve bu konuda sekiz yıl boyunca arabuluculuk yapmıştı. Kraliçe II. İsabel’in tartışmalı hükümdarlığının Prusya tarafından tanınması mümkün olmadığı ve bu yüzden de İspanya ile herhangi bir diplomatik ilişki kurulamadığından, bu bağlantı hükümete önemli faydalar sağlamıştı. Madrid’den bakanlığa gelen ve büyük siyasi önem taşıyan mesajların hepsi şifre anahtarı yalnızca Zinkeisen’de olduğu için elinden geçmişti. 1851’de aniden Resmi Gazete’nin siyasi gazete olarak kapatılmasına karar verilene kadar Zinkeisen, Resmi Gazete’nin yazı işleri başmüdürlüğünü üç yıl daha sürdürdü. Gazete kapatıldıktan sonra Zinkeisen, düşük bir maaşla emekli edildi. Zinkeisen, bakanların görüşüne göre yazı işleri müdürlüğü sırasında “gayretli, dürüst, iyi niyetli ve tüm bilgilere sahip biri olarak kendini kanıtlayan adam” olarak tanımlanmıştı.
Zinkeisen emekli olduktan sonra Berlin’de bilimsel ve edebi çalışmalarına devam etti. Üzerindeki yüklerin azalmasıyla birlikte ardı ardına eserlerini yayınladı. 1863’e kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa Tarihi isimli eserinin yedinci cildini yayınladı. 1852 ve 1853 yıllarında “Jakobinerklub/Jakoben Cemiyeti” adlı eserini, 1854 yılında ise “Drei Denkschriften über die Orientalische Frage/Şark Meselesi Hakkında Üç Muhtıra” adlı eserini yayınladı.
Zinkeisen, Osmanlı Tarihi’nin son cildini yayınlayamadan 5 Ocak 1863’de Berlin’de öldü.

ESERLERİ:
1- Geschichte Griechenlands vom Anfange geschichtlicher Kunde
bis auf unsere Tage, Leipzig 1832, 1840 (Başlangıç Tarihinden Bugüne Yunanistan Tarihi) Zinkeisen, bu eserinde Eskiçağ’dan başlayarak, Osmanlı hâkimiyeti dönemi ve 1835’te Kral Otto’nun tahta çıkışına kadar Yunanistan tarihini anlatır. Dört cilt olarak planladığı eserinin birinci, üçüncü ve dördüncü ciltlerini yayınlamış, ancak ikinci cildini neşredememiştir.

2- Der Jakobiner-Klub: Ein Beitrag zur Geschichte der Parteien und der politischen Sitten im Revolutions-Zeitalter, Berlin 1852-1853 (Jakobenler Kulübü: İhtilâl Çağında Siyasi Partiler ve Siyasi Gelenekler Tarihi): Zinkeisen, bu eserinde iki cilt halinde Fransız İhtilâli’nden önce 18. yüzyılın ortalarından itibaren Fransa’da oluşmaya başlayan küçük birlikleri ele alarak, Jakobenler Kulübü’nün hangi şartlar altında geliştiğini ve Fransız İhtilâli sırasında ve sonrasında nasıl bir rol oynadığını anlatır.

3- Drei Denkschriften über die orientalische Frage von Papst Leo X, König Franz I von Frankreich und Kaiser Maximilian I aus dem Jahre 1517, Gotha 1854 (Papa X. Leo, Fransa Kralı I. Fransuva ve Kayser I. Maksimilian’den Şark Meselesine Dair 1517 Tarihli Üç Muhtıra): Bu eserde, ekinde orijinal metinleri verilen üç muhtıra, Zinkeisen tarafından tercüme edilerek, yorumlanmıştır. Birincisi, Papa X. Leo’nun Türklere karşı savaşta Hristiyan hükümdarlara gönderdiği bir muhtıra olup, diğer ikisi Fransa Kralı I. Fransuva’nın ve Kayser I. Maksimilian’ın bu muhtıraya verdikleri cevaplardan oluşur. Dönemin üç devletinin ve hükümdarlarının Şark Meselesi ile ilgili politikalarını ve planlarını açığa çıkartmaktadır.

4- Geschichte des Osmanischen Reiches in Europa, Gotha 1840-1863 (Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa Tarihi): Dünyanın gördüğü iki büyük imparatorluktan biri olan Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihini yazmak için zor ve uzun soluklu çalışmalar gereklidir. Birçok farklı ülkenin kütüphane ve arşivlerinde uzun soluklu mesailer olmadan Osmanlı tarihi kaleme alınamaz. Bu yüzden bugüne kadar birçok Osmanlı tarihi yazılmasına rağmen üç kişinin çalışması klasikleşmiştir. Bunların başında da Osmanlı tarihçiliğinin bugün dahi genel şablonunu oluşturan Joseph von Hammer gelir. Hammer’i daha öncekilerden ve klasikleşen sonraki iki tarihçiden (Zinkeisen ve Jorga) ayrı tutan en önemli özelliği Osmanlı Türkçesine vâkıf olması ve bu özelliği sayesinde Osmanlı arihinin ana kaynaklarını kullanabilmesidir.
Osmanlı kaynaklarının yanında birçok Batılı kaynağı da kullanan Hammer’in kaleme aldığı Osmanlı Tarihi, Osmanlı tarihçiliğinin bugünkü iskeletini oluşturmuştur. Özel konular haricinde Hammer’in Osmanlı tarihçiliği için oluşturduğu genel tablo hâlâ kullanılmaktadır.

