|
|
|
Murat Günel
akademisyen, doktor
1967 yılında Ankara'da doğdu. Annesi ev hanımı, babası emekli mali müşavir. Kadıköy Anadolu Lisesi ve İstanbul Çapa Tıp Fakültesi'ni bitirdi. 1991'de Amerika'ya gitti. Moleküler genetik, beyin kanamaları ve damar tıkanıkları konusunda yüksek ihtisas yaptı. Amerikan Sağlık Bakanlığı'ndan (NIH) büyük araştırma ödülünü kazandı.
Beyin kanamalarına neden olan genleri bulmak için modern bir araştırma merkezi kurdu. Yale Üniversitesi'nde "Nörovasküler Cerrahi ve Yoğun Bakım" Bilim Dalı Başkanı. Türk-Amerikan Tıp Birliği Başkanlığı'nı da yürütüyor.
HAKKINDA YAZILANLAR
* Genellikle Klasik Türk ve Batı Müziği dinliyor.
* Çocukken, annesinin bir gün evdeki kitapları saklayacağı kadar okuma meraklısıydı. En çok da “Tutunamayanlar”ın yazarı Oğuz Atay ve Tolstoy.
* Onu ilk keşfeden matematik hocası Öcal Toktaş oldu.
* Boğaziçi-Bilgisayar’a girmek isterken sınava üç gün kala fikri birden değişti ve Tıp Fakültesi’ni kazandı.
* Beyin cerrahisini seçmesinin en önemli nedeni “kendi sınırlarını zorlama” zevkiydi.
* ABD’ye ilk kez öğrenci rotasyonuyla 1989’da gitti. Rotasyon süresi üç aydı, ama ona “Biraz daha kal” dediler.
* 1991’de 160 adayın arasından Yale’de beyin cerrahisi asistanı seçildi.
* Yine sınırlarını zorlama zevki yüzünden sadece ameliyatlara girmek yerine 1994’te anevrizma genleri üzerinde de çalışmaya başladı.
* 1998’de nöroşirürji öğretim üyesi oldu ve Yale’de kendi laboratuvarını kurdu.
* 34 yaşında Beyin Cerrahisi Damar Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı oldu.
* Son okuduğu kitaplardan biri Franz Babinger'in "Fatih Sultan Mehmet ve Zamanı" adlı kitabı.
* 2008’de iki anevrizma geni keşfetti ve genetik bilimi çevrelerinde “Dâhi Türk” olarak anılmaya başladı. Prof. Günel dün yayımlanan çalışmasıyla keşfettiği gen sayısını 5’e çıkardı.
ENGLISH CV
Murat Gunel, MD, FACS
Yale University School of Medicine
Departments of Neurosurgery and Neurobiology
Anlyan Center for Human Genetics and Genomics
333 Cedar Street, TMP4
New Haven, CT 06510
Phone: (203) 737-2096
E-mail: [email protected]
Current Title
Professor of Neurosurgery and Neurobiology
Chief, Section of Neurovascular Surgery
Co-Director, Yale Program on Neurogenetics
Education
1984-1991
Istanbul School of Medicine, Istanbul, Turkey
Doctor of Medicine (MD), 1991
Board Certification
American Board of Neurological Surgery, May 2002
Licensure
Connecticut - 036590
Career/Academic Appointments
7/2008- present Professor of Neurosurgery
Yale University School of Medicine
1/2007- present Co-Director
Yale Program on Neurogenetics
7/2005- present
Associate Professor of Neurobiology
Yale University School of Medicine
1/2001- present
Chief, Section of Neurovascular Surgery and
Neurovascular and Neuroscience Intensive Care
Yale University School of Medicine
Department of Neurosurgery
7/2003- 6/2008
Associate Professor of Neurosurgery
Yale University School of Medicine
1/2001- 1/2003
Medical Director, Neurovascular and Neuroscience
Intensive Care Unit, Yale-New Haven Hospital
7/1999-12/2000
Associate Director
Yale Neurovascular Program
7/1999-12/2000
Associate Medical Director
Neurovascular and Neuroscience Intensive Care Unit
Yale- New Haven Hospital
2/1998-6/1999
Acting Chief and Attending Neurosurgery
West Haven Veterans Administration Hospital
2/1998-6/2003
Assistant Professor of Neurosurgery
Yale University School of Medicine
Yale- New Haven Hospital
West Haven Veterans Administration Hospital