Osmanlı tarihi hakkında klasik hâle gelen ikinci ve en önemli çalışma ise Johann Wilhelm Zinkeisen’in bugün yayınlamaktan övünç duyduğumuz Osmanlı İmparatorluğu Tarihi’dir. Zinkeisen, Hammer’in aksine Osmanlı Türkçesini bilmiyordu. Ancak Hammer’e nazaran Batılı kaynakları ve arşivleri daha fazla ve teferruatlı olarak kullanan bir tarihçidir. 1861’e kadar getirmeyi planladığı fakat 5 Ocak 1863’teki ölümü yüzünden ancak 1812’ye kadar getirebildiği yedi ciltlik Osmanlı Tarihi birçok açıdan iddialı bir eserdir. Zinkeisen yedi ciltlik eserini 30 seneye yakın bir sürede tamamlamış, bu süre zarfında birçok Batı kütüphanesini ve arşivini inceleme imkânı bulmuştur. Zinkeisen, 1832’de basılan “Geschichte Griechenlands (Yunanistan Tarihi)” adlı çalışması ile daha 29 yaşında iken temayüz etmiş, dikkatleri çekmiş ve bu çalışması sayesinde o dönemde hazırlanmakta olan “Avrupa Devletleri Tarihi” projesine, Osmanlı tarihini kaleme almak üzere dâhil edilmiştir. Zinkeisen, Paris kütüphane ve arşivlerindeki uzun bir ön çalışmadan sonra birinci cildi kaleme almış ve bu cilt 1840’da Hamburg’da Friedrich Perthes Yayınevi tarafından yayınlanmıştır. Sonraki ciltler de 1854’ten itibaren Friedrich Andreas Perthes ismini alan aynı yayınevi tarafından Gotha’da neşredilmiştir.

Ölümünden önce hazırlayıp, önsöz yazdığı son cilt olan yedinci cilt ise ölümünden sonra 1863’te yayınlanabilmiştir. “Avrupa Devletleri Tarihi” projesi içinde Osmanlı tarihini yazmak üzere işe başlayan Zinkeisen, Batı tarihi içinde Türkler’in ancak Şark Meselesi ile anlam kazandığına inanan ve bütün ciltleri bu anlayış etrafında kaleme alan bir tarihçidir. Türk, ona göre Batı için ancak bir problem, “halledilmesi” gerekli bir meseledir.
Zinkeisen, birinci ciltte kaleme aldığı önsözde “Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’daki kısmı gerek doğası, gerekse kökeni ve genel yapısı bakımından Avrupa’daki devletler topluluğundan farklı bir dünya düzenine aittir” tespitinde bulunarak Osmanlı İmparatorluğu tarihinin Batı tarihi içindeki yerine nasıl baktığını ortaya koymuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nu Avrupa tarihi içinde yabancı bir unsur olarak görmesini ise şu şekilde ifade etmiştir: “Yeni Avrupa dünyası, genelde er veya geç bütün Avrupa halklarının yaşamına nüfûz eden ve devletlerine aynı karakteri veren iki büyük esasa dayanmaktadır: Ahlaki açıdan Hristiyanlığa ve biçimsel görünüşüyle canlandırıcı bir etkiye sahip Kavimler Göçü aracılığıyla Roma dünyasının yıkıntılarından ortaya çıkan birbirine eşit durumlara.”

Zinkeisen’e göre Osmanlı İmparatorluğu, Batı tarihi içinde bir batı imparatorluğu olarak ele alınamazdı. Osmanlı İmparatorluğu, bu gelişmeye öncelikle kökleri başka bir zamanda ve başka bir dünyada olduğu; ikinci olarak Avrupa devletlerinin arasına ancak Avrupa’daki halkların hayatı belirli bir biçim ve kendilerine özgü bir yön aldığı bir sırada katıldığı için yabancı” kaldığından bu asla mümkün değildi. Böyle düşünmesine rağmen Zinkeisen neden Osmanlı tarihini Batı tarihi içinde ele almıştı? Aslında Zinkeisen için cevap gayet basitti: Osmanlı Tarihi, Batı tarihi içinde ancak Şark Meselesi olarak yani bir problem olarak ele alındığı takdirde bir anlam ifade ediyordu. Batı ile Osmanlı’nın tarihi Zinkeisen’e göre bir mücadelenin tarihi olmuştu ve buna o genel olarak Şark Meselesi adını veriyordu.

Zinkeisen, Osmanlı tarihini, padişahların hükümdarlık dönemlerine göre değil Batı devletleriyle olan siyasî ilişkilerdeki değişimi ve dönüşümleri esas alarak büyüme, gelişme, tedrici gerileme ve nihai çöküş dönemleri şeklinde tasnif etmiştir. Siyasî, diplomatik ve askerî ilişkileri, tabii ki Batı ile olan ilişkileri, esas alarak inşa ettiği eserinde Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomik, sosyal ve kültürel yapısı ile doğu ve güney siyaseti Zinkeisen için ikinci derecede önemli konular olarak ele alınmıştır. Ekonomik, sosyal, devlet teşkilatı ve kültürel yapı ile ilgili özellikle üçüncü ciltte, daha çok Venedik balyoslarının raporlarına istinaden verdiği bilgiler ise önemlerini hâlâ korumaktadırlar. Diğer ciltlerde ise bölüm aralarında bu konulara temas edilmiştir.