Attending Neurosurgery
1997-1998 Chief Resident, Yale University School of Medicine, Department of Neurosurgery/ Yale-New Haven Hospital
1992-1997 Resident, Yale University School of Medicine, Department of Neurosurgery/Yale-New Haven Hospital
1991-1992 Intern, Yale University School of Medicine, Department of General Surgery/Yale-New Haven Hospital
Administrative Positions
2001- present Chief, Section of Neurovascular Surgery
2007 -present Co-director, Program on Neurogenetics, Yale Univ. School of Medicine, New Haven, CT
Honors and Awards
2002 Outstanding Poster Award in Basic Science, 5th Annual Meeting of the AANS/CNS Section of Cerebrovascular Surgery
2001 Outstanding Poster Award in Basic Science, 4th Annual Meeting of the AANS/CNS Section of Cerebrovascular Surgery
1999 American Epilepsy Society, Young Investigator Award
1998-1999 National Pfizer Scholar Award for New Faculty
1996 Ohse Research Award-Yale University
1994-1996 American College of Surgeons Scholarship
1992 Ira Goldenberg Junior Surgical Housestaff Award, Yale University
1991 2nd Prize, National Medical Board Examinations (out of app. 5,000 examinees), Turkey
SÖYLEŞİ
Prof. Dr. Murat Günel ile söyleşi
Akşam 26 Ocak 2013
Türkan YILMAZER
Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi Damar Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı ve Beyin Genetiği Programı Direktörü Prof. Dr. Murat Günel ile ekibi anevrizma geçirme riskini artıran üç yeni gen keşfetti... Prof. Günel, dünyanın en saygın bilim dergilerinden Nature Genetics’in internet sitesinde dün TSİ 20.00’de yayımlanana kadar ambargolu olan bu güzel haberi Türkiye’yle de paylaşmak için Milliyet’e konuştu...
Bir: Şu dünyada kaç kişiye bu sorunun sorulması nasip oluyordur? İki: Bu soruyu Türkiye’den kaç bilim adamına sorabiliyoruzdur?
Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisi Damar Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı ve Beyin Genetiği Programı Direktörü Prof. Dr. Murat Günel, hakkında “Dâhi Türk” denmesine neden olan ilk keşfi yayımlandığında tarih Kasım 2008’di. Prof. Günel ve ekibi yaklaşık 17 ay sonra yine yeni bir keşifle karşımızdalar. Bilim dünyasının en yüksekteki çıtalarından biri olan Nature Genetics dergisi dün Türkiye saatiyle 20.00’de bu son keşfi kendi internet sitesinden duyurdu. Haliyle demin yukarıda sözünü ettiğimiz o soru da kendiliğinden şöyle geldi:
Bu kez neyi keşfettiniz?
Beyin kanamalarına yol açan anevrizmalar tıpkı kalp krizi, yüksek tansiyon, şeker hastalığı gibi ya genetiktir ya da çevresel risk faktörlerinden kaynaklanır. Genetik sebepler ise ayrıca kendi içlerinde karmaşıktır. Çünkü insanın genetik yapısında, yani genomda 3 milyar harf var (T, G, A, C) ve bu harflerin yüzde 99.99’u hepimizde aynı. Yani aramızdaki farklılıklar bin harften birinin değişik olması. Ancak o harflerdeki değişiklikler bizim genetik yapımızı belirliyor. Yani kişiliğimizi, gözümüzün, saçımızın rengini ve tabii aynı zamanda da hastalıklara eğilimlerimizi belirliyor. Dolayısıyla herhangi bir hastalığın riskini açıklamak için bu harf değişikliklerinin anlaşılması lazım. Bizim de çalışmalarımız son 15 senedir, anevrizma riskini belirleyen ve toplumda sık görülen genetik varyantlar (değişiklikler) üzerine yoğunlaştı. Bu varyantları bulabilmek için binlerce hasta ve sağlıklı kontrol örneklerinde değişken yüz binlerce noktaya, harfe bakıp, bu noktalardaki harflerin görülme sıklıklarını hasta ve kontroller arasında karşılaştırdık.
Ve ne bulmuş oldunuz?
Aralık 2008’de yayımlanan ilk çalışmamızda iki gende bu sık görülen varyantların tüm toplumlarda anevrizma riskini artırdığını gösterdik. Şimdiki çalışmamız da onun devamı, ama çok daha kapsamlısı. İlk çalışmada 300 bin noktaya bakmıştık, şimdi yaklaşık 900 bin değişken bölgeye baktık ve sonunda anevrizma riskini artıran üç yeni gen daha keşfettik. Böylece keşfettiğimiz gen sayısı beşe çıkmış oldu.
Peki bu beş genin keşfi “Ayşe Teyze”nin hayatında neyi değiştirecek?
Bu keşif, eğer Ayşe Teyze’nin bir beyin anevrizması varsa bu anevrizmanın patlayıp, beyin kanamasına yol açmadan önce erken tanı konulmasını sağlayacak. Yani hayatını kurtaracak. Çünkü eğer anevrizma patlarsa hastaların anında yüzde 30-40’ını öldürüp, sağ kalanların yarısını da sakat bırakıyor. Dünyada anevrizmaya bağlı beyin kanamasından ölenlerin sayısı ise yılda yarım milyondan fazla.
İyi ama sizin keşfettiğiniz o beş genin kendisinde olup olmadığını Ayşe Teyze nereden bilecek?
Örneğin bilgisayarlı tomografiyle kişiye anevrizma teşhisi konulabilir, ama toplumdaki herkesi de “Anevrizması var mı?” diye tek tek tomografiyle inceleyemeyiz.
Öyleyse?
Öyleyse hangi kişilerin yüksek risk taşıdığını önceden belirlemekte fayda var, ama bu da ancak bir testle yapılabilir. İşte bizim keşfimiz bu testin ilk adımını atıyor. Bu beş gen bizlere nasıl bir anevrizma testi geliştirilmesi gerektiğinin kapısını aralıyor. Çünkü bu beş gene baktığınızda eğer beşi de yüksek riskli varyant taşıyorsa o kişide anevrizma riski diğer insanlara göre dört ila yedi kat daha fazla demektir. Bu bilgiye basit bir test sayesinde önceden sahip olmak ise o hastadaki riski azaltmak adına çok değerlidir.
Diyelim ki sizin bu keşifleriniz sonucunda böyle bir test geliştirilebildi ve Ayşe Teyze’de anevrizma riskinin yüksek olduğu daha anevrizma olmadan ortaya çıktı. Peki ama beyin damarındaki bu baloncuk pat diye oluşan bir şey değil mi; bunu önceden bilmek ne işe yarayacak?
Birincisi bu buluşlar yeni tedaviler ve cerrahi yöntemleri geliştirebilmek için gerekli ilk adımlardır. Ayrıca eğer erken teşhis konabilirse kişilerin kendilerinin de alabilecekleri önlemler var. Örneğin yüksek tansiyon ve sigara, bilinen risk faktörleridir. Anevrizma riski olan biri eğer bunu bilirse yüksek tansiyondan korunup sigarayı bırakabilir. Çünkü aksi halde o baloncuğun sizin dediğiniz gibi pat diye şişme yüzdesinin kendisinde çok fazla olduğunu biliyor olacaktır.
Peki bu beş geni bilmek bütün problemi çözmeye, insanlığı bu anevrizma kâbusundan kurtarmaya yetiyor mu?
Tabii daha yapılacak çok şey var, çünkü genetik riskin hâlâ daha yüzde 90’dan fazlasını anlayamıyoruz. Ama bu beş gen sayesinde hiç değilse toplumda sık görülen varyantların birçoğunu bulduk. Şimdi amaç nadir görülen genlere yoğunlaşmak.