Zinkeisen, Hammer’in Osmanlı Tarihi’ni aşmayı hedeflemiş ve bunda da özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa ile ilişkileri açısından büyük oranda başarılı olmuştur. Hammer’in eseri karşısında saygı ile eğilmekle birlikte beşinci ciltte kaleme aldığı önsözde de belirttiği üzere Hammer’in yeni “kapanmış mezarına bir taş atmak yerine, verdiği hizmetleri de değerlendirme özgürlüğünü” 25 yıldır Osmanlı tarihine dair kaynakları mütalaa etmesi hasebiyle kendisinde görmüştür. Hammer’in en büyük eksikliği olarak eserini daha çok Osmanlı kaynaklarına göre ve belirli bir plan olmadan kaleme almasını göstermiştir. Kendisinin ise Osmanlı kaynaklarından ziyade, Batılı kaynaklara göre eserini kaleme aldığını belirtmiştir. Osmanlı kaynaklarının taraflı ve eksik oldukları kanaatindedir. Doğu kaynaklarında ya Batı dillerindeki tercümelerini kullanmaktan veyahut da daha çok Hammer’in verdiği bilgileri nakletmekten ileri gidememiştir. Hammer’e yönelik bu eleştirilerinde kısmen haklılık payı olmasına rağmen Hammer’in de bazı önemli Batı kaynaklarını ve elçi raporlarını kullandığı da inkâr edilmemelidir.

Zinkeisen, Hammer’i Osmanlı kaynaklarını takip etmekle ve bunları aynen nakletmekle eleştirmesine rağmen kendisi de Batılı kaynakları takip ettiği ve bunları büyük oranda aynen naklettiği için Nikolea Jorga tarafından eleştirilmiştir. Jorga Osmanlı tarihini yayınlarken aldığı tenkitler üzerine eserinin üçüncü cildine yazdığı önsözde şu ifadeyi kullanmıştır: “Eserim, kimi zaman Zinkeisen’in eseri ile kıyaslanmaktadır. Seleflerimi eleştirmek beni ezelden beri utandırmıştır. Ancak bu gibi sistematik eleştiriler karşısında Zinkeisen’in – ki bir kelime Türkçe bilmezdi ve Doğu’ya her yönden hep yabancı kalmıştır – Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihini yazmadığını söyleme zorunda kalıyorum. Kaynaklarında mevcut bilgileri bir araya toplayarak, bunları kamuoyuna sunmuştur, ancak gerek kapsamı, gerekse eğilimleri açısından onlara tamamen bağlıdır. Sadece Bizans kroniklerine, Venedik raporlarına, İngiliz Roe’nin yazışmalarına, Prusya’nın elçilik yazışmalarına, vs. göre yazmaktadır. Eserinde denge yoktur ve her türlü sistem eksiktir. Organik bir bütün değildir ve Zinkeisen çok rahat olan kronolojik şemayı reddettiğinden, sadece yazdığı “tarihi” kullananlar bu eserin içinde gezinmenin ne kadar zor olduğunu anlayabilirler.”

Jorga’nın bu tenkidine rağmen şu durumu belirtmek gerekir ki metot olarak Jorga’nın eseri Zinkeisen’e göre daha sağlam olmakla birlikte tarihçiler için Zinkeisen’in eseri daha zengin ve teferruatlı bilgileri ihtiva etmektedir. Çünkü Zinkeisen, konu ile ilgili en güvenilir kaynakları kullanmaya çalışmış ve bunlardan ya metin içinde ya da dipnotlarda uzun alıntılar yapmıştır. Jorga ise kaynaklardan daha az alıntı yapmış ve konunun özünü vermeyi hedeflemiştir.

Yaklaşık 30 sene devam eden Batı kütüphane ve arşivlerindeki çalışmalar Zinkeisen’e daha önce temas edilmemiş birçok hususu bulma veya daha iyi anlama imkânı vermiştir. Zinkeisen, kendisinin de belirttiği üzere, daha önce kullanılmamış ve maalesef günümüz Türk tarihçisi için de bir kısmının bugün bile yeni olduğu kaynakları birinci cildin ortalarından itibaren kullanmaya başlamıştır. İkinci ve üçüncü ciltlerin orijinalliği sağlayan en önemli kaynaklar Venedik balyosların raporlarıdır. Bunu, diğer Batı kaynaklarıyla zenginleştirmiştir. Dördüncü ciltten itibaren ise, yine Venedik balyoslarının raporları kullanılmakla birlikte, diğer ülke elçilerinin raporları ağırlık kazanmaya başlamıştır. Örneğin dördüncü ciltte en fazla atıf yapılan kaynaklardan biri 1621-1628 yılları arasında İstanbul’daki İngiliz Elçisi Thomas Roe’nun mektuplarını ihtiva eden “Negotiations in his Embassy to the Ottoman Porte, 1621-28” adlı eserdir. Bir diğer önemli kaynağı ise Paul Ricaut’un “Histoire des trois derniers empereurs turcs, depuis 1623 jusqu’en 1679” isimli eseridir. Ancak Girit’te Venedik’in kurduğu sistemin anlatıldığı uzun bölümde en önemli kaynak doğal olarak Venedik kaynaklarıdır. Altıncı ve yedinci ciltler için özellikle Berlin Devlet Arşivi’ndeki Prusya elçilerinin yazışmaları adım adım takip edilmiştir. Ayrıca Viyana ve Paris’deki arşivlerden de istifade etmiştir.

Zinkeisen, 1840’da yayınladığı Osmanlı tarihinin birinci cildinde Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan önce Hunlar’dan başlayarak kısaca Osmanlılar’dan önceki Türk tarihi hakkında bilgi vermektedir. Bu kısa bölüm oldukça eksik ve yanlış bilgileri ihtiva eder. Daha sonra Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan 1453’te İstanbul’un fethine kadar Osmanlı tarihini ele alır. Kuruluş döneminde fazla kaynak bulamadığı için Zinkeisen’in eserinin en zayıf kısımları buralarıdır. Daha ziyade Hoca Sadeddin’in tarihinin tercümesiyle Bizans kroniklerini kullanır.
Yıldırım Bâyezid döneminden itibaren yavaş yavaş Avrupa kaynaklarını kullanmaya başlamasıyla birlikte eserde teferruatlı bilgiler verilmeye başlanır. 1854’te yayınladığı ikinci cilde İstanbul’un fetihten sonra Fatih Sultan Mehmed tarafından yeniden inşası ve iskânıyla başlayıp, Fatih’in bitip tükenmek bilmeyen fetihlerini anlatır. İkinci Bâyezid ve Yavuz Sultan dönemlerini Avrupa’yla ilişkilerin çok fazla olmaması yüzünden kısaca geçtikten sonra Kanunî döneminde Avrupa’yla ilişkileri anlatmaya başlar. Kanunî dönemini teferruatlı olarak anlattıktan sonra İkinci Selim dönemini ele alıp, 1574’te bu cildi bitirir. 1855’te yayınladığı üçüncü cildin yaklaşık üçte birinde Osmanlı devlet teşkilatını anlatır. Daha sonra 1574’te Üçüncü Murad’ın cülusundan başlayıp 1623’te Birinci Mustafa’nın tahttan indirilmesine kadar olan süredeki hadiseleri inceler. 1856’da yayınladığı dördüncü ciltte Dördüncü Murad’ın tahta çıkmasından başlayıp, 1669’da Kandiye’nin fethine kadar gelir. Bu ciltte özellikle Girit’in fethini çok teferruatlı olarak anlatır. 1857’de yayınladığı beşinci ciltte 1669-1774 yılları arasındaki hadiseleri anlatır. 1859’da yayınladığı altıncı ciltte 1774-1802 yılları arasındaki hadiseleri oldukça teferruatlı olarak incelemiştir. 1863’te yayınlanan yedinci ciltte ise önce 1790’lı yılların ortalarından başlayıp Mısır meselesini anlattıktan sonra, 1802-1812 arasındaki hadiseleri teferruatlı olarak kaleme almıştır. Altıncı ve yedinci ciltler özellikle Osmanlı diplomasi tarihi açısından muazzam ciltlerdir. Yayınladığı ciltlerin sonuna da kaleme aldığı dönemleilgili son derece önemli belgeler ve açıklamalar koymuştur.

Zinkeisen, eserinin yedinci cildine 1862 Ekim’inde yazdığı önsözde “Eserimizin kısa bir süre sonra hazır olacak sonraki ve nihaî cildi, Osmanlı İmparatorluğu’nun, Sultan Abdülaziz’in 1861’deki cülusuna kadar gelen, geniş kapsamlı kaynaklarını bu cilde aktaramadığımız zengin ve Avrupa devlet düzenini derinden etkileyen yakın tarihini içerecektir” demiştir. Ancak 5 Ocak 1863’te vefat etmesi yüzünden eserinin sekizinci cildi yayınlanmamıştır. 1861’e kadar gelecek sekizinci cildin hazırlıklarının ne aşamada kaldığını da maalesef bilemiyoruz. 1863’te yayınevinin Zinkeisen’in Osmanlı tarihinin yedi cildinin indeksini yayınlaması, sekizinci cildin malzemesinin toplandığını ancak yazılmadığı için yayına hazır olmadığını düşündürtmektedir.




TAKDİM
Prof. Dr. İlber Ortaylı

Johann Wilhelm Zinkeisen, altmış yıllık bir ömrün içine bizce Osmanlı İmparatorluğu tarihçiliğinin en önemli eserini sığdırmış bir yazardır. Doğu dillerini bilmiyor, daha ilginci Türkçeyi de. Araştırmalarında Türkçe kaynaklar, arşiv vesikaları ve vekayinâmeler yeralamaz. Hatta bu konuda sonraki tarihçilerden Romanyalı Nicolae Jorga’nın bile gerisindedir. Jorga hiç değilse birtakım vesikaları tercüme ettirmiş, tercüme edilen vekayinâmeleri harfiyen takip etmişti. Fakat Zinkeisen’i bence hepsine üstün kılan bir tarafı var. Kendi dünyasını yani Batı dünyasını bütün ikincil kaynaklardan ve de geniş ölçüde Viyana, Venedik ve diğer ülke arşivlerinden tarayarak ortaya çıkarıyor. İşte bu, 19. yüzyılın ortasında yazılan bir Osmanlı tarihine çok büyük bir değer kazandırmaktadır ve bu nedenle Zinkeisen’i şahsen bütün araştırma hayatımda kullanmışımdır. Mesela 1711 Prut Barışı hakkında ne Hammer’de ne de başka bir kaynakta yeterli belgeyi bulamazsınız. Hâlbuki Zinkeisen burada antlaşmanın bütün alt vesikalarını, mahiyetlerini “ratio-legis” dediğimiz bütün unsurların hepsini tespit etmektedir. O kadar ki Kırım Hanlığı’nın 1711 tarihli bir üniversalyasını araştırdığım zaman Zinkeisen’de daha birtakım yan belgelerin yer aldığını görmüştüm.