Acaba siz Yale’deki laboratuvarınızda çalıştığınız müddetçe biz şunu mu duyuyor olacağız: “Murat Günel bu yıl iki anevrizma geni daha keşfetti...” Sanki bu haber tekrarlandıkça kulağa da kolay bir şey gibi geliyor.
Bu iş tabii ki kolay değil. Kaldı ki dünyada pek çok merkezin yapabileceği bir iş de değil. Genetik teknolojisi çok hızla ilerliyor ve bu iş için hep en son teknoloji gerekli. Binlerce hasta ve genetik materyal, yani DNA gerekli. Ve tabii ki fonlar gerekli. Örneğin bizim 2008’dekiyle beraber bu iki yayınımızın maliyeti beş milyon doların üzerinde. Yeni gen keşfetmeye gelince... Umarım dediğiniz gibi her sene devam edip günlerden bir gün “Anevrizmaların genetik riskinin yüzde 90’ını açıklıyoruz” diyebiliriz. Ama bunu diyebilmemiz için önce yeni teknolojilerin keşfedilmesi lazım. Şu an genomdaki bir milyon değişken bölgeyi okuyabiliyorken bir sonraki aşamada üç milyar harfin hepsini okuyup, milyonda bir bile gözüken değişiklikleri, varyantları bulup hastalık risklerini açıklayabiliyor olmamız lazım.
Sizce o teknolojinin gelişmesini çok bekler miyiz?
Şöyle söyleyeyim; ilk 2001 yılında insan genomunun üç milyar harfi okunduğunda bu beş yılın üzerinde sürmüş ve maliyeti bir milyar doları bulmuştu. Şu anda bu iş bir ayda bitip, sadece 50 bin dolar tutuyor. Doğrusu bu hız hem anevrizmaların, hem de Türkiye’de sık görülen ve genelde akraba evliliklerine bağlı ortaya çıkan genetik hastalıklarının nedenlerinin belirlenmesinde gerçekten ümit verici.
Türkiye’ye her gelişinizde Ankara’ya da bir şeyler önerdiğinizi biliyoruz, ama Türkiye için tam olarak ne yapmak istiyorsunuz?
Türkiye gibi akraba evliliklerinin sık olduğu ülkelerde resesif hastalıklar ve bu hastalıklar yüzünden özürlü doğan çocuklar çok daha yaygın. Sağlık Bakanlığı ile ortak yapmak istediğimiz çalışmanın ilk aşaması bu sorunun boyutunu ve bölgelere göre dağılımını belirlemek. İkinci aşamada ise Türkiye’de özürlülüğe yol açan genleri bulmak. Eğer bu genler ortaya çıkarılabilirse 1- Daha bilinçli evlilikler yapılabilir; 2-Doğum öncesi tanı konulabilir; 3- Uzun vadede yeni tedaviler geliştirilebilir.
Peki bu dediğinizi yapabilmeniz için neye ihtiyacınız var?
Tabii ki bunları hayata geçirebilmek çok kolay değil, büyük bir organizasyon ve belli miktarlarda fonlar gerekiyor. Nitekim bu çalışmaları 2009 yılı başından beri başlatmak istediğim halde büyük çapta, örneğin anevrizma genleri için tüm dünya çapında yaptığım şekilde, başlatamadım. Türkiye’deki tek tek üniversitelerle çok güzel çalışmalarımız var ama bunu daha organize edip, soruna daha sistematik şekilde yaklaşmalıyız. Nedense bu, Türkiye’de çok kolay değil.
2008’deki keşif mi daha önemli bu kez olan mı?
İkisi de önemli ve birbirini tamamlayıcı. Yani ikisi de benim canım.
Nasıl “canım”? Çocuklarınız falan gibi mi o genler sizin için?
O kadar emek gerektiriyorlar.
Yani ne kadar?
Bu çalışmalar için ilk örnekleri 1994’te toplamaya başladık. 10 ülkeden 32 merkez ve 69 araştırmacı birlikte çalıştık. Japonya ve Avrupa'dan 5 bin 891 anevrizma hastası ile 14 bin 181 sağlıklı insanın kontrol örneklerini analiz ettik. O örnekleri toplayabilmek için iki kez dünyayı dolaştım. Toplam 1 milyon 200 bin değişken bölgeye baktık. Bunları yapabilmek için milyonlarca dolarlık bütçeler bulmaya çalıştık.
Bir de üstelik kim bilir bu 15 yıl boyunca günde kaç saat, nasıl bir tempoyla çalışmışsınızdır?
Onu demesi zor, çünkü Prof. Engin Bermek hocamızın dediği gibi bilim bir yaşam şekli, saatle sınırlı değil.
O zaman nelerden feragat ederek diye soralım?
Feragat da yok, tam tersine bu bence büyük bir ayrıcalık. Keşke bu bu bilim insanı olabilme seçimini Türkiye’deki tüm çocuklara sunabilsek.
Tabii her şey insanlık için, ama bu arada bir de rekabet var değil mi?
Tabii, çünkü aynı anda aynı mesele üzerine çalışan başka bilim ekipleri de oluyor. Zaten “genetik araştırma” demek “büyük rekabet” demek, çünkü bu alanda ikinci gelenlere hiçbir ödül yok. Örneğin anevrizma genetiği için bizimle rekabette olan ve bizden daha çok fonlara sahip gruplar vardı, ama alnımızın akıyla ilk biz bulduk.
Peki ödül ne?
Bilim tarihinin küçük bir parçası olmak ve bu felaket hastalıktan mustarip insanlara yardım edebilmek. Bilimdeki bazı buluşlar küçük ilerlemeler sağlıyor, ama bazı buluşlar yeni dosyalar açabiliyor. Genetikteki sonuçlar da genelde çığır açacak şekilde oluyor.
Geçen seferki buluşunuzu sizinle konuşurken “O gen hep oradaydı, ama bunu ilk gören ben oldum. 6 milyar insan içinde o güzelliği ilk ben keşfettim. Çünkü gerçekten de aslında evrende her şey gözümüzün önünde duruyor ama biz onları görmüyoruz. Gördüğünüz zaman da tarifi zor bir haz duyuyorsunuz. Sanki o an yıldızların içinde seyahat ediyormuşsunuz gibi oluyor. Müthiş bir his. İnşallah bir daha yaşayacağız” demiştiniz. Bu kez de elinize raporlar geldiğinde hissettiğiniz bu mu oldu?
O heyecan her zaman oluyor. İlk önce insan inanamıyor. Defalarca kontrol ediyor, sonunda “Doğru” deyip uzun ve derin bir nefes alıyor.
Sonra?
Sonra da tabii ilk olabilmek için yarış başlıyor. Nature Genetics dergisine çalışmamızı 10 Aralık’ta gönderdik. Dergi 4 Nisan’da yayımlamaya karar verene kadar hep başka ekiplerin aynı keşfi yapma olasılığını ve stresini yaşıyorsunuz.
Nature Genetics dergisinde çıkmak ne kadar önemli?
Bilimsel dergilerin kendi içlerinde sıralamaları var. Bu sıralama “etki” faktörü denilen bir değerle bildiriliyor. Bu da o dergide çıkan yayınların etkilerine göre belirleniyor. Bu sıralamada Nature Genetics dünyada genetik araştırmalar için en iyi bilimsel yayındır.
Bir anlamda bilimsel rüştünü ispatlama yeri gibi mi?
Aynen öyle.
ABD saatiyle pazar günü (dün) tam 13’te yayımlandı buluşunuz; saati neden önemli?
Çünkü o saate kadar ambargolu. Eğer o saate kadar bir gazetede veya bir başka bir yerde haberi çıkarsa dergi yayımlamayı kabul etmiyor. Önce internet sitesine (nature.com) koyuyor, bir ay sonra da dergide yayımlıyor.