Görünüşte Alman bölgesinin tipik Batılı bir tarihçisidir. Önemli ikinci eserinin doğrudan doğruya modern Yunanistan tarihi ile ilgili olduğunu söylemeliyiz. Bu eser de bir an evvel Türk diline kazandırılmalıdır. Burada bence Yeditepe Yayınevi çok önemli bir hizmet yerine getiriyor.
Zinkeisen’in Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa bölgesindeki tarihi çok önem kazanır. Yazarın alanı Avrupa bölgesidir doğru. Maşrık ülkeleri ile ilgili hemen hiçbir şey söylemiyor. Çünkü oradaki vesikaları ve vekayinâmeleri bilmesi mümkün değildir. Ama Balkanlar ve Avrupa tarihinin içinde Osmanlılığı bence bugüne kadar geçilemeyecek şekilde doğru yorumlamıştır ve esaslı bilgiler vermektedir. Buradaki arşiv vesikalarının bazılarına bugün artık ulaşmamız da mümkün değildir. O bakımdan Johann Wilhelm Zinkeisen’in eseri büyük önem kazanır.

Zinkeisen, 1803’te doğmuş, çok genç yaşta doktora derecesini almış ve 1831’de üniversitede yer alamadığı için Privat-Doçent dediğimiz bir Alman akademik rütbesiyle ekmeğini kazanmak durumunda kalmıştır. Kazanmak durumunda kalmıştır diyoruz çünkü Privat-Doçente maaş verilmez. O takdirde gazetecilik yapmıştır. Eski dönemin gazetecilerini de göz önüne getiriniz. Toynbee bile gazeteciydi. Her halde bugünkülerle kıyaslanamayacak insanlar ve Zinkeisen bu arada da bu muazzam bu eseri meydana getirmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi Heerens ve Ukerts koleksiyonu yayınları arasından çıkmıştır ve 1841 tarihinde tamamlanmıştır. Bu arada geçirilen redaksiyon çalışması üzerinde şahsen fikir sahibi değilim.

Joseph von Hammer’in dehası ve geniş bilgisi Osmanlı tarih etütlerini bu dönemde kapsamaktadır. Hatta çağdaş bilimsel Bizans araştırmalarının bir anlamda öncüsü diyebileceğimiz Tirollü Fallmerayer bir Hammer hayranıdır ve Bizans tarihini kaleme alırken onun Osmanlı tarihinden etkilenmiştir. Muhtemelen Zinkeisen için çağdaşları arasında böyle bir etki yaptığını söyleyemeceğiz ama hiç şüphesiz ki daha çok uzun zaman Zinkeisen’i okumadan Osmanlı tarihini mütalaaya almak, tetkik etmek mümkün olmayacaktır. Bu nedenle Yeditepe Yayınevi’ne ve Mütercim Nilüfer Epçeli’ye teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Açıkça söylemek gerekir bizim tarihçi çevrelerimizde Alman edebiyatına, Almanca tarih kaynaklarına çok müracaat edilmiyor. Eskiden daha çok edilirdi. Bu nedenle Zinkeisen’deki bilgilerin bu tercüme ile yeni nesil tarihçilere ve öğrencilere aktarılacağına hiç şüphem yoktur. Ve bu çok büyük bir ufuk açacaktır.




TAKDİM
Prof. Dr. Halil İnalcık

Büyük Osmanlı tarihinin asıl kaynakları kuşkusuz Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, kadı sicilleri, vakıflar ve müftülük arşivleridir. Bu belge hazineleri kullanılmadan bu tarih hakkıyla yazılamaz. Ancak, Avrupa arşiv ve kütüphaneleri Osmanlı tarihi üzerinde muazzam bir malzeme yığını saklamakta ve Türk araştırıcılar ancak şimdilerde bu kaynaklara el atabilmektedirler. Avrupa arşivleri ve vekâyinâme kolleksiyonları, Avrupalı tarihçiler tarafından oldukça etraflı araştırmalara konu olmuştur. İlk araştırıcılar, XV-XVI. yüzyılda Angielello, Giovio, Sansovino gibi İtalyan tarihçilerdir. Bu bakımdan Avusturyalı tarihçi J. W. Zinkeisen, kuşkusuz başta gelir.
J. von Hammer Geschichte des Osmanischen Reiches’den (X cilt, 1827 Peşte) sonra J. W. Zinkeisen devâsâ bir Osmanlı Tarihi (VII. cilt, Geschichtle des Osmanischen Reiches in Europa, Gotha 1840-1863) yayınladı. Hammer, bir oryantalist olarak eserinde Osmanlı kaynaklarını esas tuttuğu halde Zinkeisen, Osmanlı-Avrupa ilişkilerini ana-konu yaptı. Avusturyalı tarihçi, Genel Osmanlı tarihi ilk dönem için, Bizans ve İtalya tarihlerini Hammer’i ve Hoca Sa‘deddin’in Bratutti tarafından yapılan İtalyanca çevirisini izlemiş, ancak birçok yanlışları tekrarlamıştır. Bununla beraber Hammer’e bakarak, Zinkeisen’in çok daha iyi bir tarihçi olduğuna kuşku yoktur (Hammer, Doğu kaynaklarının bir çevirmeni olmaktan ileri gidememiştir.

Avusturya ile ilişkilerde Viyana devlet arşivindeki bazı belgeleri kullandığı doğrudur). Örneğin, Zinkeisen Fâtih’in harap bir şehir olarak aldığı İstanbul’un (yeni bir Türk-İslâm şehri olarak) temellerini attığını ve iskânında büyük çaba gösterdiğini belirtmiştir. Fakat Fâtih’in bir Rum Patrik’i atamasındaki ana amacını anlayamamıştır. Yunan kaynaklarını kullanarak Patriklik hakkında naklettiği ayrıntılar (çeviri II, 10-11) değerlidir.
Hammer’den farklı olarak Zinkeisen’in eserini orjinal ve değerli kılan nokta, olaylarla çağdaş Batı kaynaklarını ayrıntılı biçimde kullanmasıdır. Zinkeisen, yayınlanmış belge kolleksiyonlarını ve çağdaş kronikleri kullanır (bu arada A. von Gevay, Urkunden und Aktenstücke zur Geschichte der Verhältnisse zwischen Österreich, Ungarn und der Pforte im XVI und XVII Jahrh., III cilt, Viyana 1838-1842; Charrière, Négociations de La France Daus le Levant, Paris 1848-1860).

Zinkeisen’in eseri, 19. yüzyıl ortalarında yazılmış olmakla beraber, geniş bir perspektif içinde kullandığı kaynaklar dolayısıyla bugün de değerini korumaktadır. Özellikle, şimdiye kadar hiçbir Türk tarihçisinin yabancı kaynakları bu ölçüde kullanmadığı göz önüne alınırsa, eserin Türkçe çevirisi tarih edebiyatımız için büyük kazançtır.
Zinkeisen’den yaklaşık yarım yüzyıl sonra N. Jorga (Iorga), Osmanlı Tarihi üzerinde yeniden 5 ciltlik bir genel tarih yayınladı: Geschichte des Osmanischen Reiches, Gotha 1908-1913. Jorga’nın tarihini ötekilerden ayrıt eden özellik, İtalyan arşivlerinde çalışarak topladığı orjinal belgeleri eserinde kullanmasıdır (bu belgeler VI. cilt halinde Bükreş’te yayımlanmıştır: Notes et Extraits pour servir à léhistoire des Croisades). Jorga’nın beş ciltlik eseri gibi Zinkeisen’i de Türkçeye kazandıran değerli tarihçi, Erhan Afyoncu ve mesai arkadaşlarını burada kutlamak bir ödevdir.




HABER

Zinkeisen "Osmanlı İmparatorluğu Tarihi" Türkçe'de



1840 ile 1863 yılları arasında yedi cilt halinde yayınladığı 7 bin sayfalık "Osmanlı İmparatorluğu Tarihi", Türkçe'ye altı senelik bir çalışmadan ve ilk cildinin yayınından tam 261 sene sonra ancak bu hafta kazandırıldı. Yeditepe Yayınları'ndan çıkan eserin 5 bin sayfa tutan Türkçe tercümesini Nilüfer Epçeli, kontrolünü Prof. Dr. Kemal Beydilli, editörlüğünü de Doç. Dr. Erhan Afyoncu yaptı.

SÖYLEŞİ

YAYINLANMASI HAYAL DENİLEN EN BÜYÜK OSMANLI TARİHİ YAYINLANDI

SORU: Altı yıl önce yine önemli bir tarihi Jorga’nın Osmanlı tarihi’nin tercümesini neşretmiştiniz. Şimdi de en büyük Osmanlı Tarihi denilen Johann Wilhelm Zinkeisen’in Osmanlı Tarihi’nin çevirisini yayınladınız. Bu bir tesadüf mü?

CEVAP: Bu bir tesadüf değil, bir tarihçinin meslektaşlarıyla birlikte yıllar önce başlayan hayalini büyük bir mücadelenin sonunda gerçekleştirmesidir. Osmanlı tarihini anlatan üç büyük eser vardır. Hammer’in eseri Osmanlı döneminde eksik de olsa çevrilmişti ve bu yüzden biliniyordu. Nicolea Jorga’nın Osmanlı Tarihi’nin ise sadece beşinci cildi çevrilip, yayınlanmıştı. Jorga’nın eserlerinin diğer dört cildi ve Zinkeisen’in yedi ciltlik devasa Osmanlı Tarihi Türkçe’ye çevrilmemişti. Öğrencilik yıllarından itibaren bunun eksikliğini hissetmiştim. Aslında birçok tarihçi de meselenin farkındaydı. Ama yapılacak iş kolay değildi.

Yıllar önce Nilüfer Epçeli gibi gözü kara ve çok becerikli bir mütercim ile Mustafa Karagüllüoğlu gibi çılgın bir yayıncı bulunca Osmanlı tarihçiliğinin eksikliklerini gidermek için yola çıktım. 2005’te Jorga’nın Osmanlı tarihini yayınladık. Bu önemli bir yayındı. Bu eseri bitirmemizin verdiği cesaretle Johann Wilhelm Zinkeisen’in devasa Osmanlı Tarihi’nin de tercümesine başladık. 6 yıllık bir çalışmanın sonunda Allah’ın izniyle bu büyük eserin Türkçe tercümesini yayınlamayı başardık.

SORU: Altı yıl bir eserin tercümesi için çok uzun bir süre değil mi?

CEVAP: Oldukça uzun bir süre. Ancak böyle bir eserin neşrini daha kısa bir sürede bitirmek kolay değil. Zinkeisen’in yaklaşık 7000 sayfalık Osmanlı tarihiyle ilgili son derece önemli bu eseri hem gotik Almanca olduğu, hem de Almanca’nın dışında Yunanca, İtalyanca, Latince, İngilizce, İspanyolca ve Fransızca geniş alıntıları ihtiva ettiği için çevirisi ve çevirinin yayına hazırlanması yıllar aldı.