HABER
Türk doktordan büyük buluş
ABD'nin Yale Üniversitesi Beyin Damar Hastalıkları Cerrahisi Bilim Dalı Başkanı ve Beyin Genetiği Programı Direktörü Prof. Dr. Murat Günel, beynin düşünce ve üreticilikten sorumlu serebral korteks bölümünün boyutunun tek bir gen tarafından belirlendiğini keşfetti. Günel ve ekibi bir Türk ve iki Pakistanlı ailenin mikrosefali (Baş ve beyin boyutlarının standartlardan küçük olması) hastası çocukları inceledi.
TEDAVİ İÇİN DEV ADIM
Sonuçta çocuklardaki hastalığın "NDE1" adlı genin mutasyona uğramasından kaynaklandığı belirlendi. Mikrosefali hastalığının teşhis ve tedavisinde büyük katkı sağlaması beklenen araştırmanın sonuçlarını değerlendiren Günel, "Bu buluş, tek bir genin bile serebral korteks üzerinde ne kadar etkili olduğunu ortaya çıkardı. NDE1 geni beyin gelişimi için hayati öneme sahip. Artık beynin mucizelerinin sırrını çözmeye bir adım daha yaklaştık" diye konuştu.
BEYİN CERRAHİSİNİN YENİ DAHİSİ
PROF Dr. Murat Günel, ABD hükümetinden aldığı 2 milyon dolarlık araştırma bursuyla anevrizma hastalığına (Damarların kalıcı olarak genişlemesi) yol açan geni keşfetti. İ.Ü. Çapa Tıp Fakültesi mezunu olan 44 yaşındaki doktor, "Beyin cerrahisinin yeni dahisi" olarak görülüyor. Türk Amerikan Tıp Birliği Başkanlığı'nı yapan Günel'in, geçen yıl beyin gelişim bozukluğuna yol açan geni keşfetmesi yılın en önemli 10 bilimsel keşfi arasında gösterilmişti.
MİKROSEFALİ NEDİR?
Küçük kafa anlamına gelen Mikrosefali beynin gelişim kusurlarına bağlı olarak baş çevresinin cinsiyet ve yaşa göre belirlenmiş standart ölçümlerden küçük olmasıdır. Tam nedeni kesin olarak bilinmiyor.
Sabah 30.04.2011
HABER
Türk bilimadamından müthiş keşif!
Türk bilimadamından beyin tümörüyle ilgili büyük keşif!
Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görevli Prof. Dr. Murat Günel ve ekibi, en yaygın beyin tümörünün genetik haritasını çözdü. Günel, meninjiyoma tümörü diye adlandırılan bu yaygın görülen beyin tümörünün, sadece beş gendeki anormalliklerle açıklanabileceğini ortaya koydu. Bu beyin tümörlerinde ameliyatsız seçenek anlamına geliyor.
Science dergisinde yayınlanan araştırma, tümörlerin genomik profillerini ve beyindeki yerini keşfederek, meninjiyoma tümörleri için ilk defa, ameliyat dışında, kişiye özel tedavi seçeneğinin mümkün olduğunu gösterdi. Meninjiyoma tümörleri günümüzde yalnızca ameliyatla kontrol edilebiliyor. Araştırma, Gregory M. Kiez ve Mehmet Kutman Vakfı tarafından finanse edildi.