Zaten Zinkeisen’in eseri böyle uzun ve meşakkatli bir çalışma istediği için şimdiye kadar çevrilmemişti. Hiçbir yayınevi böyle uzun sürecek yatırıma kolay kolay girmez. Ancak Türk Tarih Kurumu, Kültür Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı gibi devlet kurumları yapabilirdi. Devlet kurumları da maalesef bir iki defa teşebbüs ettilerse de gerçekleştiremediler.

SORU: Böyle önemli eserleri devlet kurumları Türkçe’ye kazandırmak için niçin uğraşmıyorlar?

CEVAP: Türk Tarih Kurumu, Kültür Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı, birçok eseri Türkçe’ye kazandırdılar. Fakat maalesef son yıllarda bu işlevlerini oldukça kaybettiler. Türkiye gibi kültürel alanda gelişimi süren bir ülkede devlet kurumlarının hâlâ bayrağı taşıyor olmaları lazım. Türk Tarih Kurumu’nun 500 trilyon civarındaki parasıyla 10-15 yıl içerisinde Türk tarihinin bütün meseleleri halledilir ve Türk tarihçiliği 50 yıl ileri gider. Ama bazen yöneticileri bu konuya gereken önemi vermiyorlar, önem veren yöneticilere sahip oldukları zaman ise mevzuatlarından dolayı büyük projelere giremiyorlar. Bu durumun mutlaka halledilmesi lazım.

SORU: Zinkeisen’in eseri yayına nasıl hazırlandı?

CEVAP: Eserin yayına hazırlanma süreci tamamen benim kontrolüm altında aşama aşama gerçekleşti. Çalışkanlığına herkesin şapka çıkardığı mütercimimiz Nilüfer Epçeli yaklaşık üç yılda eserin ana metniyle İngilizce dipnotların tercümesini bitirdi. Sıra gerek metinde gerekse dipnotlarda eserin önemli bir bölümünü oluşturan Yunanca, Fransızca, Latince, İtalyanca ve İspanyolca kısımları çevirmeye gelmişti. Prof. Dr. Erendiz Özbayoğlu oldukça fazla olan Latince ve İtalyanca kısımları, kıymetli meslektaşlarım Doç. Dr. Mustafa Daş yine fazla bir yer tutan Fransızca kısımları, Doç. Dr. Levent Kayapınar Yunanca kısımları, Doç. Dr. Özlem Kumrular da İspanyolca kısımları çevirdiler.

Tercüme bittikten sonra değerli hocamız Prof. Dr. Kemal Beydilli çevirinin tamamını okuyup, aslıyla karşılaştırdı. Aylarca uğraşarak, yanlış veya eksik çevrilmiş yerleri tek tek düzeltti.

Eserin tercümesi ve kontrolleri bittikten sonra iki değerli meslektaşım Ahmet Önal ve Uğur Demir’in yardımlarıyla tercüme metin tekrar tekrar okunarak gerekli düzeltmeler yapıldı. Zinkeisen’in eserinde birçok isim ve terim Almanca’da kullanılan şekillere çevrildiği için oldukça uğraşmak gerekti. Yer isimleriyle, şahıs isimlerini ve terimleri elimizden geldiği ölçüde Türkçe’deki kullanımlarına uygun hâle getirdik.

2010 yılına gelindiğinde dizin yapılmaya başlandı. İrfan Güngörür, Fatih Gürcan, Veysel Göğer, Uğur Demir ve Ahmet Önal’ın gayretleriyle yaklaşık bir yıl süren bir uğraştan sonra dizin bitirildi. Dizini hazırlarken metinlerde kontrol sırasında atladığımız birçok isim ve terimi de düzeltme fırsatı bulduk.

SORU: Zinkeisen’in Osmanlı tarihinin önemi nedir?

CEVAP: Bu eser Zinkeisen tarafından Avrupa arşivleri didik didik edilerek 20 yıldan fazla bir sürede kaleme alınmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun özellikle Avrupa ilişkileri açısından en önemli eserdir. Zaten Osmanlı tarihinin en büyük kısmının Avrupa ile ilişkilerden ibaret olduğu dikkate alınırsa en önemli Osmanlı tarihlerinden biri olduğu rahatça anlaşılır.

Johann Wilhelm Zinkeisen eserini hazırlarken Türk tarihçilerinin haberdar olmadığı ve bugünkü şartlarda bile ulaşmalarının çok zor olduğu kaynakları kullanmıştır. Zinkeisen, Batılı kaynakları ve arşivleri Hammer’den daha fazla ve teferruatlı olarak kullanan bir tarihçidir. Bu açıdan eseri son derece önemlidir.
Osmanlı tarihiyle ilgili profesyonel tarihçilerin bile şimdiye kadar duymadığı birçok teferruatı ihtiva eden bir eserdir. Bu eser Türk tarihçilerinin vazgeçemeyeceği bir el kitabı olacaktır.

SORU: Eserin içinden bilmediğimiz bilgilerle ilgili örnekler verebilir misiniz?

CEVAP: Eserde Osmanlılar’a karşı Avrupa’da kurulmaya çalışan ittifaklar, antlaşmaların perde arkaları, elçilerin İstanbul’daki faaliyetleri, Avrupalı hükümdarların şark siyasetleri, Osmanlı devlet teşkilatı, savaşların gidişatı, Osmanlı fetihleri gibi konular hakkında inanılmaz teferruatlı bilgiler verir.