ABD'de yüzbinlerce hastayı etkileyen meninjiyoma tümörü, genelde iyi huylu olmasına rağmen, %10 oranında kötü huylu tümöre dönüşebiliyor. Kanserli olmayan tümörlerin dahi, beyin hücrelerini etkiledikleri ve nörolojik fonksiyonları bozdukları zaman ameliyat edilmeleri gerekiyor. Araştırmayı yürüten Prof. Dr. Murat Günel ve Yale Üniversitesi ekibi, 300 meninjiyoma tümörü üzerinde genomik analizler yaptı. Analizler sonucunda 4 yeni şüpheli gen bulan ekip, tümörün kökleri ve tedavisine dair ipuçlarını da bu genler hakkındaki bilgilerle ortaya çıkardı. Tümörlerin, beynin farklı bölgelerinde bulunan bu genlerle birlikte mutasyon geçirdiği keşfedilirken, ne kadar kötü huylu olabileceğinin de bu sayede belirleneceği ortaya kondu. Araştırmayı yürüten Nörobiyoloji ve genetik profesörü Murat Günel, "Tümör mutasyonu hakkındaki bilgiyi, tümörün büyüdüğü yer bilgisiyle birleştirmek, klinik olarak çok anlamlı ve kişiye özel tedavinin yolunu açıyor. Bu araştırma ileride kötü huylu tümörlerin tedavisinde de kullanılabilecek bir bakış açısı geliştirdi" dedi.
HABER
Dünyanın tanıdığı Türk doktorlar
ntv 14 Mart 2014
Türk doktorlar tıp dünyasına damgasını vurdu. Türk doktorları, başarılı çalışmaları ve kazandıkları prestijli ödüllerle Türkiye’nin ismini üst sıralara taşıdı.
Tıp dünyasına kazandırdıkları buluşlarla Türk doktorlar Türkiye'nin gururu oldu. Yaptıkları zorlu ameliyatlar, aldıkları prestijli ödüller, yayınladıkları makalelerle Türkiye'nin ismini üst sıralara taşıdı. Yüz nakli, kanser, beyin cerrahi, kalp ve damar hastalıkları alanında bir çok ilki gerçekleştirdi. Prof. Dr. Gazi Yaşargil 'Yüzyılın sinir cerrahı' unvanıyla ilk öncülerden oldu. Onu yeni nesil isimler takip etti.
2,5 MİLYON DOLAR DESTEK
Bugün'de yer alan haberde dünyaca ünlü Türk doktorların başarıları şöyle sıralandı: Ölü beyin hücrelerinin florasanla görülmesini sağlayarak, ALS ve diğer tüm sinir hücre hastalıkları için önemli bir buluşa imza atan Prof. Dr. Hande Özdinler, Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından 2,5 milyon dolarlık rekor destekleme ödülünü kazandı.
KADAVRADAN İLK RAHİM NAKLİ
Prof.Dr. Ömer Özkan, Türkiye'nin ilk tam yüz naklini, ilk çift kol naklini ve dünyada kadavradan ilk rahim naklini gerçekleştirdi. Özkan, 2002 PSEF Plastic Surgery Educational Foundation Scientific Essay Contest Junior Basic Science Ödülü'nü ve 2007 yılında da Akdeniz Üniversitesi Teşvik Ödülü'nü aldı.
BEYİN HÜCRELERİNİN ÖLÜMÜNÜ ENGELLEDİ
Dr. Murat Digiçaylıoğlu, beyin kanaması geçiren bir kişinin beyin hücrelerinin ölmesini önleyen bir tedavi yöntemi buldu. Buluşu Amerikan Naturel Dergisi'nde yayımlandı.
KALP KRİZİNİ HABER VEREN ÇİP GELİŞTİRDİ
Robot ile gerçekleştirdiği kalp ameliyatları sonrası dünyada "Altın Neşter" lakabıyla anılan Prof. Dr. Tayfun Aybek, kalp krizini önceden haber veren elektronik çip geliştirdi.
EN BÜYÜK 10 BULUŞTAN BİRİ ONA AİT
Dünyada "Dahi Türk" olarak tanınan ve Yale Üniversitesi'nde, Beyin Cerrahisi Damar Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı ve Beyin Genetiği Programı Direktörü, Türk Amerikan Tıp Birliği Başkanı Prof. Dr. Murat Günel, dünyanın en saygın bilim dergilerinden kabul edilen Science tarafından 2010 yılının en büyük 10 buluşunu yapanlar arasında gösterildi.
|
Siz de biyografi.net'te yer alabilirsiniz "
İyi ki, biyografi.net var!" |
|
|
biyografi.net
Tanıtım |
|
|
|
|
Tanıtım |
|
|
|