Cizvitler’in İstanbul’daki faaliyetleri, Avrupalılar’ın Kudüs’teki kutsal yerleriyle ilgili çalışmaları, Avrupalı hükümdarların ve elçilerin Osmanlı yönetimi karşısındaki acziyetleri, Osmanlı hakimiyetindeki idarecilerin Avrupalı devletler nezdindeki faaliyetleriyle ilgili çoğumuzun duymadığı bilgileri zikreder.

Napolyon’un Osmanlı hizmetine girip, Türk ordusunda çalışmak istediği yıllardan beri söylenir. Ancak bu konuda somut bir bilgiyi gören pek yoktur. Zinkeisen, eserinde Napolyon’un 1795’te Türkiye’ye gelme isteğiyle ilgili belgeleri yayınlamıştır.
Zinkeisen, Osmanlılar’ın Protestanlıkla ilgili gelişmeleri takipleri ve Osmanlı devlet adamlarıyla ilgili bilmediğimiz şöyle bir örnek verir.

Kanunî’nin veziriazamı Makbul İbrahim Paşa’nın 1533’de Avusturya elçilerine karşı sarfettiği şu sözler, hem Osmanlı yönetiminin Luther ve taraftarlarını nasıl yakından takip ettiğini, hem de Osmanlı’nın kendisine ne kadar güvendiğini gösterir:
“Kayserin kendi ülkesinde bile gücü ve itibarı yok. Bir konsil toplamayı bile başardı mı? Ben, Hristiyan hükümdarları toplantı yapmaya pekâlâ zorlarım. İstersem, onu hemen şimdi yaparım. Hristiyanlar, gut hastalığı, baş ağrısı ve başka nedenler bulup gelmemek için mazeret de gösteremezler. Bir tarafa Luther’i ve diğer tarafa papayı oturtarak, her ikisinin de bu konsili yapmasını sağlarım”.

SORU: Jorga ve Zinkeisen’in eserlerini yayınlayarak önemli bir iş başardınız. Bundan sonra da yeni projeleriniz var mı?

CEVAP: Osmanlı tarihinin en önemli kaynaklarından olan Venedik elçilerinin raporlarını çevirtmeye başladık. Bunlar, 2011 yılı sonlarından itibaren yayınlanmaya başlayacak. Balyos raporlarının ardından Kenneth Setton’ın Vatikan ve İtalyan arşivlerine dayanan dört ciltlik büyük araştırma mahsulü devasa ve son derece önemli eserini yayınlamayı planlıyoruz. “The Papacy and the Levant, 1204-1571”, 2012 sonlarında veya 2013 başlarında yayınlanacak.

Zinkeisen’in eserini hazırlamanın verdiği yorgunluğu üzerimizden atabilirsek daha sonraki yıllarda Hammer’in eksik çevrilmiş Osmanlı Tarihi’ni yeniden ve tam olarak yayınlamaya niyetliyiz.




HABER

‘Muhteşem Osmanlı’ Türkçede
Zaman 20 Kasım 2012

Batı kütüphane ve arşivlerinde 20 yıl süren çalışmalar sonucunda ortaya çıkan Johann Wilhelm Zinkeisen’in, “Osmanlı İmparatorluğu Tarihi” ilk defa Türkçe ve koleksiyoner baskı olarak yayımlanıyor.

Editörlüğünü Erhan Afyoncu’nun yaptığı eser, Prof. Dr. Halil İnalcık ve Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın sunumlarıyla hazırlandı. Koçak Yayıncılık tarafından koleksiyonerler için özel olarak hazırlanan eser, prestij baskı ve dev boyutlarla ilk kez satışa sunuldu. Johann Wilhelm Zinkeisen’in kaleme aldığı Muhteşem Osmanlı-Osmanlı İmparatorluğu adlı eser, Osmanlı hakkında şimdiye kadar hazırlanmış en detaylı kaynaklardan biri olarak nitelendiriliyor. 7 ciltten oluşan bu koleksiyon İspanyolca, Yunanca, İngilizce, Latince ve Fransızcadan çeviriler yapılarak 6 yılda tamamlandı. 5022 sayfadan oluşan “Muhteşem Osmanlı-Osmanlı İmparatorluğu”, altın varaklı, deri ciltli ve özel bir basımla okura sunuldu.








Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz
"
İyi ki, biyografi.net var!" 



biyografi.net
    İngilizce Biyografi
   English Biography

    ünlü kadınlar

   Nasreddin Hoca
  ben de biyografi.net'teyim
  fıkralardan seçmeler



   Makaleler
   Trabzon'un Kültürel Yüzü
   Lozan Delegeleri
   İdlib şehitleri
   BULGARİSTAN TÜRK YAZARLARININ BULGARCA ESERLERİ
   Afrika Kitaplığı
   Rusya'daki en etkili 100 Müslüman listesi
   Teröre karşı 1071 akademisyen
   Irak’ta Türkmen Partiler
   Millî Birlik Komitesi Üyeleri
   KKTC Başbakanları

  Biyografik Takvim
ocak şubat mart
nisan mayıs haziran
temmuz ağustos eylül
ekim kasım aralık

    Tanıtım

    Tanıtım


   İletişim
BİYOGRAFİ NET YAYINCILIK
Tel: 0542 235 72 49



[email protected]

Etimesgut Vergi Dairesi
11512253662
Tasarım: Nihat Çeliker www.webofisi.com  

 

Ana Sayfa İletişim Künye Bu Sayfayı Yazdır Sık Kullanılanlara Ekle E-ticaret
Powered By Webofisi.com